KUDDUSİ OKKIR'IN GÜNAHI NEYDİ?

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın, FETÖ'den yargılanan damadı Ömer Faruk Kavurmacı'nın tahliye edilmesi hakkında konuşan Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı Av

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın, FETÖ'den yargılanan damadı Ömer Faruk Kavurmacı'nın tahliye edilmesi hakkında konuşan Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı Av. Tufan Akcagöz, "Birilerinin tahliye edilmesine hiç birimizin diyeceği bir şey olmaz elbette. Post Viral Ensefalit tanısıyla tahliye edildiği söyleniyor. Ellerinde doktor raporu var. Bu haliyle her şey normal görünüyor ama bu şahıs hakkında çok ciddi iddialar var. Kendisine isnat edilen suç belli. Terör örgütü üyeliği. Daha birçok şey de var. Bu kadar kolay tahliye olunması için sağlam temelli bir gerekçe var mıydı, yok muydu? Tüm bu konuların tartışılması gerekiyor. Şu anda cezaevlerinde binlerce insan yatıyor. Bunların içinde ciddi hastalık içinde olanlar da var. Adalet olacaksa herkes için olsun. Tıbbi terimi söyledim. Mahiyetini bilmem ama bu tanı ile cezaevinde bulunan her kim varsa, bu günden itibaren tahliye olmalıdır. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, bu tanı ile cezaevinde bulunan kaç kişi var, buna cevap vermelidir. Kadir Topbaş, 15 Temmuz sürecinden beri adı FETÖ ile anılan biri ve damadı da bu suçlama ile yargılanıyor. Maruz kaldığı hastalık, cezaevi koşullarında yaşamasına engelse şayet, tüm tutuklu ve mahkûmların sağlık durumu da yeniden gözden geçirilmelidir. Mesleğim itibari ile biliyorum, ceza evlerinde yatan bir çok hasta tutuklu ve mahkûm var. O halde, bunların durumu da yeniden gözden geçirilmelidir" dedi.
Ergenekon soruşturmalarında onlarca insanın özgürlüğünün kısıtlandığını ve yüzlercesinin mağdur edildiğini dile getiren Akcagöz, "Kuddusi Okkır'ı hatırlayın. Biçare adamın yüzünü bir hatırlayın. Yazık değil mi? Sözde Ergenekon terör örgütünün kasası diye lanse edilmişti. Günahı neydi? Cezaevinde öldü. Hastalıkla uğraştı uzun zaman. Cenazesini de Belediye kaldırdı. Çok uzun yıllar önce yaşanmış değil bunlar. Bunların hepsi, Türkiye'nin yakın tarihi. Türkiye, bu hale düştüyse bunun yapı taşları bundan 10 sene önce bilinçli bir şekilde döşendi. Ergenekon ve Balyoz davaları adı altında Türk Silahlı Kuvvetleri ve devlet güvenliğini temsil eden kurumların içi boşaltılmaya başlandı. O gün, Ergenekon'un Savcısı benim diyenler, bugün ülkeyi yönetiyor. Milletin neredeyse hiç bir devlet kurumuna güveni kalmadı. Kendi yargısına güven duymayan, Meclis'ine itibar etmeyen bir sosyolojik yapı ortaya çıktı. Peki, dünya ölçeğindeki durumumuz nedir? Birilerinin umurunda değil belki ama itibar yerlerde sürünüyor. Avrupa'nın en saygın ülkeleri birer birer Türkiye ile ilgili olumsuz düşüncelerini açıklıyorlar. Bu, itibar kaybı değil de nedir? Şaibeli bir referandum süreci geçirdik, AKP'yi ilk kutlayan ülkelere bakın, ne demek istediğimi anlarsınız. Biz demokrasi ve hukuk derken, korunması gereken değerlere vurgu yaparken, birilerinin derdinin bu olmadığını görüyoruz. Birileri, seçimle gelen seçimle gider temeline dayanan basit bir demokrasi kuralını bile hiçe saymak suretiyle, demokrasi ile kedinin fareyle oynadığı gibi oynamaya devam ediyorlar. Sandıkla gelenin, sandıkla gitmeye tahammülü yoksa tam o noktada millet olarak başka bir çıkış yolu bulmak zorundayız. Ülkeyi bu antidemokratik sürece teslim mi edeceğiz, yoksa gün geçtikçe eriyen demokrasimizi koruyacak mıyız? Buna karar vermek zorundayız. 2019 yılına kadar bu mücadelenin alt yapısı oluşturulmak zorundadır" diye konuştu.
şokhaber.net