Kadına Yönelik Her Türlü Şiddet İnsan Hakları İhlalidir!!!
'Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü' olan 25 Kasım, 1999 yılında kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık yaratmak amacıyla BM Genel Kurulu kararı ile il
Ülkemizde de kadın hakları alanında ihlallerin ve olumsuzlukların her geçen gün arttığını ve telafisi mümkün olmayacak tehlikeli bir noktaya gitmekte olduğunu belirten Aile Terapileri ve Terapistleri Derneği (TERAPİDER) Genel Başkanı Uz. Dr. Taner Canatar; “21. yüzyılın Türkiye’sinde ne yazık ki hala kadına yönelik şiddet utancı yaşanmaktadır. Hala aile içi şiddet, kadınlarımızın hor görülmesi, dövülmesi, hatta töre veya namus bahanesi ile öldürülmesi, kız çocuklarının küçük yaşta evlendirilmesi, cinsel istismara maruz kalması gibi asla kabul edilemez ve hoş görülemez olaylar yaşanmaktadır. Ülkemizde kadınların neredeyse yarısı yaşamlarının herhangi bir döneminde fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalmakta iken kadınlarımıza yönelik her türlü şiddet sanki bir şekilde normalleştirilmeye çalışılmaktadır. Maalesef kadınlarımızın dahi birçoğu tokatlama, yumruk atma, tekmeleme ve itip kakmayı fiziksel şiddet olarak sınıflandırmıyor ya da bu durumla nasıl başa çıkacağını bilmiyor. En üzücü olanı da “dayak cennetten çıkmadır, dayağı yiyen, dayağı hak eder” mantığının genel bir kabul olarak zihinlere yerleşmiş olmasıdır. Oysa ki geleceğin mimarları olacak çocukların ve ergenlerin, sağlıklı yetişkinler olabilmeleri ve sağlıklı nesiller yetiştirebilmeleri, ancak ve ancak anne-babaların onlara model olabilecek nitelikte olumlu tutum ve davranışlar sergilemeleriyle mümkün olabilir. Sağlıklı nesillerin oluşabilmesi için de kadınlara yönelik her türlü negatif ayrımcılığın ve şiddetin mutlaka son bulması gerekir” dedi.
Kadınların siyasal, iş ve sosyal yaşamlarında daha etkin olmalarının önündeki tüm engellerin kaldırılması gerektiğini vurgulayan TERAPİDER Genel Başkan Yardımcısı Öğr. Gör. Uz. Dr. Aydan Aksöyek ise; “Kadına yönelik her türlü şiddet insan hakları ihlalidir. Tacize ya da şiddete maruz kalan kadın, sadece fiziksel değil psikolojik olarak da hasar görür, kendine olan güveni sarsılır ve özgüvenini kaybeder. Üstelik yalnızca şiddet gören kişiyi değil, tanık olan kişilerin psikolojik durumlarını, özellikle çocukların psikososyal gelişimini de çok olumsuz etkileyeceğinden mutsuz nesiller yetişir. Bu nedenle kadınlara uygulanan insanlık dışı eylemler toplumun ruh sağlığını da tehdit etmektedir. Sorunun kaynağında ise her olumsuzlukta olduğu gibi eğitimsizlik yatmaktadır. Bugün halen kendi bedenini bile tanımaktan uzak, sorunlarıyla başa çıkabilmekten korkan ve hurafelere, tabulara inanmayı daha kolay gören insanların çoğunlukta olduğu bir toplum süregelmektedir. Kadına şiddet başta olmak üzere, toplumdaki birçok sorunun kaynağı olan hurafelerle ve yanlış inançlarla mücadelenin tek etkin yolu eğitimdir. Günümüzde artık kadına yönelik her türlü şiddet kültürüyle yüzleşmek ve mücadele etmek zorundayız. Sebebi her ne olursa olsun kadına şiddet son bulmalı, anaokulundan itibaren cinsel eğitim verilmeli, evlilik öncesi anne-baba ve eş eğitimleri zorunlu hale getirilmeli, aile danışmanlığı hizmeti sosyal güvence kapsamı altına alınmalı, kadına yönelik şiddet konusundaki cezai yaptırımlar artırılmalı ve sosyo-kültürel çalışmalara ağırlık verilmelidir” dedi.