Düşünme, bireyin dil...
EĞİTİM, DÜŞÜNME BECERİLERİ VE GELİŞMİŞLİK DÜZEYİMİZ… Düşünme, bireyin dil, zihinsel ve sosyal gelişimini sağlayan, öğrenmesine ve geleceğine yön veren önemli becerilerden biridir
EĞİTİM, DÜŞÜNME BECERİLERİ VE GELİŞMİŞLİK DÜZEYİMİZ…
Düşünme, bireyin dil, zihinsel ve sosyal gelişimini sağlayan, öğrenmesine ve geleceğine yön veren önemli becerilerden biridir. Düşünme, bilgi edinme, anlama ve öğrenme sürecinin en önemli bileşenidir. Bilgileri sorgulama, değerlendirme ve yeni bilgiler üretme çalışmalarının temelini oluşturmaktadır. Düşünme becerileri, demokratik yaşama katılmak, iş ve teknolojik yaşama uyum sağlamak için de gerekli olmaktadır (Prof. Dr. GÜNEŞ, Firdevs)
Düşünmenin en önemli işlevi hedeflerimizi gerçekleştirebilme için önemli unsurlardan biri öngörü becerimizi açığa çıkartan bir tedbir alma tezgâhı olarak işlemesidir. Basiretli olmamıza hizmet eder. Gerçi basiret kavramı unutulmuş en önemli becerimizdir. Bu açıdan geleceğimize yön verecek eğitim müfredatlarının temel kazanımlarından biri olmalıdır.
Pragmatik düşünen, gelişime, yeniliğe açık; önyargı duvarlarına hapsedilmemiş, ancak milli manevi değerleriyle inşa edilmiş kişilikler için bilim gelişime öncü olur yoksa sadece değişim için değişim taraftarı olmaya zaman ayıracak bol vaktimiz yok.
Vakit nakittir diyoruz vaktin değerini bilmiyoruz, nakit yönetmesini beceremiyoruz. Nedeni düşünme becerilerini çocuklarımıza kazandırabilen bir istikrarlı eğitim sisteminin olmaması. İnsana dair kazanımlar uzun zaman alan istikrarın ürünüdür.
Düşünme becerisi olan bireylerin analitik-eleştirel düşünerek hayattan beklentilerini somut hedeflere dönüştürmesini becerebilir. O hedeflere ilişkin fırsat ve riskleri öngörerek tedbir alabilir. En verimli hedefe ulaşma yöntemini bulup zamanını değerlendirip nakde dönüştürebilir. Bu kazanım geleceğimizin yetişkini çocuklarımızın hepsine kazandırılması gereken stratejik kazanımdır.
Ülkelerin, şirketlerin, ailelerin gelişimini sağlayan bu kazanıma sahip bireyleri barındırmasıyla mümkündür. Ama eğitim sistemi yapboz tahtasına dönüştürülürse; istikrar, buna bağlı eğitimin geliştiği güven atmosferi ve bu atmosferde açığa çıkan ekip ruhu hızla kaybolur. Tabi ki çok fazla tartışmadığımız milli servetimizin; insan kaynaklarımızın israfı ve bunun doğurduğu inanılmaz maddi- manevi kayıplar.
Yeteneğin iltifat gördüğü yerlere göçmesi gibi doğasını da unutmazsak stratejik devlet meselesi, beka meselesi bu konuda aymazlığımız da işin çabası. Oysa marifet iltifata tabidir sözünü söyleyen atalarımız yanılmıyordu, zira yeteneklerimiz iltifat gördükleri toplumlara inanılmaz katkı sağlayan işlere imza atmaktadır.
Sanattan spora eğitimin dokusuna en uygun bu alanlarda da çıktılarına bakarak değerlendirmesini yapmak için uzman olmaya gerek yok. İşte analitik düşünme, bu gidişle dünya klasmanında nerelerde olacağımızı ve bunun doğuracağı maddi, manevi, milli sonuçların egemenliğimizi tehdit eden ekonomik risklerin neler olabileceğini ön görmektir.
“Göz görmez akıl görür evladım!” söyleyen, okuma yazması olmayan anam kesinlikle yanılmıyordu. Öngörü becerisi, aklın görmesi ve tedbirlerin en verimlisini tercih etme becerisi olarak analitik düşünme tezgâhında açığa çıkan insanı hayvandan ayıran en değerli bu yeteneğini insandan alırsanız o insan küresel sermayenin mallarını tüketmekle mutlu olan, kullanışlı, zeki ama tükettikçe tükenen organizmaya dönüşür ki bu asla milli bir tavır olamaz.
O halde “Milli Eğitim” adını tabelaya mahkûm etmemek için Atatürk’ün son derece yerinde ifadesiyle Cumhuriyetin temeli kültürdür sözüyle vurguladığı geçmiş deneyimler ve hayatta hakiki mürşit ilimdir sözüyle de vurguladığı bilim ışığında bir eğitim sistemiyle yetiştirilen çocuklar bizi medeni muasır ülkeler düzeyine çıkartacaktır.
Bu eğitim sistemi analitik düşünceyi kazandıramadığı için kapsamlı eleştirel değerlendirme becerisinden mahrum bireylerin girişimcilik cesaretleri de açığa çıkmadığı gibi öğrenilmiş çaresizlik içinde kıvranan bireyler yetiştirmekte. Bu bakımdan da zeki insan sayımızla birlikte girişimcimizin artmaması da manidar değil mi?
Milli Eğitim sistemimiz yeniden bir yapılanma içerisine girmenin arifesinde, yeni bir değişim sancısı belki ama her değişimin yanıltan başlangıç heyecanı eğitimin başarılı olması için hesaba katılması gereken bütün bileşenleri dikkate alınmadığı için ve yine başarılı olması için temel değer istikrarı önemsemediği için değişim gelişimle sonuçlanmayacak.
Yine zaman kaybı yine israf edilen insan kaynakları.. Bir çok ülkeden fazla eğitim nüfusunun yönetimi, sadece maddi unsurlardaki sınırlı iyileştirmelerle de başarı yakalamanın imkânsız olduğu, yine eğitimin önemli kazanımlarının; analitik düşünme becerilerinin, ekip ruhunun ve en önemlisi demokratik katılımlı işlevsel şura kararlarının ve istikrarın da önemsenmesi gereken bir süreç olarak siyaset üstü değişmeyen devlet vizyonuyla ele alınması gereken stratejilerle yönetilmesi, değerlendirilmesi gereken bir süreç.
Evdeki hesabın çarşıya uymadığı gerçeğini temele alıp risk yönetimini öngörü becerileriyle kapsamlı eleştirel düşünme yeteneği olan gençlere sağlanan güvenilir atmosferle yeni Türkiye’nin bilişim çağının göz boyayan ama bizi üretici yapmayan kısmıyla değişimi yakaladığımız avuntusu elalem Marsa giderken bizim Karsa gidememiz gerçeğini ıskalamaktan başka işe yaramayacağını görmek reel faydacı bir anlayışla geleceğimizi şekillendiren eğitim sürecine STK’laşarak sahip çıkmamız gerekir.
8 milyonluk Danimarka’nın 1 milyonluk derneğine karşılık 80 milyonluk Türkiye’nin 100 binlik ki çoğu işlevsiz dernekleriyle demokratik gelişimi yakalayamaz ve eğitim sürecini güncel siyasetin iştah alanından çıkartamayız.