OMÜ'de Tarihî ve Kültürel Miras Tartışıldı
İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi emekli öğretim üyesi Prof
OMÜ Güzel Sanatlar Kampüsü OMÜ Sahnesi Konferans Salonu’ndaki seminere; Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Derya Oktay, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Seminerin açılış konuşmasını OMÜ Öğrenci Konseyi Başkanı Muhsin Oğul yaptı. Konsey Başkanı Oğul zengin bir tarihî mirasa sahip olan ülkemizin her alanda olduğu gibi mimarlıkta da her zaman kendisini dünyaya kabul ettirdiğini söyledi. Muhsin Oğul, birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapmış olan Türkiye’nin hem Doğu hem de Batı medeniyetini içerisinde barındırdığını ve Asya ile Avrupa arasındaki köprü işleviyle mimari çeşitliliği bünyesinde sürekli taşıdığını vurgulayarak “Yarının mimarları olacak arkadaşlarımızın şunu unutmaması gerekiyor: Şehirlerin mimarisi de insan mimarisi gibidir. Nasıl ki bir insanın mimarisi onun edebi, saygısı ve sevgisi ise bir şehrin mimarisi de onun için bir sevgi, bir adaptır. Üstat Mimar Sinan’ın şu sözünü de hatırlamak gerekiyor: İnsan eğer bir şey yapacaksa gönülden yapmalıdır ki, o çınarlar açsın, o çınarlar ki, hedeflerine ulaşsın. Nihayetinde de o gönüller huzurla dolsun”.
Sonrasında konuşan Samsun Rölöve ve Anıtlar Bölge Müdürü Ali Sarıalioğlu da bugünkü etkinliğin bir anlamda medeniyetimize ve bu medeniyete katkıda bulunanlara saygı nitelediği taşıdığını belirtti. Konuşmasında Samsun Rölöve ve Anıtlar Bölge Müdürlüğü olarak Karadeniz’de önemli ve kayda değer çalışmalara imza attıklarını vurgulayan Sarıalioğlu bu bağlamda da bütün mimarlık ve inşaat mühendisi öğrencileriyle bilgi paylaşımına hazır olduklarını söyledi.
Ardından söz alan OMÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Derya Oktay ise seminerin temel amacının kültür varlıklarının korunması konusunda farkındalık yaratmak, toplum bilincinin oluşturulması ve arttırılmasına katkı sağlamak olduğuna işaret etti. Dekan Oktay, 18 Nisan Dünya Miras Günü’nü izleyen haftada böyle bir seminerin düzenlemesinin son derece anlamlı olduğunu da vurgulayarak koruma alanında Türkiye’nin akla gelen ilk isimlerinden Prof. Dr. Zeynep Ahunbay’ı konuk etmekten son derece mutlu olduklarını dile getirdi.
Henüz 3.5 yıllık bir geçmişi olan Mimarlık Fakültesi olarak geleneksel tarihî çevre, doğal çevre ve sosyal çevrede sorumluluk ve duyarlılık vizyonu çerçevesinde pek çok etkinlik gerçekleştirdiklerine vurgu yapan Dekan Prof. Dr. Oktay bu seminerin de bu vizyonu güçlü bir şekilde destekleyeceğine inandıklarını ifade etti. Dekan Oktay konuşmasının devamında şu sözlere yer verdi: “Ayrıca bu seminerin; yaşadığımız çevrenin ve kentlerin sadece tarihî anlamda değil, sahip olduğu değerlerin sürdürülmesinin öneminin anlaşılması konusunda önemli bir yansıması olacağını düşünüyorum. Bizler bu konudaki hassasiyeti yalnızca bir vizyon açıklaması olarak görmüyoruz. Zira eğitim programımızı bu amaçlar doğrultusunda biçimlendirdik ve içeriğini buna paralel yürütmeye çalışıyoruz. Geleneksel ve ekolojik çevrenin uygulamaya yansıtılması hususunda öğretim kadromuzu zenginleştirmeye özen gösteriyoruz. En büyük hedeflerimizden biri de bu süreci yüksek lisans ve doktora programlarımıza da yansıtabilmek.”
Konuşmaların ardından programda, Prof. Dr. Zeynep Ahunbay’ın öz geçmişi ve yaptığı çalışmaları anlatan kısa bir video katılımcılarla paylaşıldı
Türkiye’de kültür mirasının korunmasına yıllarını vermiş Prof. Dr. Zeynep Ahunbay ise “Bugün burada sizlere hitap etmekten dolayı çok mutluyum. Samsun çok sevdiğim bir şehir ve birçok anım var. Burada eğitim alan öğrencilerimize kültür varlıklarına farklı bir gözle bakmalarını sağlayabilirsem ne mutlu.” diyerek başladığı konuşmasında mimarlık eğitiminde çevrenin çok önemli bir yer tuttuğunu ve beraberinde insani ve sosyal değerlerin bu sürecin diğer unsurları olduğunu belirtti.
