LAZ'LARIN TARİHİNİ DOĞRU ŞEKİLDE KAÇINIZ BİLİYORSUNUZ? ( 1 )

Ferruh ÇETİN'den anılar

Ferruh ÇETİN'den anılar...

LAZ'LARIN TARİHİNİ DOĞRU ŞEKİLDE KAÇINIZ BİLİYORSUNUZ? ( 1 )

Laz'lar kimdir, hangi ırktan, hangi ülkeden gelmişler? Bugünkü araştırma yazımızda incelemeye çalışacağız.
Türkiye'de nasıl ki doğu bölgesinden sözedilince orada yaşayan herkesin "Kürt" olduğu tarzında bir düşünce var ise, Karadenizli denilince de o bölgede yaşayan tüm toplumun "Laz" olduğu şeklinde bir algı var. Mesela ben Samsun'lu olarak İzmir'e gitsem, oradakiler beni dahi laz olarak görürler.
Yani kısaca anlatmak istediğimiz şu: Karadeniz bölgesinde yaşayan herkes  "Laz" değildir.

Lazlar Doğu Karadeniz bölgesinin küçük bir bölgesinde yaşarlar. Bu bakımdan belki de Laz tanımlamasını ülkemize özgü olarak ikiye ayırmak gerekir.
-Birinci tanım; Coğrafi tanım. Yani coğrafi Lazlar.  Karadenizli herkese Laz dendiği gibi.
-İkinci tanım ise; etnik Laz, sosyolojik olarak Laz olan toplumsal bir rengimiz olan Lazlar’dır.
İşte bu yazıda Laz denilince kastedilen toplumsal kesim bu Lazlar’dır. Bu anlamda Karadeniz bölgesinde oturan herkes Laz değildir. Bu bölgede başta Türkler vardır. Onlardan sonra, Gürcüler vardır. Birde yine Osmanlı döneminden kalan Rumlar, Ermeniler, Hemşinliler vs. vardır.
HERŞEY HAMSİ'YLE BİTMİYOR
Durum böyle olunca Lazları tanıdığımızı da söyleyemeyiz. Laz denilince; hamsi balığı, Karadenizli için söylenen fıkralar, kemençe müziği, tepilen horon oyunu v.s. Halbuki etnik Lazlar ile bu özelliklerin direkt ilgisi yoktur. Örneğin; Laz müziği denilince akla gelen kemençeyi etnik Lazlar çalmazlar. Lazlar’ın esas çalgısı tulumdur. Hayvan derisinden yapılan nefes üfleyerek çalınan tulumdur.
Bugün Türkiye’de Lazlar’ın yaşadığı en yoğun yöreler; Rize-Artvin arasında; Pazar, Ardeşen, Fındıklı, Arhavi, Hopa ve Çamlıhemşin’dir. Bu yöreler dışında ise; Bolu, Bartın, Bursa, Kocaeli, Adapazarı ve son yıllarda kırdan-kente göç nedeni ile İstanbul ve Ankara’da sayılabilir.
LAZLARIN TARİHİ
Lazlardan, "Laz" adıyla ilk bahseden 1. yüzyıl tarihçisi Plinius olmuştur. 2. yüzyıl tarihçisi Arrianus zamanında, Lazlar Sohumi'den başlamak üzere Trabzon'a kadar olan bölgede yaşamaktaydı. Roma/Bizanslıların "Laz" dedikleri bu halkı Gürcüler (Kartveliler) ve Abhaz-Abazalar "Megrel"; Roma/Bizanslıların "Lazika" dedikleri devletlerine de Gürcüler ve Abhaz-Abazalar "Egrisi" demekteydi.
Lazların en eski tarihleri, Kolkheti yönetim ve kültür alanıyla yakından ilişkilidir. Kolkheti adından ilk kez MÖ 8. yüzyıla ait Urartu yazıtlarında bahsedilmiştir. Kolkheti yönetim alanı (günümüzde Abhazya sınırları içinde kalan), Gagra'dan başlamak üzere Çoruh yatağına kadar olan bölgeyi kapsamaktaydı. Kolkheti kültür alanının sınırları ise güneyde, Trabzon'a kadar uzanmaktaydı. Kolkheti, Homerik çağ Greklerinin ilgi alanıydı. Argonotlar, Karadenizi aşarak "Altın Post"u ele geçirmek için Kral Aietes'in ülkesi Kolkheti'ye ayak basmışlardı. Milattan öncesine dayanan çeşitli yazılı kaynaklar, Güneydoğu Karadeniz Bölgesinde yaşayan, birbirleriyle kaynaşmış ve Kolkheti vadisinde yaşayanların akrabaları olan kabileleri zikreder. MÖ 1. yüzyılda Kolkheti (Lazika/Egrisi) ve Kartli (İberya/Gürcüstan) krallıkları arasında birbirleri üzerinde egemenlik kurmayı amaçlayan sürekli savaşlar yaşandı. Bu savaşlar sonucunda Roma İmparatorluğu bölgeye askeri müdahelede bulundu.
BİR ARA ÇOK GÜÇLENDİLER
MS 1. yüzyıldan itibaren "Kolkh" yerine "Laz" veya "Megrel" olarak anılan Megrel-Lazlar, önce Pontus Krallığına ve daha sonra da Roma İmparatorluğuna karşı bağımsızlık savaşı başlattı. 69-79 yıllarında Lazların başında bulunan Anicetus, halkını Romalılara karşı ayaklandırdı. Romalılar stratejik bir bölge olan Lazika'yı bırakmak istemiyordu. Ancak Lazların özgürlük mücadelesi karşısında Lazika'yı terk etmek zorunda kaldılar. Lazika giderek güçlendi ve bugün Batı Gürcüstan olarak bilinen bölgede hâkim oldu. Lazika'nın güçlenmesi, Laz akınlarının Çoruh'u aşarak Güneydoğu Karadeniz Bölgesine de yönelmesi ve Lazların bu bölgeye kitlesel göçleri, Pontus Kralı 2. Polemon'u tedirgin etti. Krallığını Lazlardan koruyabilmek amacıyla hükümetini Romalılara teslim etti. Roma İmparatorluğunun bir eyaleti haline geldi. Bu eyalete "Pontus Polemonyakos" adı verildi. Trabzon'un doğusundan Çoruh yatağına kadar olan bölge Lazların eskiden beri yoğun olarak yaşadığı bir bölge olmasına rağmen, Lazika Krallığının yönetimi dışında kaldı.
