Barış süreci üzerine, gecikmiş de olsa, ben de okuyucularımın...

BARIŞ SÜRECİ Barış süreci üzerine,  gecikmiş de olsa, ben de okuyucularımın zihinlerinde oluşması muhtemel birkaç noktayı ilgililer tarafından cevaplanması ümidiyle kaleme almak istedim

BARIŞ SÜRECİ

Barış süreci üzerine,  gecikmiş de olsa, ben de okuyucularımın zihinlerinde oluşması muhtemel birkaç noktayı ilgililer tarafından cevaplanması ümidiyle kaleme almak istedim.

Önce şunu belirtmek isterim ki, barışı, herkes en iyi şekliyle yaşamak ister. Barış yapmak yapmamaktan çok daha aladır. Savaşın kazananı yoktur derler. Ayrıca milletlerin edebiyatında “EN KÖTÜ BARIŞ, SAVAŞTAN ÇOK DAHA ALADIR” diye de bir tavsiye öğretisi vardır.

Bazı vatandaşlarımız bu barışın halkın önünde duyurulmasını sevinçle, tarihi bir gün, bazıları da kara bir gün olarak algıladılar. Elbette hepimiz barıştan yanayız. Bu arada bazı önemli noktaları da önceden bilmek isteriz, bilmek de her vatandaşın hakkı olsa gerek. Barışı isteriz ama , “Her ne pahasına olursa olsun” şartları içerisinde değil tabii. Onun için bazı müphem noktaların başında gelen ilk soru,  doğu ve güney doğuda güvenliği kimin sağlayacağı? Karakolları kimin yöneteceği? Valileri kimin tayin edeceği? Okulları kimin yöneteceği, derslerin hangi dilde verileceği?  Gibi birtakım bir takım sorular. Bu ana başlıkların yanında, en önemlisi de herkes,  istediği her yerde oturup çalışabilecek mi? Bu taşınma ve ikamet işi, doğu ve güneydoğuda hangi şartlarda olabilecek? Henüz kesin bir açıklama yapılmamasına rağmen, duyumlarımızda,  Kandil silah bırakmak istememektedir. İmralı ile Demirtaş arasında da kesin bir uyum bulunmamaktadır. Daha kafalarda yazılabilecek bir sürü soru işareti bulunmaktadır. Bekleyelim görelim ama bu arada boş da durmayalım. Doğru kanallardan doğru bilgiler almaya çalışalım. Sandığa gitmeden önce kendimizi herkes hakkında, her konuda iyice bilgilendirelim. Çünkü kullanacağımız oylar geleceğimizi tayin edecektir. Yerine göre hepimizin oyu altından kıymetlidir. Kıymetli oylarımızı kıymetinden yoksun etmeyelim.

 

Kavranoğlu