Ferruh ÇETİN'den anılar... ZERRİN KOÇ'UN GÖZÜYLE

Ferruh ÇETİN'den anılar

Ferruh ÇETİN'den anılar...

​ZERRİN KOÇ'UN GÖZÜYLE SAMSUN'UN 100 YILLIK GEÇMİŞİ ( 3 )

Bir ve ikinci kısımlarını yayınladığımız bu yazı dizisinin bugün üçüncü bölümünü sizlere sunuyoruz.
 2. SAMSUN'UN YAKIN TARİHİ
Romanda 1915’in Samsun’u şöyle tanıtılmaktadır:
“Samsun’un o tarihte nüfusu on altı bin dolaylarındaydı, bunun yedi bine yakınını Rumlar, iki binini Ermeniler, kalanını da Türkler ve gene bir Türk kolu olan Çerkezler oluşturuyordu.
Rumlar Kırbaç, Yeni Kırbaç ve Reşadiye semtlerinde, Ermeniler Hançerli’de, Çayıriçi, Kaleiçi, Cedit, Hacebe ve Meğde semtlerindeyse de Çerkezler, Türkler, Rum ve Ermeniler bir arada yaşamaktaydılar.”
Takvim 1917’nin sonunun gösterirken bütün ülkede savaş bitmiş,
Osmanlı yenik düşmüştü. Bütün Türkiye’de olduğu gibi Rumların,
çevresindeki Türk köylerine düzenlemeye başladıkları baskın haberleri
Samsun’da da hızla yayılmaya başlamıştı. Türk çetecileri ise dağlara sığınmıştı.
1919 Şubat ayına gelindiğinde ise, halkın tedirginliğini ifade eden
şöyle bir söz ortalıkta dolaşır: “Vaziyetler çok kötü. Ne cephane ne silah var.
Destek yok. Yakında İngilizler çıkacakmış buraya.”  Yine aynı tarihte
(1919 Şubat), Rum çetecilerin bu topraklarda kendi devletlerini kurma
çabasına giriştikleri konuşulmaktadır.
İNGİLİZLERİN SAMSUN'A ÇIKIŞI
İngilizlerin Samsun’a çıkacağı haberi de ortalıkta dolaşmaktadır.
1919 Martı geldiğinde ise beklenen İngiliz işgali gerçekleşir:
“Ayın ön dördü. Sisli, soğuk bir sabah. İngiliz askeriyle, sayıca
kendilerinden daha az olan Fransız askerleriyle birlikte
Samsun’un sokaklarını çiğniyorlar. Şehirdeki Rum ve Ermenilerin
sevincine karşın Türkler suskun.”
İngilizlerin işgaliyle birlikte (1919 Mart), Saathane meydanına
darağaçları kurulur.
İBRET MEYDANI (SAATHANE)
Buranın bir adı da “İbret Meydanı” olur. Ortalık İngiliz, Fransız kaynamaktadır. Meydanda darağaçlarının boş kaldığı yok.
Muhbirler kol geziyor. Halk desen, bize dokunmayan yılan bir yaşasın hesabındadır .
19 Mayıs 1919’da Mustafa kemal Samsun’a çıkınca, hemen herkes farklı bir beklenti içine girmişti. Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktığı günlerde şehir merkezi işgal altındaydı. Bölük pörçük durumda
bulunan Türk halkı ise gruplar halinde çeteler oluşturmuştu. Her bir grubun
ayrı başkanı vardı. İşgalciler ise kenti birbirinden ayrı üç noktadan denetim
altına almışlardı. Bu üç noktadan birisi İnzibat Karakol Binasıydı ki, işgalcilerin büyük bölümü burada toplanmıştı. (Şimdiki Orduevi).
Kalan ikisinden biri, güneyde tepe bölgesine düşen kışla, öbürü de doğu yöresinde
bulunan lise binasıydı (Bugünün 19 Mayıs Lisesi)
1924’ün Samsun’una geliriz bu aşamada:
