Ekmek deyip geçmeyin...
TUHAF BİR İNSAN OLDUK! Ekmek deyip geçmeyin, çok nemli… Eskilerimiz acıktığımız zaman ekmeği şekere bandırır yerdik derlerdi… Şimdi birçoğumuza uzak bu terimler! Azcık bayatladı mı ka
TUHAF BİR İNSAN OLDUK!
Ekmek deyip geçmeyin, çok nemli…
Eskilerimiz acıktığımız zaman ekmeği şekere bandırır yerdik derlerdi…
Şimdi birçoğumuza uzak bu terimler! Azcık bayatladı mı kaldırır atarız…
Ruhlarımız mı bayatladı, imkânlar mı çoğaldı.
Her ikisi de. Hem imkânlarımız çoğaldı, hem ruhlarımız bayatladı!
İmkânlarınız olabilir… İmkânları olmayan imkânlar üretme mücadelesinde olanlar var. İşte bunların birçoğunu göremiyoruz!
Tek sorunumuz bu…
BAŞIMIZI ŞÖYLE BİR KALDIRIP ETRAFIMIZDA OLAN BİTENİ GÖREMİYORUZ
Bizlere biraz uzak! Çok değil azcık…
Başımızı o yöne doğrulttuğumuzda, her şeyi yoksun hatta insanlıkları ellerinden alınmak istenenlerin ekmeğe ihtiyacı olur mu demeyin.
Korku ekmekle can arasında bir seçime zorladığı imkânsızlıklar ülkesi…
Oysa bu imkânları bizler çöpe atıyoruz hiç düşüncesizce!
ÇOK DİKKATLİ OLUN!
VİCDAN NAKLİ YAPILMIYOR!
SAKIN KAYBETMEYİN…
Küçükken piknik yaptığımızda kalkınca geride kalan yemek artıkları, ekmek artıklarına koşuşan böcekler, karıncalar ve kuşları görünce anladım ne çok şeyi görmüyoruz.
Toplum olarak görme sorunu yaşıyoruz!
Gözümüz görüyor, lakin göremiyoruz…
Birçok şeyi kulaklarımız duyuyor, lakin birçok şeyi duyamıyoruz!
Günlerce açlık sorunu yaşayan bir dünyada hala yemek menüsündeki eksikliği sorun haline getirenler var!
Tok acın halinden alamıyor…
İşte en büyük sorunumuz, gördüklerimizi ya görmezden geliyor yahut sırtımızı dönüyoruz… Hiç düşünmüyoruz! Bir gün sırt dönülecek duruma düşersek gülüşler sahte, bakışlar sahte, vicdanlar susmuş, gözler perdeli, bir tuhaf insan olmuş, yaşayıp yaşamadığımız meçhul…
Siz ne kadar elinizi uzatırsanız uzatın onlar görmezler, menü eksikliği var, model düşüklüğü sorunu yaşıyorlar!
Öyle bir umursamaz insan olduk ki birçoğumuz kendini bile umursamıyor… 2015’in cağı ile övünenler bir kuru ekmek kuyruğunda olanların çaresizliğini görmüyorlar! Kimileri gerçekleri görmekten korkuyor…
Elindeki ekmeğe göz diken, onu elinden alma planlarının yürütüldüğü ve gözü doymayan toplumların, vicdanları olmayan toplumların ortaya bıraktığı ibretlik yaşamlar…
Aç, susuz, yalınayak, üzerlerinde hala barut kokusu, şarapnel parçası kesikleri, gözükmeyen yanları korku endişe, psikolojik durum… Birilerinin elini uzatarak ayakta kalmaya çalışan insanlık, insanlığı olmayanların geride bıraktığı insanlık yavaş yavaş yaklaşıyor. Kaçsanız da birçoğu çok yakınınızda, hatta gözünüze batmakta…
Fakat unutmayın! O topraklarda “KURU BİR EKMEĞE” muhtaç insanlar var. Ümmetliğiyle övünenler ölümlerini mi beklemekte…
Nasıl olacak bu iş?