2. yüzyıldan başlamak üzere, Lazika Krallığı güçlendi ve 4. yüzyılda yönetim alanını Trabzon'a kadar genişletemediyse de etki alanı içine aldı. 395'te Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılması, Lazika Krallığının güçlenip genişlemesine imkân sağladı. Lazika Krallığı, bugün Batı Gürcüstan olarak bilinen Kolkheti'yi iktisadi, siyasi ve askeri açılardan birleştirdi. Lazika Krallığı, bir Bizans vasalı olmasına rağmen, kendisine bağlı vasalları da vardı.
İSLAMİYETİ KABUL ETTİLER
Lazcada bugün de kullanılan gün isimlerinden anlaşılacağı gibi gökyüzü, güneş ve ay kutsal sayılıyordu. Lazların, işgalci Roma/Bizansın dinini ilk kabul eden topluluklardan olduğu doğrudur. Ancak yayılmacıların, Lazların yaşadıkları yörelerde açtıkları kiliseler siyasi kurumlar olarak kalmıştır. Bu kiliseler yayılmacı Roma/Bizans ve "Pontus"un dayatmacılıklarının sembolleri olarak görülmüş, Lazlar kendi otantik inançlarını, şeklen Hıristiyan oldukları dönemlerde de sürdürmüşlerdir. Dolayısıyla Roma/Bizans ve "Pontus" ile çatışma halinde olan Lazların Osmanlıların dini olan İslamiyeti süreç içinde kabul etmeleri, Roma/Bizans ve "Pontus"a duydukları doğal tepkinin bir sonucuydu.
BİZANSLILARA KARŞIYDILAR
Lazika Krallığının yönetimi altındaki bölge, çok önemli bir geçiş noktasıydı. Çin ve Hindistan'a bağlanan ticaret yolları bu bölgeden geçmekteydi. Dolayısıyla da, Bizanslılar ve Persler için büyük bir önem taşımaktaydı. Perslerin, Lazika'yı ele geçirmek istemelerinin bir diğer nedeni de, müttefik olarak gördükleri ve Kafkas önlerinde ve Doğu Avrupa'daki kavimleri, Lazika'yı bir üs olarak kullanarak Bizanslılara karşı savaşmaları için yönlendirmek istemeleriydi. Bizanslıların uyguladığı baskıcı yöntemler, Lazika halkları arasında Bizans karşıtı eğilimlerin artmasına neden oldu. Bu eğilimlerin güçlenmesi, Persler için bulunmaz bir fırsattı. Ancak Lazika kralı Gubaz, gerek Bizans ve gerekse Persler arasındaki çelişkilerden yararlanarak dengeli bir dış politika uygulamaya çalışarak yönetimi altındaki halkların zarar görmelerini önlemek düşüncesindeydi. Kral Gubaz'ın Bizans karşıtı ve Perslerle müttefikliğe yönelik politikası, Bizanslıları oldukça rahatsız etti ve bütün güçleriyle Lazika'ya saldırdılar. Yıllarca süren savaşlardan sonra 465'te Bizans ve Lazika anlaşarak çatışmalara son verdiler.
LAZİKA KRALININ SADAKATSIZLIĞI
Lazika Krallarının kendilerine sadakat göstermeyeceklerini ve Trabzon'un doğusundaki yoğun Laz nüfusun da kendileri için ileriye yönelik potansiyel bir tehlike olduğunu bilen Bizanslılar, Lazika Krallığının yönetimi altındaki Abhaz-Abaza ve Svanları Lazika'dan ayırma planlarını uygulamaya koydu. Bizans'ın amacı, Lazika'nın etnik ve siyasi etkinliğini kırarak, bu krallığı süreç içerisinde yok etmekti. Bizanslılar gerektiğinde de Abhaz-Abaza ve Svanları hem Lazlara hem de birbirlerine karşı savaştırmayı düşünüyordu. 8. yüzyıla gelindiğinde, Lazika krallığının yönetim alanında nüfusunu Abhaz-Abazalar, Svanlar, Megrel-Lazlar ve bölgeye Kartli'den göç eden Gürcülerin oluşturduğu Abhazya Krallığı sahneye çıktı. 780'lerde Abhazya Krallığının sınırları kuzeybatıda Nikopsia (Tuapse), güneyde ise Çoruh yatağına kadar uzanıyodu.
Lazika'nın Rioni havzasının güney kesimi 5. ve 6. yüzyıllardaki Bizans-Pers savaşları nedeniyle Megrel-Laz nüfusunun tamamına yakınını yitirmişti. Bu yüzden Arap istilalarından etkilenen Gürcüler Kartli'den kitlesel olarak göç ederek süreç içinde bu bölgeye yerleştiler. Böylece günümüzde Müslümanları Laz, Hıristiyanları Megrel olarak adlandırılan Megrel-Lazlar arasında, Gürcülerden oluşan ve yine günümüzde Gurya/Acara olarak bilinen tampon bölge oluştu.
....................................................(Devamı Yarın)