BİLGİ ÇAĞINDA YAŞIYORUZ
BİLGİ ÇAĞINDA YAŞIYORUZ İlmi çalışmaların hepsi insanlığın yükselmesi, rahat ve huzur içerisinde yaşaması içindir
BİLGİ ÇAĞINDA YAŞIYORUZ
İlmi çalışmaların hepsi insanlığın yükselmesi, rahat ve huzur içerisinde yaşaması içindir. Gençlerimize ve çocuklarımıza güzel bir gelecek sağlamak ancak ilmi çalışmalarla, bilgi toplumu oluşturmakla mümkündür.
Hayatın akışını belirlemek, dünya dengelerine ayak uydurmak, dünyayı yönlendiren aktörler içerisinde yer alıp, söz sahibi olabilmek ilmi çalışmaların başarısına bağlıdır.
Milletler kendi üstünlüklerini, ilim ve teknikte çağın gereklerini yakalamakla kabul ettirirler. Bu da, ezilmeyi ve yok olmayı engelleyecek en önemli unsurlardandır.
Ekonomik, ticari, sanayi ve askeri sahalardaki üstünlük ilim ve teknikle sağlanır ancak. Tabi zenginlikler ilim ve teknikle işlenmedikçe, insanlık için faydalı hale getirilmedikçe dünya dengelerinin belirlenmesinde etkisi olmayacaktır. Tabi zenginliklerin sahibi olan ama ilim ve teknikle o zenginlikleri faydalı hale getirmeyen ülkeler sömürülmektedir. Sahibi oldukları tabi zenginlikler onların yaşamaları için gerekli ihtiyaçları karşılamaktadır ama dünya dengelerinin belirlenmesinde söz sahibi yapamamaktadır. İlim ve teknikte mesafe kat eden ülke ve milletler tabi zenginlik sahibi olan diğer milletleri sömürmek suretiyle dünyanın akışını da belirlemektedirler. Tabi zenginliklerin sahibi olan milletlerin ilim ve teknikte de söz sahibi olduklarını düşündüğümüzde, o milletlerin elini ve belini bükecek hiçbir güç bulunamayacaktır. Tarihe ve günümüze baktığımızda eli bükülemeyip öpülenlerin hep ilim ve teknikte zirveye koşanlar olduğu görülecektir.
Bizim de millet olarak dünya dengelerinin belirlenmesinde söz sahibi olabilmemiz, ülkemizin ve milletimizin hak ve hukukunu en üst düzeyde koruyabilmemiz ilim ve teknikte ilerlememize bağlıdır.
Milletçe öğündüğümüz çalışkanlığımız, cesaretimiz ve kahramanlığımız ilim ve teknikle buluştuğunda bir başka anlam ve değer kazanacaktır. Dinimiz çalışmayı emretmekte, Peygamberimiz, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi de ahiret için çalışmamız gerektiğini buyurmaktadır. İlim ve teknikte zirveyi yakalamak hiç ölmeyecekmiş gibi çalışmakla mümkün olacaktır.
Dinimizin çalışma ve bilgi toplumu oluşturmayla ilgili kuralları uygulanması halinde tabii zenginliklerin de sahibi olan ülkemiz ve milletimiz dünyanın akışını belirleyen aktörler arasında yer alacaktır.
Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah, demirden, bakırdan, altından, gümüşten, denizden, havadan, karadan, gemiden bahsetmektedir. Bunların Yüce kudretin alametleri olduğu belirtilmektedir. Bununla da ilmi gelişmenin ve teknik ilerlemenin önemi anlatılmakta, bu tür çalışmalar teşvik edilmektedir.
Dinimiz, insanları ilim ve teknikle birlikte ziraat alanında da çalışmaya teşvik etmiştir. Allah, yeryüzünü her türlü meyve ve bitkinin yetişeceği şekilde yaratmıştır. Dünyanın çeşitli yerlerinde çeşitli sebze ve meyvelerin yetiştiğini biliyoruz. Bunların tamamı insanlığın istifadesine sunulmuştur. Ama esas olan çalışmaktır. İnsanlara ve canlılara faydası olan her iş ve işlem sadakadır. Dikilin bir meyve ağacından kuşların kurtların istifade etmesi sahibi için sadaka olduğu Peygamberimiz tarafından belirtilmiştir.
Dünya dengelerinde yerimizi alabilmemiz, belirleyici ve söz sahibi olabilmemiz güçlü olmamıza bağlıdır. Güçlü olabilmemiz de sahip olduğumuz tabi zenginliklerle birlikte ilim, teknik ve zirai çalışmalarda en zirvede olmamızla mümkündür. Dinimiz ilim, teknik ve zirai alanda çalışmayı ilerlemeyi emretmektedir.
Geleceğimiz, gençlerimiz ve çocuklarımız için; öğrenmek, çalışmak, başarmak ve bilgi toplumu oluşturmak zorundayız. Bunu sağlayabilecek en önemli unsun eğitimdir. Eğitim sistemimiz revize edilmeli, eğitim verecek öğretmenlerimizin durumları düzeltilmeli, her öğretmenimiz topluma katma değer katacak imkanlara kavuşturulmalıdır.