Bugün yine...

İYİ BİR İNSAN OLMAK! Bugün yine o yaşlı amca gazete standını dikkatlice inceliyor gazeteleri

İYİ BİR İNSAN OLMAK!

Bugün yine o yaşlı amca gazete standını dikkatlice inceliyor gazeteleri. İçimden ne güzel dedim yine kaldı eskilerden ayrım yapmadan gündemi takip eden insanlar. Seslendim hangi gazeteyi aradın amca, gözlüğünün üzerinden gazete almıyorum yiyen. Arkamdan ses verdi sormayacak mısın? dedim. Neyi incelediğimi.  Bana düşmez fakat yine de merak ettim. Hangi gazeteler bayrağa ve Atatürk resmine daha fazla yer vermiş.

İşte bu bizim en büyük sorunumuz! Görmeden inanmamak, görselliğe önem vermek. İçinizden geçen sevgiyi önemsizleştirmek, bazı değerlerler üzerinden siyaset yürütmek, sen daha çok seviyorsun ben daha çok seviyorum muhabbetleri… Kimin neyi nasıl ne kadar sevdiğini nasıl bilebiliriz? Kimin gönlünde hangi aslan yatar kim bilir. Hala bunları aşamadık! Hala insanları yargılamak için ilginç metotlar deniyoruz! Oysa ne çok şeyler var konuşulacak!  Ne uzun yollar var aşılacak. Hep birilerinin önüne engel koyma gayretinde olanlar var. Hep bir ayrımcılık, hep bir konuyu farklı yönlere çekmek amaçlarından şaşmalar…

Biz hangi vakit böyle olduk, hangi vakit koşmak isteyenlerin önüne engeller koyma mücadelesine girdik, ne zaman koptu kenetli eller. Birileri hep bir kıvılcım çıkarma mücadelesinde, birileri ise o kıvılcımı körükleme! Yanan kim? Yakan kim?

Evet, sevgiyi sarfetme, güveni saygıyı ve fikirleri hep bir baskıcılık, hep bir güvensizlik ve hep kuşku… Ayrılıklara dönüşmekte beraberlikler, kenetlenmeler, kopmalara dönüştü. Yüzüne gülen insandan hep kuşku duyma. Bir kahve fincanın bile kırk yıl hatırı yok artık! Sevgiler bile sahte! Aşkların bile birçoğu! İbadetler bile gösteriş için! Hani o bir elin verdiğini diğer elin duymadığı gizli sadaka. Duymayan var mı diye haykıranlar var! Öyle bir vurdumduymaz olduk ki hiç bir şey umurumuzda değil.  Düşene bir daha vurmak gelenek oldu.  Yardımlaşma en uzak kavram. Oysa ne çok yardıma muhtaç insan var. Ömrünü boşa gecenler mi ararsın! Ömrü dolu olup da herkesin boş sandığı insanlar mı? Bazıları kapılmış gitmiş ekmek davasına… Ne ekmeğini huzurlu yer ne de bir parça koparır uzatır bir başkasına! Sonra yüzüne gülen insanlar görürsün, içlerinden ejderha fışkırır! Öyle bir söz söyler ki sana bıçak gibi keser, içinden oluk gibi kan fışkırır! Öyle bir insan işte… Dışı yaz içi kış! Buz bağlamış…

Hani ne güzel söylemiş MEVLANA. Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok. Kimi aç, kimi tok, kimi yalın ayak, kiminin üzeri örtülü evi yok, kimi lüks villalarda, kimi elinde küçük bir ekmek yıkıntılar ortasında, kiminin elinde bir ekmek üzerinde sarelle bakmaz hiç tarafına… Kimi secdeye kapanır kendi işinde gücünde… Kimi öyle secdeye kapanır dünyadan habersiz… Kimi bir kula uymuş dinden habersiz… Öyle bir insan işte…

Bir insan dövülürken, bir insan sövülürken, bir insan aşağılanırken, bir kadın töre cinayetine kurban giderken, biri yere yatırılıp tekmelenirken sanki televizyonda çok sevdikleri bir diziyi seyreder gibi seyretmekte olan insanları görüyoruz!

Haksızlık karşısında susanları, yapılan hizmetleri, iyilikleri görmezden gelenleri, birçoğu merhametten yoksun, birçoğunun haberi yok! Hani o ölüm şah damarından yakındı? İnsan ölmeyecekmiş gibi sarılıyor hayata, biriktiriyor da biriktiriyor! Sonra uzanıyor boş bir tabuda. O çevresinde olan kalabalık yok! Bir metre kefen, bir metre toprak!

Oysa ne güzeldir huzurlu yaşamak. Hep başkalarını düşünen insanlar. Düşünün kimler kaldı büyük fikir insanlarından.

Başta kendisi olmakta zorluk çeken insanlar var. Hep başka bedenlere bürünme mücadelesinde verilen edilen yeminlerin birçoğu güvensiz birçoğu sahte…  Birçoğu büyük bir yalana bürünmüş… Birçoğu çıktığı dalı kesiyor… Birçoğu yediği kapa ihanette…

OYSA SEN FARKLI İNSAN OL. FARKLILIK YARAT. İYİ İNSAN OL. UNUTMA Kİ İYİLER HEP KAZANACAK.

“Ey Peygamber! Sakın zalimlerin yaptıklarından Allah'ın gâfil olduğunu sanma! Ancak Allah, onların cezalarını, gözlerin dışa fırlayacağı güne erteler.'' (İbrahim Suresi /42 ayet)