BAŞKANLIK SİSTEMİNİ DESTEKLEYEN BİLİMSEL GÖRÜŞLER

AK Parti Samsun Milletvekili Aday Adayı Hakan Altıntaş, Başkanlık sisteminin lehinde olanların hareket noktasının öncelikle, istikrar ve etkinlik olguları olduğunu kaydetti

AK Parti Samsun Milletvekili Aday Adayı Hakan Altıntaş, Başkanlık sisteminin lehinde olanların hareket noktasının öncelikle, istikrar ve etkinlik olguları olduğunu kaydetti.

Altıntaş; “Horowitz, Linz’in Başkanlık sisteminin Latin Amerika örneklerinden hareket ederek istikrarsızlıkta rol oynamadığı görüşünün aksine, sömürgecilik sonrası istikrarsız Asya ve Afrika ülkelerini örnek göstererek, istikrarsızlığın sorumlusunun Başkanlık Sistemi değil de parlamenter sistemler olduğunu ileri sürer. Diğer yandan Latin Amerika örneklerinden hareket ederek sistemin diktatörlüğü teşvik ettiği söylenemez”dedi.

Altıntaş konuşmasının devamında şunları aktardı; “Çünkü bu ülkelerdeki, uygulamalar Başkanlık sistemiyle doğrudan ilgili olmayıp, bu rejimler bilinçli biçimde diktatörlük şeklinde ya da diktatörlüğe dönüştürülmeye yatkın biçimde tasarlanmıştır.

Federal devletin ve Başkanın otoritesi, özellikle bu asrın başından beri, iç ve dış buhranlar sebebiyle, son derece genişleyip kuvvetlendiği halde bu otorite asla soysuzlaşmamış ve Başkan bir diktatör olmamıştır. Hiç bir şey Başkansız olmaz, fakat Başkan her istediğini de yapamaz. Bunda federasyon sisteminin, Kongre’nin Başkan’dan ayrı bir kuvvet olmasının, baskı gruplarının ve kamuoyunun payı vardır. Bu yönüyle bu sistem başarılı sayılabilir.

Maurice Duverger’e göre “ABD’nin, İngiltere’nin ve Fransa’nın siyasi rejimleri görünüşte birbirinden çok farklıdır: Washington’da bir Başkanlık rejimi, Londra’da bir parlamento rejimi, Paris’te ise bir karma rejim vardır. Fakat bu anayasal görünüşlerin çeşitliği arkasında aynı temel gerçek onları birbirine yaklaştırır: Her üç rejimin de nabzı “seçimle gelmiş bir hükümdar”da atar ve parlamento sadece bir denge ağırlığı görevini taşır.

Başkanlık Sisteminin dayandığı güçler ayrılığı esasının sağladığı bölünme, uzmanlaşmayı kolaylaştırarak, yönetimi etkinleştirir. Sistemin öngördüğü “azınlık vetoları” aracılığı ile de, çoğunluk istibdadının engellenerek, azınlıkların korunması sağlanır. Sonra bu sistemde yürütme meclis araya girmeden doğrudan halk tarafından seçildiği için, temsil ilişkisi daha doğrudan sağlanır, halk egemenliği ve ulusal temsil faraziyesi realiteye dönüşür. Halka yürütmeyi doğrudan seçme hakkı veren bu sistemin, halka izlenecek politikaları da doğrudan onaylama, ya da reddetme imkânı sağladığı ve yürütmenin davranışlarını tahmin edilebilir kılarak, siyasi katılımı genişlettiği, kısaca, yönetimi demokratikleştirdiği söylenebilir.

Başkanın göreve geldikten sonra azledilmeyişi Başkanlık sisteminin bir diğer avantajıdır. Bu unsurun hükümete istikrar ve uyguladığı siyasalara ise süreklilik kazandırdığı, bir başka anlatımla devlet faaliyetlerinde devamlılığı sağlanacağı düşünülmektedir. Ulusun ortak yararı söz konusu olduğunda, disiplinsiz partilerin egemen olması nedeniyle, politik tercihler yerine gerekli olan kararlar alınacak, bu da hükümetin etkin olmasına yol açacaktır. Başkanın kişiliğinin ön plana çıkması, özellikle bölünmüş toplumlarda Başkanın birleştirici bir sembol haline gelmesiyle avantaja dönüşebilir. Diğer yandan, sistemin esasını oluşturan kuvvetler ayrılığının sağladığı bölünme uzmanlaşmayı kolaylaştırır, yönetimi etkinleştirir. Gücün bölünmesi aynı zamanda onu zayıflatacağı için, fren ve denge mekanizmaları aracılığıyla kurulacak yeni dengede güçler birbirine eşit rakip olur, keyfî yönetimin önüne geçilebilir.”