AH VALİM, AH…!
AH VALİM, AH…! Sayın Muammer Güler'i Gaziantep valisi iken tanımıştım
AH VALİM, AH…!
Sayın Muammer Güler’i Gaziantep valisi iken tanımıştım. 6 yıldan beri orada görevliydi. Tayin beklediğini söylemişti. “İnşallah Samsun’a gelirsiniz” demiştim.
Geldi de.
Burada kendisiyle 2,5 yıl çok iyi münasebetlerimiz olmuştu. Kendisini örnek bir idareci, dürüst bir devlet valisi olarak tanıdık ve sevmiştik.
Dün kendisinin, Rıza Zarrab denen üçkâğıtçı işadamının şirketi için Çin’de bir bankaya referans mektubu yazdığını kabul ettiğini ve komisyona verdiği ifadesinde “Hangi işadamı bize gelse biz yardımcı oluruz. Referans oldum, ama bir menfaat temin etmedim” demiş.
Oğlunun da Zarrab’a ayda 30 bin dolar maaşla danışmanlık yaptığını söylemiş...
Ah Sayın valim ah, sizi böylesi durumların içinde görmek bizi gerçekten üzüyor ve kuşkularımızı da arttırıyor. Zira verdiğiniz ifade hiç de tatmin edici olmamış…!
YAĞCILIK DÖNEMİ GAZETECİLİĞİ’NİN GÖRMEDİĞİ GERÇEKLER...
Bu konuya 3-4 yıl önce yazdığım bir yazıyla değinmiştim.
“Gazetecinin görevi nedir” diye de sormuştum.
Görülen lüzum üzerine o günkü yazımdan özetler alarak bugün sizlere bir kez daha sunmak istiyorum.
“.....Gazeteci, hali vakti yerinde olan kişilerin peşine takılıp onların yaşam koşulları içindeki dünyayı mı, yoksa bir sürü olumsuzlukların yaşandığı konuları mı gündemine alarak yazmalıdır?”
Siyaset yapanların çoğu gazetecinin hep olumlu şeyleri yazmasını isterler.
Bu doğru mu? Bence yanlış.
Gazeteci, her konuya eleştirel gözle bakmak zorundadır.
İyi olan, zaten iyidir.
Onu gazetecinin görmesine gerek yoktur.
Gazetecinin asıl görevi olumsuzlukları gündeme getirerek kamu yöneticilerinin dikkatine sunmak olmalıdır.
Mesela Samsun’da belediyelerden örnek verecek olursak, maşallah tüm gazetelerimiz tornadan çıkmış gibi, belediyelerimizin çalışmalarını cilalamaktan geri kalmıyorlar.
Peki, arka odalarda dönen dolaplardan, bir imza ile yakınlara ve yandaşlara sağlanan imtiyazlardan haberiniz var mı?
GAZETECİ GÖRMEZSE YOLSUZLUK ARTAR MI?
Şimdi yine eskilere gitmem gerekiyor. Adam gibi gazeteciliğin yapıldığı yıllarda bu kadar yolsuzluk yapıldığına dair dedikodu da olsa duyuluyor muydu?
Duyulmuyordu.
Neden?
Çünki denetim mekanizmaları işliyordu.
Denetimi devlet adına yapanlar, hiç kimsenin gözünün yaşına bakmıyordu.
Gazeteci yağcı değildi, taraf tutmuyordu, siyasilerin kuyruğuna takılmıyordu, fellik fellik araştırmalar yapıyor ve nerede, hangi kurumda yolsuzluk var, veya yok kamu adına takip ediyordu...
Şimdi mi?
Her şey ortada değil mi?...
Bakınız, iktidarı ellerinde bulunduranlar, Belediyelerinden tutun da tüm devlet kuruluşlarının başında olanlar dahil, Samsun genelinde de hep pembe tablolar çiziyorlar.
Gazetelerimiz neredeyse onların bültenleri gibi yayınlanıyorlar.
Hani nerede haber takibi?
Hani kamu adına denetim?
Bu yağcılığın sonu nereye varacak bilemiyorum.
Keşke ülkemde ve kentimde her şey tozpembe olsa da yazsak.
Acaba öyle mi bir sorun bakalım kendinize; Sizi gidi yağcılar!...