Bütün ibadetler Allah (c.c.)'ı zikirdir.

ALLAH C

ALLAH C.C.’I ZİKRETMEK

Bütün ibadetler Allah (c.c.)’ı zikirdir. Allah (c.c.)’a yakınlaşmak için yapılır zikirler. İbadet etmek; zihni temizler, kalbi cilalar, gönlü imar eder, bedeni düzene sokar.

Mal ile beden ile hem mal hem beden ile yapılan ibadetler vardır. Bunlar dini kitaplarda ve ilmihal bilgileri arasında belirtilir. Her bir ibadetin kendi içinde anlamı vardır ve bir hikmete mebnidir. Hiçbir ibadet diğer ibadetle mukayese edilmez. Usulleri, yapıldığı zaman ve mekânları farklı olan ibadetlerin her biri ibadeti yapana farklı faydalar sağlar. Farklı formatta olmaları, birbirinden farklı manevi güce sahip oldukları veya eşit oldukları anlamına gelmez, bunun için de ibadetler arasında mukayese yapılmaz.

İbadetin kişiye sağlayacağı etkisi, ibadeti yapanın samimiyet ve ihlasıyla doğru orantılıdır. Günlerce yapılan ibadetin hiçbir tesiri olamazken, bir defalık tespih çekerek Yüce Allah’ı zikretmek tahmin edilemeyecek yüksek sonuçlar sağlayabilir. Bunun için de denir ki, kişinin kabul olmuş iki rekâtlık namazı olsa o kişi kurtulmuş sayılır.
Elbette bütün namazlarımız kabul edilsin diye kılınır ama kabul olup olmadığını bilemeyiz. Şartlarını yerine getirir gerekeni yapar, ibadetimizi Rab’ımızı arz eder, sonuçlarıyla ilgilenmeyiz.
İbadetlerin temel hikmeti kişileri iyi insan yapmaktır.
Namazın, orucun, zekâtın ve haccın farz kılınış gerekçelerine(illetlerine) baktığımız zaman, bu temel ibadetlerin insanları kötülükten alıkoymak, takva sahibi yapmak, günahlardan korumak ve kurtarmak, malını temizlemek, kişiyi günahsız, sabırlı, şükürlü bir insan haline getirmek için farz kılındığını görürüz. Ayrıca ibadetler bu özellikleri yanında kişiyi Rabbına da yaklaştıran en etkili mekanizmalardır.
Herkesin aynı derecede ibadet yapma fırsatı olmayabilir zira bu sahip olunan şartlara bağlıdır. Ama herkesin en üst düzeyde samimiyetle ibadet yapma gücü vardır ve bu kişinin kendi elindedir.
Bazen az ibadet çok daha hayırlı sonuçlar sağlayabilirken, bazen de çok ibadetin hiçbir faydası olmayabilir.
Hz. Peygamber(s.a.v.) döneminde muhacırlar diye tarif edilen ve sahip oldukları her şeylerini vatanları olan Mekke’de bırakarak Medine göç eden Sahabeler birden bire fakir duruma düşmüşlerdi. Çünkü Mekke’de varlık sahibi olsalar bile bütün varlıklarını orada bırakıp sadece giyebilecek ve üzerinde bulanan eşyaları ile Medine göç etmişlerdi. Bunlar bir gün Peygamberimize zengin Müslümanların daha fazla sevap kazandıklarını ve kendilerinin bu sevapları alamadıklarını söyleyerek durumlarını arz etmişlerdi. Peygamberimiz kendilerine durumu sorunca da, Ey Allah’ın Resulü zenginler de bizim gibi namaz kılar, oruç tutarlar ama bizden farklı olarak da köle azad ederler, fakirlere, yetimlere., öksüzlere ve kimsesizlere de maddi yardımda bulunurlar dediler. Peygamberimiz; “Size bir şey haber vereyim mi? Dediklerimi yaptığınızda size sevap konusunda kimse yetişemez ve içinde bulunduğunuz cemaatin en hayırlısı da sizler olurusunuz, diğerleri de ancak sizin yaptıklarınızı yaparlarsa size yetişirler. Her namazın peşinden 33 kere Subhanellah, Elhamdülillah ve Allahüekber deyiniz” buyurur.
Ağzı zikre alıştırmak, hayatı zikirle yaşamak demektir ki, Allah c.c.’ın da kullarından istediği budur. Ağzı zikirli, zihni fikirli, gönlü duygulu olan kimseler iyi insandır ve insanlara da faydalı olandır.
Ağızları küfre değil zikre, bedduaya değil duaya, şerre değil hayra, batıla değil hakka, hesaba değil nasibe, harama değil helale alıştırmak Müslümanın ilkesi olmalıdır.