Altıkulaç OMÜ'de
Diyanet İşleri Eski Başkanı Dr. Tayyar Altıkulaç'ın Anlatımıyla Kelam-ı Kadim'in En Eski Nüshaları.
OMÜ İlahiyat Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleşen konferansı; Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Ali Cengiz, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cengiz Batuk, Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Harun Albayrak, Samsun İl Müftüsü Veysel Çakı, OMÜ’nün emekli öğretim üyeleri, akademisyenler ve öğrenciler takip etti.
Sayın Tayyar Altıkulaç, kazandırdığı kurum ve yayınlarla ülkemizin ufkunu genişletmiştir
Konferans öncesi selamlama konuşması yapan İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cengiz Batuk, Dr. Tayyar Altıkulaç’ı ağırlamaktan duydukları mutluluğu ve memnuniyeti ifade ederek “Türkiye’nin zor zamanlarında, 1980’lı yıllarda Diyanet Teşkilatını toparlama adına çok ciddi katkıları olan Hocamızın, aynı zamanda İslam Araştırmaları Merkezi, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi, İslam Ansiklopedisi gibi kurum ve yayınları ülkemize kazandırdığını biliyoruz ki bu katkıları gerçekten takdire şayan. Bu ülkenin ufkunu genişletmek bakımından bunlar son derece önemli hizmetler. Sunulan bu hizmetlerden yüksek lisans ve doktora eğitimi alan hemen hemen herkes bir şekilde istifade etmek suretiyle akademik kariyerine yön veriyor. Bu anlamda Sayın Hocamızın emeği ve katkıları çok büyük. Bugün de Hocamız önemli bir konuyu bizlere arz edecekler. Kur’an-ı Kerim’in otantikliği ve geçmişinin nereye gittiği zaman zaman tartışma konusu yapılabiliyor. Biz gündeme getirilen bu konuları biraz da ilk ağızdan dinleyerek söz konusu tartışmalara açıklık getirmeyi arzu ettik zira bilinmesinin yararlı olacağı kanaatindeyiz ve hepinizin istifade edeceğini ümit ediyoruz. Hocamıza davetimize icabetinden ötürü şükranlarımızı sunuyoruz” dedi.
Gençlik yıllarımızda Hocamızın bir şekilde üzerimizde etkisi oldu
Ardından söz alan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Ali Cengiz de konuşmasının başında programının yoğunluğundan dolayı konferansa katılamayan Rektör Prof. Dr. Sait Bilgiç'in selamlarını iletti. Tayyar Altıkulaç’ın rolü ve bıraktığı etkiden bahseden Rektör Yardımcısı Cengiz “1980’lerde bizim gençlik yıllarımızda Hocamızın bir şekilde etkisi oldu. Bu vesileyle kendisini OMÜ’de ağırlamaktan gurur duyuyoruz ve Üniversitemiz adına hoş geldiniz demek istiyorum. Umarım her birimiz için faydalı bir sunum olacaktır. Katılımlarınızdan dolayı teşekkürlerimi sunuyorum, sağ olun” diye konuştu.
Vahiy Dönemi’nden sonra puslu bir zaman dilimine girilmiştir
Selamlama konuşmalarından sonra konferansına başlayan eski Diyanet İşleri Başkanı Dr. Tayyar Altıkulaç, Samsun’da ikinci kez bulunmaktan duyduğu memnuniyeti ifade etti. Konferansının başlangıcında Vahiy Dönemi’nden bahseden Dr. Altıkulaç, bu dönemde Hz. Peygamber’e kâtiplik yapan 40 civarındaki kişiyle inen vahiylerin yazıya geçirildiği belirtti. Vahiy Dönemi’nden sonra puslu bir zaman dilimine girildiğine dikkat çeken Dr. Altıkulaç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu puslu dönem, Kur’an ve Mushaf tarihi açısından en zor dönemdir. Niçin böyledir? Çünkü rivayetler yetersizdir, çelişkilidir. Bunlardan bir şeyler çıkarmaya çalışabilirsiniz ama sağlıklı ve kesin ifadelerle hükümde bulunma imkânınız neredeyse çok azdır. Vahiy Dönemi’nde malzeme dağınık vaziyettedir. Dağınık derken ciltli hâle getirilmemiştir ve vahiyler inmeye devam etmiştir.”
Sunumunda Dört Halife Devri ve bu dönemde Kur’an-ı Kerim’in kitap hâline getirilme faaliyetlerinden söz eden Diyanet İşleri eski Başkanı Altıkulaç, devamında “Ben kendi akademik kimliğim ve cesaretimle diyorum ki Hz. Ebubekir’in Mushafları ile Hz. Osman’ın yazdırdığı Mushaflar arasında imla bakımından gelişmişlik vardır. İşte bu bir fitneye sebep olabilir. Ayrıca surelerin tertibi yeniden düzenlenmiştir; bu da içtihadîdir. Hz. Peygamber zamanında surelerin kendi içlerindeki tertibi tevkifîdir yani Resulullah’ın işareti ile ilgilidir. Ama şunu söylemek istiyorum: Surelerin tertibi yani Kur’an’ın Fatiha ile başlayıp Bakara ile devam etmesi ve Nas suresi ile sona ermesi tevkifî değil, içtihadîdir. Bu içtihat, bu nüshaları çoğaltan Hz. Osman’ın bir araya getirdiği 4 kişilik sahabe grubuna aittir. Kısacası bugün elimizde bulunan Mushafların tertibi Hz. Osman’ın Mushaflarıyla ortaya çıkmıştır.” sözlerine yer verdi.
