MEZHEPSEL ÇATIŞMALAR!
BÖLGEDE Kİ AKTÖR İRAN VE ARTAN MEZHEPSEL ÇATIŞMA İran 1979 daki İslami devrimden sonra, Orta Doğu'ya yönelik politikasında dini bir inanıştan daha çok amaçlarına ulaşmak için bir araç
BÖLGEDE Kİ AKTÖR İRAN VE ARTAN MEZHEPSEL ÇATIŞMA
İran 1979 daki İslami devrimden sonra, Orta Doğu’ya yönelik politikasında dini bir inanıştan daha çok amaçlarına ulaşmak için bir araç olarak kullanılan dış politikada, devrimin sadece İran için değil de tüm dünya Müslümanlarının rejimi olduğu imajını verme mücadelesi içine girdi.
Yani kısaca açıklamak gerekirse “dünya üzerinde bulunan tüm Müslümanların haklarını koruyucu bir imaj yaratma politikası. Bunun en önemli sebeplerinden biri Müslümanların sempatisini kazanmak. Çünkü İran, Ortadoğu’nun kapılarını ancak “din” yoluyla açılabileceğini düşünmekte. Aksi takdirde en başta Suudi Arabistan olmak üzere Sünni bir Arap direnciyle karşı karşıya kalacağının ince hesaplarını yapmakta. Bazı bölgelilerdeki Şiiler dışında bölgede fazla bir destek sağlayamaz. İran bazı dini grup ve dini direniş söylemleriyle başta Lübnan, Irak ve Filistin olmak üzere bölgenin en önemli aktörlerinden biri olduğu söylenebilir. İran Ortadoğu’daki çıkarı ve stratejik hesapları için din iyi bir fırsat sunmaktadır ve İran bu fırsatı en güzel şekilde kullanmakta. Bölgede değişen dengelerle değişik stratejiler kullanan İran bütün oluşan faktörlerin arasında yer almakta. Bu arada dünya IŞİD ile mücadeleye odaklanmışken, bölgede İran'ın etkisi artıyor. Afganistan'dan Irak'a, Suriye, Lübnan Filistin birçok bölgede etken rol oynuyor.
İran'ın son yıllardaki nükleer faaliyetler ve teknolojik gelişmeleri bu bölgedeki aktörlüğünü daha bir çekici gösteriyor. Ayrıca ABD ile sorun yaşayan ülkeler bu bölgede güçlü devletlerarasında yaşanan rekabet İran’ın güvenliği ön planda tutma, askeri silah ve tehdit unsuru yaratacak nükleer çalışmaları ile bu güç unsurlarının yanında adından sürekli söz ettirmektedir. İran’daki rejim değişikliği ABD ile başlarının kopmasına öncelik oluşturur. ABD’nin ancak İran’ı yalnızlaştırmak ve bu uygulanan rejimini değiştirmek isteyen ABD’nin özellikle Afganistan ve Irak işgali ile bir yandan cevrelerken bir yandan da bölgesel düşmanlarından olan Taliban ve Saddam’dan kurtarmıştır. Her ne kadar ABD İran’ın nükleer güvenliği üzerinde durduğu söylenilse de ABD’nin İran üzerindeki en önemli hedefi rejimdir.
