Amaç Teknolojik Rekabet Mi, Dijital Hegemonya Mı?
ABD'nin dijital zorbalığı, son yıllarda küresel teknoloji arenasında büyük bir çatışmaya dönüşmüş durumda.
ABD’nin dijital zorbalığı, son yıllarda küresel teknoloji arenasında büyük bir çatışmaya dönüşmüş durumda. TikTok’un yasaklanmasından Huawei’ye uygulanan yaptırımlara kadar, ABD’nin teknoloji devlerine yönelik hamleleri, sadece ulusal güvenlik kaygılarıyla değil, aynı zamanda küresel hegemonya mücadelesiyle de ilgili. Bu zorbalık, yalnızca hükümetler arası ilişkileri değil, milyonlarca bireyin dijital geçim kaynaklarını da etkiliyor.
Çin merkezli teknoloji şirketi ByteDance’a ait olan TikTok, ABD hükümetinin iddialarına göre kullanıcı verilerini Çin hükümetiyle paylaşabileceği endişesiyle hedef alındı. Bu kaygılar, özellikle Donald Trump yönetimi döneminde hız kazandı ve TikTok’un ABD’deki operasyonlarını doğrudan etkiledi.
Süreç nasıl başladı?
Donald Trump, Ağustos 2020’de TikTok’u ulusal güvenlik tehdidi olarak ilan etti ve platformun ABD'deki faaliyetlerini yasaklamaya yönelik bir yürütme emri imzaladı. Trump, ByteDance’in TikTok’un ABD operasyonlarını Amerikalı bir şirkete satmasını talep etti. Microsoft ve Oracle gibi şirketler TikTok’un ABD operasyonlarına talip olsa da süreç belirsizlikle sonuçlandı.
Joe Biden, başkanlık koltuğunu devraldıktan sonra TikTok yasağıyla ilgili Trump döneminde alınan kararları askıya aldı ve durumu daha kapsamlı bir incelemeye tabi tuttu. Ancak, Çin merkezli uygulamaların kullanıcı verilerini nasıl işlediği konusundaki endişeler gündemde kalmaya devam etti.
2023’ten itibaren TikTok’a yönelik baskılar yeniden arttı. ABD Kongresi’nde, özellikle TikTok'un genç kullanıcılar üzerindeki etkileri ve verilerinin Çin hükümeti tarafından kullanılabileceği iddiaları sıkça gündeme geldi. Montana, TikTok’u eyalet çapında yasaklayan ilk eyalet oldu. Bu hareket, diğer eyaletler ve federal düzeydeki yasaklama girişimlerinin önünü açtı.
TikTok'un savunması
TikTok, kullanıcı verilerinin Amerika’da saklandığını ve Çin hükümetiyle paylaşılmadığını defalarca belirtmesine rağmen, ABD’li yetkililer bu açıklamalara ikna olmadı. TikTok CEO’su Shou Zi Chew, 2023 yılında ABD Kongresi’nde ifade vererek platformun kullanıcı gizliliğine ve güvenliğine yönelik taahhütlerini anlattı. 2024 itibarıyla, ABD’de TikTok’un tamamen yasaklanmasına yönelik federal yasa tasarıları üzerinde çalışmalar sürüyor. ABD mahkemesinin son aldığı karara göre, TikTok 19 Ocak’ta resmen yasaklanacak. TikTok, bu süreçte ABD kullanıcılarının geçim kaynaklarına zarar vereceği ve ifade özgürlüğünü kısıtlayacağı gerekçesiyle yasağa karşı mücadele ediyor.
Influencerlar için de büyük gelir kaybı
TikTok, ABD’de 170 milyondan fazla kullanıcıya sahip. Bu kitle, özellikle içerik üreticilerin para kazanabilmesi için devasa bir kaynak:
Marka anlaşmaları: Büyük markalar TikTok influencerlarına reklam ve tanıtım için ödeme yapıyor. Yasak sonrası bu anlaşmalar sekteye uğrayabilir.
