ISLAH EDECİ OLMAK…

ISLAH EDECİ OLMAK… Fitne, fesat toplumları kemiriyor

ISLAH EDECİ OLMAK…

Fitne, fesat toplumları kemiriyor. Herkes kendi menfaatinin peşinde koşuyor. Çıkarlar için canlar yakılıyor, kanlar akıtılıyor. İnsanlar birbirlerini boğazlıyor. Hak-hukuk tanınmıyor. Yolsuzluk ve soysuzluk almış başını gidiyor. Kimse kimseye güvenmiyor. Ticari hayatta olanlar aldatıldığını, idari görevde olanlar ezildiğini, siyaset yapanlar ötekileştirildiğini düşünüyor. Neredeyse hiç kimse bulunduğu yerden ve karşılaştığı durumlardan memnun görünmüyor. Öylesine kaotik süreçler oluşuyor ki, insanların birbirlerini boğazlamasından korkuluyor. Neden peki?
Bir toplumun “Uleması(Âlimler), Umera (Amirler)sı ve Tüccarla(Ticaret yapanlar)rı” iyi olduğunda, o toplum güllük gülistanlık olur. Bu tarifi yapan Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir. Bu üç grup insan birbiriyle ilişik halinde ama birbirinden müstakil çalışırlar. Ulema, insanları eğitecek, doğruları öğretecek, insanlara yol gösterecek, yanlışı doğruyu bildirecek, sorun olduğu zaman hakemlik yapacak, fesat çıktığında ıslah edici olacak, insanlara yaratılış amacını hatırlatacak, nereden, niçin ve nasıl geldiğini anlatacak. Yani insanların akıl hocası olacak ve yaşamlarıyla ilgili yol haritasını sunacak.
Umera, insanları idare edecek, adaletli davranacak, hak ve hakikati takip edecek, aç kalan insanların olduğu bir yerde lüks yaşama müsaade etmeyecek, bireyin hakkını savunacak, cemiyetin kodlarını koruyacak, yaratılış gayesine uygun bir idari yaklaşım sergileyecek, insanların doğuştan gelen haklarının elde edilmesinde ve yaşanmasında gerekli kolaylığı gösterecek ve bunun için zemin oluşturacak. Umera sayesinde insanlar can, mal, din, akıl ve iffetlerinden güvende olacaklar. Umera’nın başında bulunduğu toplumda fesat oluşmaya başladığında ıslah mekanizmalarını harekete geçirecek.
Tüccarlar, içinde bulundukları toplumun dinamolarıdır. Tüccarlar menfaat peşinde olmayacak, kendi yaşamının diğerlerinin yaşamına bağlı olduğunu bilecek, kimseye haksızlık yapmayacak, yalan söylemeyecek, yüksek fiyatlarla mal satmayacak, dünyalık hesap peşinde koşmayacak, diğer tüccarın da kazancını hesaba katacak, gayesi kendisinin şişmanlaması değil toplumun refahına ve felahına katkı sağlamak olacak, kazandığını paylaşabilecek, zekâtını en üst düzeyde verecek, geriye kalan kazancına da toplumun fertlerini ortak edecek, ulemanın yaşamasına, ümeranın hizmetlerine kazandığından pay ayıracak, kolektif çalışmanın gereklerini yerine getirecek, zor durumlarda ve fesat ortamlarından istifade etme yoluna gitmeyecek, toplumun ıslahında  akil olarak rol alacak.
Sözünü ettiğimiz bu üç grup insan toplumun ıslahı için uğraşmış olsa, o toplumlarda fesatlık, hasetlik, hizipçilik, haksızlık, yolsuzluk, sahtekârlık vs gibi toplumu kemiren olumsuzluklar olmayacak. Toplumdaki sorumlu pozisyonda olan insanlar ıslah etme yerine ifsat ediyorsa, hakkı hakim kılma yerine haksızlık yapıyorsa, toplumu düşünme yerine kendisinin hesabını merkeze koyuyorsa, sahip olduğu imkanı, makamı, pozisyonu, fırsatı kendi hesabına sermaye yapmaya gayret ediyorsa o toplum ifsat olmaya mahkumdur. Uleması, ümerası ve tüccarları değişmedikçe, toplum kendini yenilemedikçe fesat devam edecektir. Toplumlar kendilerini düzeltmekle görevlidirler, akıllarını kullanıp kendilerini düzeltmeyen kişi ve toplumların başına pislik yağar. Bu, Kur’ani bir hatırlatmadır. Öyleyse! Herkes ve her kademedeki insan ıslah edici olmalı, hesabi koşuşturmalardan uzak kalmalıdır.