OKULLARIMIZ ÇÖPLÜĞE DÖNDÜ!

Aktif Eğitimciler Sendikası Samsun Şube Başkanı Sefa Zor Fatih Projesi ve projenin eğitim sistemindeki yeriyle ilgili yaptığı açıklamada; "4+4+4 sistemini köklü bir reform diye getirdiler, oluşan fiil

Aktif Eğitimciler Sendikası Samsun Şube Başkanı Sefa Zor Fatih Projesi ve projenin eğitim sistemindeki yeriyle ilgili yaptığı açıklamada; "4+4+4 sistemini köklü bir reform diye getirdiler, oluşan fiili duruma bakılırsa şimdi bundan nasıl döneceklerinin formülünü arıyorlar. TEOG sınavı getirildi, yerleştirmelerde skandalların ardı arkası kesilmedi. Sırf birilerinin özel dershanelere kin ve garezinden dolayı devlet dershaneciliği başlattılar, ne okullar ne öğrenciler bunun nasıl olacağını hala bilmiyor. “Okullara demokrasi getiriyoruz, müdürleri öğrenciler ve öğretmenler seçecek” dediler, hukuksuz mülakatlarla okul yönetimlerini yandaş sendika üyelerine teslim ettiler. “Özel okullara teşvik vereceğiz” dediler, uygulamayı iktidarın hoşuna gitmeyenleri cezalandırma aracına dönüştürdüler. Ders ve Kılavuz kitapları olmayan derslerin olması, ders ve kitaplarda içeriğin düzensiz olması, ders saatlerinin konulara göre dengesiz olması, öğretmenleri olmayan sınıfların ücretli öğretmenlerle doldurulması öğrencilerimizin bundan sonraki eğitim yaşantısı için engel oluşturuyor. Bu yanlış uygulamaların teknolojik ayağında da Fatih Projesi vardı" dedi.

Projenin topluma “eğitim sistemimizi bilişim çağının gerektirdiği teknolojik altyapıya kavuşturacağız” diyerek pazarlandığını belirten Zor :" Ancak uygulama böyle olmadı. Siz Türkiye şartlarında eğitimin bilgisayar teknolojisinden yararlanılarak yapılmasını hedefliyorsanız, önce okullarımızın altyapısını buna hazır hale getirerek başlamanız lazım. Bugün ülkemizde bırakın elektronik altyapıyı, binlerce okulumuzun daha doğru dürüst ısıtma sistemi, elektriği, suyu, tuvaleti, lavabosu yok. Siz bir bina yaparken önce temelden başlarsınız. Önce çatıyı yaparak bina yapamazsınız. Tablet dağıtmak, okullardaki temel altyapı buna hazır hale getirildikten sonra yapılmalıydı. MEB ise toplumda sanki proje hayata geçiriliyormuş gibi algılanması için işe tablet dağıtarak başladı. Bu tabletlerin amacına uygun kullanılması için uygun bir altyapı olmadığından çocukların elinde sadece bir oyuncağa dönüştü. Ortada ciddi bir proje falan yoktu. Bunun topluma maliyeti ise yüksek oldu.

Günümüzde teknoloji kendisini çok hızlı yeniliyor. Her elektronik ve teknolojik aracın kısa bir süre sonra daha donanımlı üst versiyonu piyasaya çıkıyor. Şimdi akıllara şu soru geliyor; “madem öyle de, o zaman siz neden eğitim sistemini hazır hale getirmeden yüz binlerce tablet dağıttınız?” Kamu kaynakları, alınan o tabletlerden dolayı çoktan teknoloji çöplüğüne gitti bile.

Fatih Projesine ayrılan bütçe okullarımızın diğer ihtiyaçlarına ayrılmış olsaydı, eğitim sistemimizin ve öğrencilerimizin buradan elde edeceği fayda Fatih Projesinden kat kat daha fazla olurdu" dedi.

Ortalama bir Avrupa ülkesinin nüfusundan fazla öğrencimiz var

Ülkemizde sadece ilköğretimde ortalama bir Avrupa ülkesinin nüfusundan fazla öğrencimiz olduğunu belirten Zor açıklamalarına şöyle devam etti:" Böylesine devasa bir eğitim sisteminde siz köklü bir adım atacaksanız, bunun hem uygulanabilirliğini hem de fayda-maliyet analizini iyi yapmanız gerekmektedir. Bu konuda kimseyle görüşmeden, eğitimin paydaşlarıyla istişare etmeden ben yaptım oldu mantığıyla yola çıkarsanız, sadece ve sadece bu ülkeye zarar verirsiniz. Kaldı ki, proje, uygulanacağı varsayılan okullarda da hiçbir şekilde amaca hizmet etmemiştir. Ne öğretmenler, ne öğrenciler ne de veliler ortaya çıkan tablodan memnun değildir. Dağıtılan tabletler derslerde hiçbir işe yaramadığı gibi, zaten giderek gençlerimizi tehdit eden çağın hastalığı “bilgisayar ve internet bağımlılığını” körüklemekten başka bir işe yaramamıştır. Dünyada en ileri ülkeler bile, okullarında bu tür konularda böyle fütursuz adım atmamaktadır. Bu tür projeler sadece maddi maliyet açısından değil, insani ve pedagojik açıdan da iyi analiz edilmeye muhtaçtır. Eğitim uzmanları, bu konularda son derece haklı olarak endişelerini dile getirmektedir. Umarız bu endişeler eğitim sistemine yöne veren bürokratlar ve ülkeyi idare edenler tarafından dikkate alınır ve biran önce yapıcı adımlar atılır."