TikTok Creator Fund: TikTok’un içerik üreticilerine sunduğu doğrudan ödemeler kesilecek. Birçok influencer, gelir kaynağını kaybedecek.
Canlı yayın gelirleri: Influencerlar, canlı yayınlarda aldıkları "hediyeler" sayesinde ek gelir elde ediyordu. Bu da ortadan kalkacak.
Özellikle orta ölçekli içerik üreticileri, Instagram veya YouTube gibi platformlara geçiş yapmak zorunda kalacak, ancak bu platformlarda büyümek TikTok kadar hızlı ve kolay olmayabilir.
ABD’de e-ticaret yapan küçük işletmeler için TikTok, Amazon ve eBay gibi büyük oyunculara karşı önemli bir nefes alma alanı yaratmıştı. Yasakla birlikte, bu satıcılar da alternatif platformlara yönelmek zorunda kalacak.
Buna ek olarak, birçok içerik üreticisi, TikTok hesabını yönetmek için ekibinde editörler, sosyal medya yöneticileri ve video tasarımcıları gibi
profesyoneller çalıştırıyor. Yasak sonrası bu sektör de büyük bir darbe alabilir ve birçok çalışan işsiz kalabilir.
ABD'nin TikTok'a yönelik yasaklama çabaları, aslında yeni bir gelişme değil. Daha önce de benzer bir strateji, Çinli teknoloji devi Huawei'ye karşı uygulanmıştı.
Huawei neden hedef haline geldi?
Huawei, 2010’lu yıllardan itibaren küresel teknoloji pazarında hızla yükselen bir güç haline geldi. Özellikle 5G teknolojisindeki liderliği ve rekabetçi fiyat politikası, Huawei’yi ABD için stratejik bir tehdit haline getirdi.
ABD, Huawei’yi ulusal güvenlik riski olarak tanımlamaya başladı. İddialara göre, Huawei’nin donanımları aracılığıyla Çin hükümeti, diğer ülkelerin bilgilerini toplayabiliyordu. Bu iddiaları reddeden Huawei, şeffaf ve bağımsız bir şirket olduğunu savunsa da ABD yönetimi baskısını giderek artırdı.
Dönemin ABD Başkanı Donald Trump, Mayıs 2019’da Huawei’yi “Entity List” adı verilen kara listeye aldı. Bu listeye dahil olan şirketler, ABD merkezli firmalarla iş yapamaz hale geliyor.
Bu karar, Huawei için büyük bir şok etkisi yarattı çünkü:
-Google gibi ABD şirketleri Huawei ile ticari ilişkilerini kesmek zorunda kaldı.
-Android işletim sisteminin temelini oluşturan Google hizmetleri (Play Store, YouTube, Gmail vb.) Huawei telefonlarından kaldırıldı.
-Huawei, Android’in açık kaynak kodlu versiyonunu kullanmaya devam etse de, Google Mobile Services (GMS) desteğinin kaybolması, özellikle uluslararası pazarda büyük bir darbe vurdu.
ABD'nin asıl niyeti, teknolojik rekabet mi, dijital hegemonya mı?
Huawei’ye yönelik bu yaptırımlar, yalnızca ulusal güvenlik gerekçesiyle açıklanamaz. ABD’nin asıl hedeflerinden biri, teknolojik üstünlüğü korumak ve Çin’in yükselen güç olmasını engellemekti.
Huawei, 5G altyapısındaki liderliği ile ABD’yi geride bırakmıştı. Akıllı telefon pazarında, Samsung ve Apple gibi devlerle rekabet ediyordu.
ABD’nin Huawei’ye yönelik hamlesi, dijital dünyada bir teknolojik hegemonya mücadelesi olarak yorumlandı. Ancak bu durum, aynı zamanda kullanıcıların özgür seçim hakkına da bir müdahaleydi.
Google’ın çekilmesiyle Huawei, kendi ekosistemini oluşturmak için büyük adımlar attı:
-Huawei Mobile Services (HMS): Google hizmetlerinin yerine geçebilecek uygulama altyapısını oluşturdu.