Peygamber Efendimiz buyurmuyor mu?
“KOMŞUSU AÇKEN KENDİSİ TOK YATAN BİZDEN DEĞİLDİR'' diye.
Oysa komşusu menü peşine düşmüş! Bırakın tokluğu bir sonraki sofrasında menüsündeki eksikliğinin peşinde!
Oysa eline bir kuru ekmek alabilme sorunu yaşayanlar var.
Hayatı paylaşan insanların, paylaşımı unuttuğu insanlık, çalıştırdığı insanların işgücü ile büyük imkânlar yaratan kimseye muhtaç olduğunu düşünenlerin dünyası…
İyilikte ve kötülükten sakınmakta birbirinizle yardımlaşın, günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın. (Maide, 5/2) Ayet i kerimesine uzak kalma yarışına giren bir toplum, birbirine iyilik yapma, güzel söz söyleme, güler yüzlü olma, yakınlık gösterme, yetimi doyurmak, koruyup kollamak İslami anlayışımızın en önemli ilkelerinden sayılırken, bu hususları umursamama yarışına giren toplum…
İşte biz böyle bir toplum olduk çıktık…
Yardımda bulunmadığınız insanlar başka çareler aramak için hırsızlık, malınıza ve canınıza zarar vermeye kalkışırsa, inanın ki o topraklarda çaresizlik, kötü insanların aleti olup, eline silah tutuşturulup yine sizin karşınıza çıkartılıyor…
Bunlar zehirlenmeden elimizi uzatalım, çok şey değil gönlünüzden ne koparsa…
Bir çocuğun eline “BİR KURU EKMEK” uzatın.
Mesela o topraklarda Ekmek sıkıntısı yaşanmakta, aş sıkıntısı yaşanmakta…
En azından bir insanın gülümseyişine sebep olun. Bir gününü tok geçirmesine, insanlıktan umudunu kesmesin. Zaten umudu yavaş yavaş koparılıp alınmakta. Yaşadığın kadar yaşat ki yaşamının bir manası olsun.
Yüce Allah yerde ve gökte bulunan bütün varlıklara, katından bir lütuf ve bağışlama olarak bazı rızıklar insanların hizmetine vermiştir. Varlığın asıl sahibi olan Allah, bunu kullarından dilediğine verip dilediğinden alacağını açıkça beyan etmektedir. Ancak kendilerine mal ve mülk verdiği kişilere, malları ile ilgili bazı sorumluluklar yüklemiş ve görevler vermiştir. Bu sorumluluk ve görevler Allah’ın bir emaneti olan mallarından bir kısmının başkalarına verilmesidir.
Bu mananın farkında olsa bile bazı kullar mallarını arttırma yarışında! İnsanoğlunun bu arttırma yarışı sırasında üzerinden geçilen, ezilen toplumlar ortada bırakılıyor… Umursanmaz insanlığın yok oluşunun portesini oluşturuyoruz!
Onlar yavaş yavaş kırmızıya boyuyorsa, bizler de siyaha…
ELİNİ UZAT ÇEK AL KURTAR
UZAT ELİNE BİR KURU EKMEK
SİYAHA BOYANMASIN DÜNYALARI
YEŞİLİ GÖRMÜŞÜZ NE ÖNEMİ VAR
TIRNAKLARI İLE SÖKÜP ALAÇAKLARI GÜN GELECEK
O GÜN SUÇLULARIN SUÇ ORTAĞI OLMA
ÖLDÜRMEKTE BİR SUÇ, GÖRMEMEZLİKTEN GELMEKTE
HERKES PAYINA DÜŞENİ ALACAK
SEN KAZANAN TARAFTA OL.
SUÇLUYA DEĞİL MAZLUMA YAKIN OL…