Ferruh ÇETİN'den anılar...

Ferruh ÇETİN'den anılar

Ferruh ÇETİN'den anılar...

"DOĞANIN ÖFKESİ" KIZILIRMAK ve YEŞİLIRMAK DELTALARINI TEHDİT EDİYOR?

Bugün Ankara Dil ve tarih - coğrafya bölümünden Mehmet Arslan ve Alişan Arslan adındaki iki öğrencinin Samsun'umuzun en önemli değerlerinden olan Kızılırmak ve Yeşilırmak Deltaları hakkında hazırladıkları bilimsel bir yazıdan hareketle, dünyanın en önemli sulak alanları arasında yer alan özellikle Kızılırmak deltasındaki yaklaşan tehlikelere dikkat çekmek istiyoruz.
BARAJLARIN YARAR VE ZARARLARI
"Türkiye'de barajlar çok önemli bir yere sahip. Gerek enerji elde etmede gerek su taşkınları ve tarım için sulama ihtiyacını karşılamak gibi...
Fakat barajların kurulmasından sonra ne gibi zararlı etkilerinin olduğunu bilmeyiz veyahut bunu tartışmayız. İşte barajların kurulduktan sonra yaptıkları zararlar ve buna iki önemli tanık:
Karadeniz'e suyunu boşaltan Kızılırmak ve Yeşilırmak nehirleri ve onların oluşturduğu deltalar...
Akarsularımız üzerinde bir yandan halkımızın içme suyu ihtiyacını karşılama, tarımda sulama amaçlı, sanayinin su ihtiyaçlarını karşılamak, diğer yandan ise enerji üretimi ve taşkın kontrolü gibi nedenlerle barajlar yapılmaktadır.
Anadolu'da da özellikle Osmanlılar döneminden Cumhuriyet dönemine kadar içme suyu sağlamak amacıyla çeşitli bentler kurulmuştu.
Cumhuriyetin ilanından sonra artan nüfus ve sanayi ile birlikte tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de baraj yapımında bir hızlanma görülür.
Günümüzde önemli akarsularımız üzerinde birçok nedenle genellikle enerji sağlamak amacıyla barajlar yapılmıştır. Bunlara örnek vermek gerekirse; Fırat nehri üzerinde Atatürk, Keban, Karakaya; Yeşilırmak üzerinde Suat Uğurlu, Hasan Uğurlu, Kızılırmak üzerinde Hirfanlı, Altınkaya, Derbent barajları gibi.
Günümüzde akarsularımız üzerinde 200'ü aşkın baraj bulunmaktadır.
BARAJ GÖLLERİ HIZLA DOLUYOR
Akarsular içinde sediment (toprak, kum, silt, kil ve çakıl) gibi bol miktarda malzeme taşınır. Akarsularla taşınan bu sedimentler su depolanma yapısı olarak adlandırılan barajların tabanında birikir. Bu sedimentler baraj göllerini doldurmakta ve depolanma kapasitelerini azaltmakta ve bunun bir sonucu olarak barajların ekonomik ömürleri kısılmaktadır. Elektrik enerjisi elde etmek için bu katı maddelerin bir yerde depolanması gerekmektedir; çünkü hidroelektrik santrallerinde türbünlenecek suların içindeki katı maddelerin arındırılmış olması gerekir. Aksi takdirde bu katı malzemeler türbin çarklarında önemli aşınmalar meydana getiriler. Su alma tesislerine giren çok miktardaki iri malzemeden dolayı türbün kanatları ve diğer makine kısımlarının kullanılamayacak hale gelmesine neden olur.
Baraj yapmak bunlardan enerji sağlamak, taşkın kontrolü, tarım için su ihtiyacını karşılamak tabi ki ülkemizin ve tüm dünyanın önemli gereksinimlerinden biridir. Çünkü bunun en önemli sebebi sudan elde edilen enerjinin temiz bir enerji kaynağı olması ve aynı zamanda yenilenebilir bir enerji kaynağı olması nedeni yatmaktadır.
Barajların sağlamış olduğu nitelikler tabi ki yadsınamaz bir gerçektir; ancak bunlar yapılırken doğal çevreye vereceği zararları hatta doğanın buna vereceği tepkiyi hesaba katmaz isek sonuçlarına katlanmak zorunda kalacağımız kesindir.
DELTALAR GERİLİYOR
Barajların yapmış olduğu etkiye örnek vermek gerekirse özellikle Kızılırmak ve Yeşilırmak nehirleri üzerinde kurulan barajların bu nehirlerin deltasına verdiği zarar unutulmamalıdır.
Kızılırmak ve Yeşilırmak üzerinde kurulan barajların bu iki akarsuyun taşıdığı malzemelerin bu barajlarda birikmesi ve kıyıya yeterince malzeme gitmemesi nedeniyle kıyıda bir delta erimesi yani kıyı erozyonu meydana gelmektedir. Büyük hacimdeki malzemeyi denize taşıyan nehirlerin üzerinde barajların yapılması ve akışlarının kesintiye uğraması sonucu kıyının sürekli erozyona maruz kalması dünyanın birçok yerinde görüldüğü gibi bizim ülkemizde de görülen bir olaydır.