“Cumhuriyetin ilanından bir yıl sonra da Samsun, Trabzon’dan ayrılarak il olduğunda, Batı Trakya’daki Türklerle Anadolu’daki
Rumlar, karşılıklı olarak yer değiştirdikten sonra Samsun’a çok sayıda Türk göçmeni yerleşti. Göçten önce on altı bin olan kentin
nüfusu, bu göçten sonra 30.333’e ulaştı.
3. SAMSUN'UN GÖRÜNTÜSÜ
19 Mayıs şehri olmasının avantajını yaşayan Samsun’da, yakın tarihi
konusunda yukarıda kısaca aktardıklarımıza paralel olarak daha pek çok
manzara gözümüze ilişmektedir. Roman boyunca bu görüntüden akseden
kesitleri görürüz. Mesela romanda Samsun’un 1915’teki görüntüsü şöyle
anlatılır:
“Yerleşim daha çok batı yöresinde toplanmış olup, güneyini yarım
ay biçiminde kuşatan tepelere doğru kent, hafif bir eğimle
yükseliyordu. Doğu yöresi, en yakın ilçe Çarşamba’ya kadar
uzanan dümdüz, boş topraklardan oluşuyordu.”
Romandaki ana mekânlardan biri olan Hacebe Mahallesi (Sanat Sokağı’nın bulunduğu mıntıka) ilk olarak şöyle tanıtılır: “Eğimli, kademe
kademe yükselen dik yokuşlardan oluşuyordu.”
Romanda bundan sonra Samsun’un muhtelif yıllardaki değişik
manzaralarına tanık oluruz. Mesela, 1919’un Mecidiye ve çevresi şöyledir:
“Mecidiye’nin dar uzun konumuna karşın Subaşı çember biçimindeydi. Bu iki çarşı aynı zamanda Saathane meydanına açılıyordu.”
1927 yılında Hacebe’deki bir evin görüntüsü de romanda şu şekilde tasvir edilir.
“Hacebe’nin en güzel evlerinden biriydi. Üç katlıydı. Büyük
bahçesinde dolaşırken de deniz görünüyordu. Bahçe nar ağaçları,
akasyalar, mor salkımlar, türlü çeşitli güller, kırmızılı beyazlı şakayıklar, begonya, petunya, renk renk ortancalarla, göz alıcı olduğu kadar bakımlıydı.”
ATAKUM'UN KÖY HALİ
Romanda 1939 yılına ait şu küçük bilgiden bugünkü Atakum-Türkiş
semtinin köy olduğunu anlıyoruz: “Bu yıllarda Matasyon köydü.”
Romanda daha sonra birden 1940’lı yıllara geçeriz. Bu anlamda
1945’lerde Samsun şöyle anlatılır: “O tarihte Samsun esnafında bir kıpırdanış görünüyordu. İflas eden tüccarların yerini başka tüccarlar alıyor; Subaşı, Mecidiye ve
Saathane Meydanı’nda yeni adlar göze çarpıyordu. Kent nüfusu
otuz altı bine ulaşmıştı. Nüfus yoğunluğu kentin batı bölgesinde
yoğunlaşmış olup doğu yöresi boydan boya mısır, buğday
tarlalarıyla kaplıydı. Kentin tek lisesi olan Ondokuz Mayıs, bu
tarlaların hemen başlangıcında kurulmuştu.”
1961'İN SAMSUN'U
1961 güzünün Samsun’u ise şöyledir:
“Kentin doğu yöresini kaplayan mısır tarlalarındaki son ürün
toplandıktan sonra, ekim durdurulmuştu. Toprak parsellenerek,
yerleşim alanını bu bölgeye yaymak amacıyla satışa çıkarılmıştı.
Nüfusu elli bine ulaşan kent batıdan doğuya genişliyordu. Söğütlü
Bahçe’ye yapılan Pazar gezintileri bitmiş, onun yerini inşaatlar almıştı.”
.......................................................(DEVAMI YARIN)