-AppGallery: Google Play Store yerine Huawei’nin kendi uygulama mağazasını devreye soktu.
-Huawei ayrıca, HarmonyOS adlı kendi işletim sistemini geliştirerek Android’e bağımlılığı azaltmayı hedefledi.
Dijital zorbalığın küresel etkileri
ABD’nin Huawei’ye uyguladığı dijital zorbalık, teknoloji dünyasında derin izler bıraktı. Çin ve ABD arasındaki teknolojik savaş daha da derinleşti. Kullanıcılar, Google hizmetlerinden yoksun kalan Huawei telefonlarına mesafeli yaklaşmaya başladı.
Ancak Huawei, özgün teknolojiler geliştirerek bağımsız bir ekosistem oluşturma yolunda ilerlemeye devam etti. Bu olay, küresel çapta teknolojik bağımsızlığın önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Artık dünya, yalnızca birkaç dev ülkenin değil, çok kutuplu bir teknoloji dünyasının doğuşuna tanıklık ediyor.
Huawei’nin bu baskılara karşı geliştirdiği çözümler, gelecekte daha adil ve rekabetçi bir teknoloji dünyası için önemli bir örnek olmaya devam edecek.
Teknolojik rekabetin temelinde mikroçipler var
Modern teknolojinin temel yapı taşı olarak görülen çipler, günümüz dünyasında yalnızca teknolojik gelişimin değil, aynı zamanda küresel güç dengelerinin de şekillenmesinde kritik bir rol oynuyor. Özellikle Çin ile ABD arasında giderek yoğunlaşan rekabetin merkezinde yer alan bu küçük ama etkili teknolojik unsurlar hem ekonomik hem de stratejik açıdan büyük bir öneme sahip.
Geçtiğimiz günlerde CGTN Türk’te değerlendirmelerde bulunan Koç Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Altay Atlı, "Bir süredir aslında hep birlikte, bütün dünya olarak Amerika ile Çin arasındaki rekabeti takip ediyoruz. Bu, tabii ki yeni bir şey değil. Trump'ın ilk dönemiyle başlayan bir şey de değil ama Trump döneminde ticaret savaşlarıyla yeniden ivme kazanmış ve gündemin ilk sırasına oturmuştu. Özellikle son döneme baktığımızda, örneğin 2022’nin Ekim ayında, Amerika’dan Çin’e karşı alınmış çok ciddi bir dizi önlem vardı. Bu kısıtlamalar, Çin’i engellemek için yapılmış olsa da Çin’in kendi mikroçiplerini üretmek, kendi mikroçip süreçlerini geliştirmek ve burada aşama kaydetmek adına gelişim sürecini hızlandırdı. Amerika kısıtladıkça, aslında Çin, bu bağımlılığı kırmak ve kendi kendine daha fazla yeterli olmak için bu alana daha fazla yatırım yaptı. Ve bu yatırımların sonuçlarının alınmaya başladığını da görüyoruz” dedi.
Xi’den mesaj: Bu savaşın kazananı olmaz
Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping, 11 Aralık’ta başkent Beijing’deki Büyük Halk Toplantı Sarayı’nda “1+10” Diyalog Toplantısı’na katılan uluslararası ekonomi örgütlerinin yöneticilerini kabul etti. CCTV'nin aktardığına göre, Xi, çok taraflı finans kuruluşlarının başkanlarıyla yaptığı görüşmede Çin-ABD ilişkileri hakkında, "Gümrük tarifeleri, ticaret savaşları ve teknoloji savaşları tarihi eğilimlere ve ekonomik kurallara aykırıdır ve kazananı olmayacaktır" dedi.
Dünyanın yeni bir çalkantılı değişim dönemine girip, yeniden kritik bir kavşakta bulunduğuna işaret eden Xi Jinping, Çin’in uluslararası ekonomi örgütleriyle birlikte, çok taraflılığı yerine getirmeye, Küresel Güney ülkelerinin gelişmesine destek sağlamaya, eşit düzeyde küresel çok kutupluluğu oluşturmaya hazır olduğunu söyledi.