Özellikle Kızılırmak nehri üzerinde 1987 de Altınkaya barajı ve 1991 de Derbent barajının kurulmasıyla bu barajlarda su ve  malzemenin tutulmasıyla ırmağın ağız kısmındaki delta da artık bir gerileme başlamıştır. Aynı zaman da Yeşilırmak üzerinde Suat Uğurlu(1982) Hasan Uğurlu (1982) barajların tamamlanması Yeşilırmak deltasının gerilemesine neden olmaktadır.
Kızılırmak 1960 yılına kadar karadenize 23,1 milyon ton/yıl malzeme taşımakta idi. Hirfanlı barajının yapılmasıyla 18 milyon ton/yıl Altınkaya(1987) ve Derbent(1991) barajının faaliyete geçmesiyle Kızılırmak'ın taşıdığı malzeme bu barajlarda birikerek 0,46 milyon/tona düşmüştür. Bu nedenle Kızılırmak deltasına yeterince malzeme gitmediğinden dolayı kıyıda bir erozyon meydana gelmekte Kızılırmak deltası sürekli küçülmeye erimeye başlamaktadır.
Kızılırmak deltasının artık büyümek yerine küçülme sürecine girmesi birçok sorunu da beraberinde getirmiştir. Kıyıya kadar uzanan tarım alanları zarar görmeye başlamış, balık gölleri ve ırmak yatakları tuzlu deniz suyunun işgaline uğramıştır.
Aynı şekilde bu durum Yeşilırmak nehri içinde geçerlidir özellikle Yeşilırmak deltasının doğu kesiminde Çaltı burnu kuzeyinde kıyı erozyonu nedeniyle kıyıdaki kumsal ortadan kalkmış, hatta burada bulunan ağaçlar dahi zarar görmeye başlamıştır......."
SULAK ALANLAR TUZLANIYOR
Bugün Kızılırmak Nehri'nin Karadeniz'e döküldüğü kesimde çekilme meydana geldiği herkesin malumudur. DSİ tarafından inşa edilen 8 mahmuz gerilemeyi şimdilik durdurmuşa benziyor. Fakat diğer kısımlarda gerileme devam ediyormuş. Karadaki gerileme devam edince 321 kuş türüne ev sahipliği yapan ve Uluslararası Ramsar Sözleşmesi kapsamında korunan Kızılırmak Deltası'ndaki göller de Karadeniz'in tuzlu suyu tehdidi altına girmiş oluyor ki, işte bu durum deltanın sonu demekmiş…
CEVDET HOCA UYARIYOR
OMÜ. Eğitim Fakültesi Coğrafya Bölümünden Prof. Dr. Cevdet Yılmaz,  bölgemizdeki her iki deltanın maruz kaldığı tehlikeler karşısında uyarılarda bulunuyor. Bakınız Cevdet hoca bu konularda neler söylüyor :
"Bugün Bafra Ovası'nın kuzey kesiminde görülen kıyı erozyonu doğal bir sonuçtur. Burada karşı karşıya olduğumuz en önemli problem kıyı erozyonunun sadece tarım alanlarına değil, dünyaca ünlü Kızılırmak Deltası kuş cennetini oluşturan bataklık ve kıyı göllerini de tehdit ediyor olmasıdır. Tedbir alınmaz ve erozyon devam ederse yakın gelecekte kıyı gölleri ile deniz arasındaki doğal set zarar görecek ve tuzlu deniz suyu bu göllere girerek doğal hayatı olumsuz etkileyecektir. Çare olarak Kızılırmak Nehri'nin ağız kısmına inşa edilen mahmuzların benzerlerinin tüm kıyı boyunca inşa edilmesi önerilse de, bu pratik değildir ve bu durum ayrıca doğal kıyıların bozulması demek olacağından sonuçta köklü bir çözüm olmayacaktır. Çare doğal kıyılara fazla dokunmadan yeni durumlara hazır olmaktan geçmektedir. Çünkü doğa kendi dengesini zaman içinde kurmakta, insan ise bu dengeye sürekli müdahale etmektedir. "Enerji elde etmek ya da sulama ve taşkın kontrolü gibi amaçlarla inşa edilen barajlar dünyanın her yerinde akarsuların denize taşıdıkları malzemeyi keser ve kendi alanında biriktirir. Barajlarda biriken taş, toprak gibi malzemeler aslında deltaları oluşturan alüvyon malzemeden başka bir şey değildir. Topraklarımız üzerinde görülen erozyon tasvip edilmeyen, hatta önlenmesi için var gücümüzle çalıştığımız bir olgu olsa da, diğer yandan verimli kıyı ovalarının oluşumunun bu erozyon sonucu olduğu unutulmamalıdır."
DOĞA ÖFKELİ
Şüphesiz ülkemizin bir numaralı sorunu enerjidir. Fakat enerji elde ederken bir taraftan da yaşadığımız ortam korunmalıdır. İleride ülkemiz için baraj yapımıyla enerji tesisleri kazanılırken, deltalarda oluşabilecek erozyon ile toprak ve arazi kaybıyla uğrayacağımız zararlar da dikkate alınmalıdır. Aksi takdirde doğanın göstereceği bir tepkiye neden olacaktır. Kazanalım derken tamamen kaybetmiş olacağız.
"Doğanın Öfkesine" dikkat diyelim ve burada noktayı koyalım...