Bunun yanında İran’ın nüfusunun yaklaşık üçte ikisini oluşturan Şiiler Suriye ve Irak’ta sürekli artış göstermekte. Bölgedeki bu güç savaşında Şiilerin ve Müslümanların güvenini kazanma stratejisini fark eden ABD İran’ı ekonomi, dış ticaret ve birçok yaptırımlara kısıtlanma getirilmesi. ABD ve İRAN arasındaki bir başka sorunda Hürmüz Boğazı İran’ın bölgesel rakiplerinden biri de ülkemiz olduğu çok iyi bilinmekte. İsrail’in bölgede İran’ı tehdit unsuru görmesi İran’ın bölgedeki en önemli düşman olarak İsrail’i görmesi. ABD’nin Suriye’ye yönelik politikası Rusya, Azerbaycan, Ermenistan ile ilişkileri göz önünde tutulursa nasıl bir politika izlediği çok iyi anlaşılmakta. İran’ın nükleer güç sahibi olmasından en çok endişe duyan ülkelerden birisi de ülkemiz bir yandan bu bölgedeki güç ABD bazı bölgede Şiileri destekleyip güvenlerini kazanmaya çalışırken, ülkemiz ve ABD İran’ın bölgede tamamen güç sahibi bölgede bulunan Şii gruplarının Tümüne liderlik etmesinden çekinmekte. Bu konuda tüm Sünni gruplar endişe duymakta. Özellikle Suriye ve Irak’ta mezhep çatışmalarında ölenlerin kayıpları çok ciddi rakamlara yükseldi. Bölgede Sünni ve Şii çatışmaları bölgedeki Suudi Arabistan ve diğer Arap birlikleri arasındaki gerilimi yükseltmekte. Bu olayların birçoğunda suçlu İran olarak gösterilmekte.
İslam dünyasında mezhep eksenli bir bölünme tüm Müslümanlar için tehdit unsuru oluşturduğu bilinmekte. İran sürekli olarak Esad'a askeri danışmanlık yaptığını, operasyonları planlama ve yönetme konularında üst düzey bazı komutanlarını görevlendirdiği, hatta Suriye’de çıkan bazı çatışmalarda İran özgürlük savaşçısı ve bazı komutanların öldürüldüğü söylemler arasında. İran’ın Meşhed ve Kum kentlerinde Afgan milislerini silahaltına alıp Suriye’nin bazı bölgelerinde çatışmalara sürdüğü söylenilmekte. Rusya'nın hava bombardımanlarından sonra İran'ın Suriye'deki rolü bayağı genişledi. Bu bölgeye son yıllarda ciddi bir askeri ve silah sevkiyatı gönderdiği son zamanlarda çıkan bir çatışmada 16 yaşlarında bir Afgan mültecisinin öldürülmesi bu söylemleri doğruluyor.
İran ABD tarafından tüm uyarılmalara rağmen Tahran yönetimi Suriye devlet başkanı Beşşar Esed'in hayatta kalması ve mücadelesini sürdürmesinde en büyük desteği sağlıyor. Tahran Üniversitesi'nde öğrencilerle katıldığı bir toplantıda konuşan Tümgeneral Caferi, Batı ve emperyalizme karşı mücadele eden Direniş Cephesi’nin Esad'a bağlı olduğunu “Esad'ı desteklemeye devam edeceklerini, sadece eğer Suriye halkı seçimlerle Esad'ın gitmesini isterse o zaman gitmesine rıza gösterileceği " ifadelerini kullandı. Böylelikle Beşar Esad ve Tahran yönetimindeki sıçak ilişkiler açıkça beyan edildi.
ORTADOĞUDA MEZHEPSEL ÇATIŞMALAR CİDDİ BİR ŞEKİLDE HEM BÖLGE HALKINA HEM DE KOMŞU ÜLKKELERİ RAHATSIZ ETMEKDE VE COK SAYIDA İNSAN BU CATIŞMALARDA HAYATLARINI YİTİRDİ.
BİR YANDAN İRAN BİR TARAFTAN RUSYA İSRAİL VE ABD BU BÖLGEDEKİ HUZURSUZLUK ÖLÜMLER SÜREKLİ ÜST SEVİYELERDE.
Hem bölgedeki hem de bölge dışından gelen çatışma taraftarları terör eylemleri bölgedeki huzurun nasıl sağlanacağı? Gözüken o ki bu bölgede şiddet ve çatışmalar uzun zaman alacak. Politik çıkarların olmadığı, bölgede Mezhepsel çatışmalar, terör eylemleri, yönetim baskısı, bölge halkını huzursuzluğa itip bölgeden göce zorlama… Sürekli yeni planlar!…