Misyoner ve oryantalistler binlerce Mushaf yazmayı Avrupa’ya taşıyıp arşiv oluşturdular
En kadim Mushaflardan Sana (Yemen’in başkenti), Paris, Tübingen ve Berlin Mushafları üzerinde çalıştıkları ve bunları yayımladıklarına dikkat çeken Dr. Altıkulaç, Topkapı 2 Mushafı üstünde çalıştıklarını ve bu nüshanın da matbaa aşamasında olduğunu söyleyerek bu nüshaların özelliklerini katılımcılarla paylaştı. Günümüze ulaşan en kadim Mushaflardan bazılarının neden Paris, Londra, St. Petersburg, Tübingen, Berlin ve diğer Avrupa şehirlerinde bulunduğu tartışan Dr. Altıkulaç “Çünkü oryantalistler (Doğu bilimciler, müsteşrikler) binlerce Mushaf yazmayı Avrupa’ya taşıyıp arşivler oluşturdular. İşte servetlerimiz, hazinelerimiz böyle kaçırılmış, böyle uçurulmuş. Kısacası, 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren Belçikalı, Hollandalı, İspanyol, Amerikalı, Fransız, İngiliz ve Alman misyoner ve oryantalistler önemli çalışmalara imza attılar, nadide kültür varlıklarımızı Avrupa’ya götürdüler. Bazıları bu belgelere salt ilmî anlayışla yaklaşmış olsalar da genelde yaptıkları çalışmalarla İslami değerler üzerinde şüphe uyandırdılar ve buna özel çaba sarf edenler de oldu. Avrupa’ya taşıdıkları kadim Mushaflara ait mikrofilmleri toplama sürecine girdiler.” bilgisini paylaştı.
Konferansında Mushaflarda tartışmalı olan noktaları, sureler vasıtasıyla mukayeseli olarak ve gramer açısından irdeleyen eski Diyanet Başkanı Altıkulaç, değerlendirmeleriyle bu hususlara açıklık getirdi.
Özbekistan’ın başkenti Taşkent, Mısır’ın başkenti Kahire, İngiltere’nin başkenti Londra ve İstanbul Topkapı Sarayı’nda muhafaza edilen en eski Mushaf nüshalarını sunumunda tanıtan Dr. Altıkulaç, bu yazmaların da ayrıntılarını katılımcılara aktardı.
Oryantalizm artık metot değiştirerek ilerliyor
Kendisini dinleyen öğrencilere seslenen eski Diyanet İşleri Başkanı Altıkulaç “Bu konulara şimdiden hazırlıklı olmalısınız çünkü oryantalistler harıl harıl çalışıyor. ‘Bir harf bile değiştirmemişlerdir’ uykusundan uyanalım. Yüksek lisans ve doktora yapan gençler olarak bu meselelere eğilmeniz gerekiyor. Söylemek istediğim temel mesele şu: Oryantalistlerin geçmişte ve günümüzde yaptığı çalışmaları dikkate aldığımızda görüyoruz ki son yüzyılda oryantalizm metot değiştirerek ilerliyor. Eskiden Hz. Ebubekir, Hz. Ömer dönemindeki rivayet çelişkileri ya da yetersizliklerinden istifade ederek ve bu dönemlerdeki belirsizlikleri değerlendirerek senaryolar yazmışken, şimdi artık varaklarla (kitap yaprağı, sayfası) ilgileniyorlar. Bugün oryantalizmin en temel malzemesi bunlardır ve senaryolarını bunlar üzerinden kurguluyorlar. Bu durum karşısında bizlerin bu varaklarla ilgilenmemiz zorunlu hâle gelmiştir. Ben elimden geldiğince bu kadim nüshalardan bazılarını tahkik (araştırma, inceleme) etmeye çalıştım. Bunlardan 9’u yayımlandı, onuncusu yolda. Ümit ediyorum ki bu işe gönül verecek olanlar, bu nüshalar üzerinde daha yararlı, daha ayrıntılı çalışmalara imza atarlar ve tezler yazdırırlar. Takdir, ehli ilmindir” değerlendirmesinde bulundu.
Konferans bitiminde, Dekan Prof. Dr. Cengiz Batuk tarafından eski Diyanet İşleri Başkanı Dr. Tayyar Altıkulaç’a, adına düzenlenmiş fidan sertifikası takdim edildi.
Kadim Mushaflar İlahiyat Fakültesinde
Öte yandan Dr. Tayyar Altıkulaç; Dekan Prof. Dr. Cengiz Batuk ve katılımcı akademisyen ile öğrencilerin eşliğinde İlahiyat Fakültesi Konferans Salonu’nun girişinde hazırlanan Kadim Mushaflar Sergisi’nin açılışını gerçekleştirdi.