"Bir kaz göndersem yolar mısın"
YOLUNACAK KAZ'LARIN ENFLASYONU! Biz bu güne kadar yazdığımız yazılarda, TÜİK'in talimatlı olarak enflasyon rakamlarını eğip büktüğünü söyleyip duruyoruz
YOLUNACAK KAZ’LARIN ENFLASYONU!
Biz bu güne kadar yazdığımız yazılarda, TÜİK’in talimatlı olarak enflasyon rakamlarını eğip büktüğünü söyleyip duruyoruz.
Bakınız; TÜİK’in enflasyon sepetinde sinema, tiyatro, otel konaklaması var.
Sanırsınız ki, halk her gün sinemaya tiyatroya gidiyor, akşamları da otelde konaklıyor.
Halkın yüzde kaçı bunları yapıyor Allah aşkına?...
Halkı gıda ilgilendiriyor be gıda.
TÜİK gıdanın payını yüzde 24.45 olarak alıp sepete koyuyor.
Oysa gıda fakirin aylık giderinde yüzde 50-60 oranında yer tutuyor.
Enflasyonu gerçekten ölçmek istiyorsak buna ağırlık vermemiz lazım değil mi?
İktidar, orta sınıfı kaldırıp, yardımlar yoluyla poşet ekonomisi ile bu işi çözmeye çalışıyor.
Dün enflasyon rakamları açıklandı.
Türkiye’nin yıllık enflasyonu 7.24’miş...
Yalanınızı seveyim sizin ey TÜİK’çiler...!
Bre insafsızlar...
Son bir ay içinde iğneden ipliğe zam gelmedi mi?
Sütünden, etinden, peynirinden. mercimeğinden pirincine, bulguruna, yani halkın her gün tüketmek zorunda kaldığı gıda fiyatları düştü mü ki siz enflasyon rakamını 7.24 diye açıklıyorsunuz…?
Halkın enflasyonu aslında bugün en az % 30-40’lar civarında...
Hükümet bunu açıklayamıyor, açıklasa aylıklara aynı oranda zam yapma durumunda kalacak…
Enflasyon düşük olacak ki, emekliye yılda sadece 23 lira zam verebilsin...
Gittikçe artan hayat pahalılığı aylıklara yapılan üç beş liralık zammı anında silip süpürdü zaten…
Onlar hala “üç çocuk yetmez, dört yapın” diyerek milletle kafa buluyorlar.
KAZI “CİYAKLATMADAN” YOLMAK!
Bizim cenahtan Sermet Aksu’dan alıntıladığım şu fıkrayla bu yazıyı bitirmek istiyorum.
Anlayan anlar...
Anlamayan için zaten Sivrisinek saz.!
“-Çok soğuk bir kış günü padişah, tebdil-i kıyafet gezmeye karar vermiş.
Yanına baş vezirini alıp yola çıkmış.
Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüşler.
Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş.
Padişah, ihtiyarı selamlamış:
-Selamünaleyküm ey pir-i fani...
-Aleykümselam ey serdar-ı cihan...
Padişah sormuş:
-Altılarda ne yaptın?
-Altıya altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor...
Padişah gene sormuş:
-Geceleri kalkmadın mı?
-Kalktık... Lakin ellere yaradı...
Padişah gülmüş:
-Bir kaz göndersem yolar mısın?
-Hem de ciyaklatmadan...
Padişahla Baş vezir adamın yanından ayrılıp yola koyulmuşlar. Padişah baş vezire dönmüş:
-Ne konuştuğumuzu anladın mı?
-Hayır padişahım...
Padişah sinirlenmiş:
-Bu akşama kadar ne konuştuğumuzu anlamazsan kelleni alırım.
Korkuya kapılan baş vezir, padişahı saraya bıraktıktan sonra telaşla dere kenarına dönmüş. Bakmış adam hala orada çalışıyor.
-Ne konuştunuz siz padişahla...
Adam, baş veziri şöyle bir süzmüş:
-Kusura bakma. Bedava söyleyemem. Ver bir yüz altın söyleyeyim.
Baş vezir, yüz altın vermiş.
-Sen padişahı, serdar-ı cihan, diye selamladın. Nereden anladın padişah olduğunu?”
-Ben dericiyim. Onun sırtındaki kürkü padişahtan başkası giyemezdi.
Vezir kafasını kaşımış.
-Peki, altılara altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor ne demek?
Adam, bu soruya cevap vermek için de bir yüz altın daha almış.
-Padişah, altı aylık yaz döneminde çalışmadın mı ki, kış günü çalışıyorsun?” diye sordu. Ben de, “yalnızca altı ay yaz değil, altı ay da kış çalışmazsak, yemek bulamıyoruz” dedim.
Vezir bir soru daha sormuş...
-Geceleri kalkmadın mı ne demek?
Adam bir yüz altın daha almış.
-Çocukların yok mu” diye sordu. “Var, ama hepsi kız. Evlendiler, başkasına yaradılar” dedim...
Vezir gene kafasını sallamış.
-Peki, “Bir kaz göndersem yolar mısın” o ne demek?
Adam gülmüş.
-Onu da sen bul...!