Geçmiş, günümüz ve gelecek ilişkisi sürekli olmalı
“Çağdaş Mimarlık”, “Kültür Varlıklarının Anlamı ve Günümüz Dünyasındaki Yansımaları”, “Geleneksel ve Çağdaş İlişkisi”, “Tarihî Çevrede Yeni Tasarım” gibi seminer başlıklarıyla sunumunu zenginleştiren Prof. Dr. Ahunbay, mimarlığın önemine değinerek “Mimarlık yapıldığı dönemin ifadesidir ve gelişimi süreklidir. Mimarlıkta geçmiş, günümüz ve gelecek ilişkisi sürekli olmalı ve bir bütün olarak ele alınmalıdır” dedi.
Prof. Dr. Ahunbay konuşmasında değişen ve dönüşen çevreyi anlatırken “Tarihî yapı ve çevrelerin karakterleri korunmalı, değişen kültürel, sosyal ve ekonomik çevreye uyum sağlamalıdır. Örneğin İstanbul tarihî yarımadasının silüeti, yaşanan hummalı yapılaşmadan dolayı giderek bozuluyor ve bu tabloyu üzüntüyle izlemekteyiz. Bu anlamda kentsel planlamada tarihî bölgeler ve dokular gözetilip korunmalı. Çağdaş mimarlıkta günümüz teknik ve malzemeleri kullanılıyor ancak bu yapılar kütle, ölçek, ritim ve görünüşüyle çevreye uyumlu olmalı. Dolayısıyla tarihî ve kültürel çevrenin özgünlüğünü kaybetmemesi için duyarlı olmalı ve bu konuda farkındalık yaratmalıyız” şeklinde konuştu.
Sunumunda yurt dışında, şehrin bütünlüğü ve tarihî anıları canlandırmak adına yapılan çalışmalardan da bahseden Prof. Dr. Ahunbay, Neleri Koruyoruz? Başlığı altında da tarihî ve görkemli olan, ender ve ilgi çekici yapılar ile anıtsal ve önemli kişilerle ilişkisi olan yapılara örnekler verdi. Ahunbay’ın üzerinde durduğu bir başka konu ise Türkiye’deki Dünya miras alanında yer alan yapıtlardı. Bu yapıtlarla ilgili bulundukları faaliyetleri paylaşan Ahunbay koruma eğitiminin, disiplinlerarası bir ekiple yürütüldüğünü ve bu kapsamda şehir planlamacıları, arkeologlar, sanat tarihçileri ve ilgili diğer uzmanlarla bir araya geldiklerine dikkat çekerek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kültürel mirasla ilgili eğitim ve çalışmalar sadece mimarlıkla sınırlandırılamaz. Bu bağlamda kentin diğer dinamikleri ile etkileşime girmek ve bu iş birliğini sürekli hâle getirmek kültürel mirasın korunması ve geleceğe taşınması adına büyük bir önem arz ediyor. Dahası mimarlar sadece kendi ülkelerindeki tarihî ve kültürel mirasın korunması ve restorasyonundan sorumlu değil, diğer ülkelerde bu yöndeki çalışmalara da alaka gösterip sorumluluk almalı.”
Sunumunda zaman zaman mimarlık lisans düzeyinde yapmış oldukları uygulamalı eğitimleri slaytlar eşliğinde katılımcılarla paylaşan Prof. Dr. Zeynep Ahunbay biz mimarlar “Eğer çalışırsak bizler için çok iş var ve bu iş temposu çok yönlü ve boyutlu. Siz sevgili öğrencilerimizin de bu duyarlılık ve bilinçle çalışmanız gerekiyor.” diyerek sunumu bitirdi.
Öğrencilerden gelen soruları da yanıtlayan Prof. Dr. Zeynep Ahunbay’a Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Derya Oktay adına düzenlenmiş fidan sertifikası verdi.
Prof. Dr. Zeynep Ahunbay kimdir?
1970’te İTÜ Mimarlık Fakültesinden “yüksek mimar mühendis” olarak mezun olan Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, 1971 yılında ise İTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Kürsüsünde araştırma görevlisi unvanıyla çalışmaya başladı. 1975 yılında Prof. Dr. Doğan Kuban yönetiminde yaptığı "Osmanlı Mimarlığında Sultan Ahmed Külliyesi ve Sonrası, 1609-1690" başlıklı doktora çalışmasını bitirerek “doktor” unvanını almaya hak kazandı. 1977-78 yılları arasında İngiltere'nin York Üniversitesine bağlı Gelişmiş Mimarlık Etütleri Enstitüsü'nde başladığı yüksek lisans eğitimini koruma konusunda tamamlayan Ahunbay, takvimler 1980’i gösterdiğinde "İstanbul Medreseleri: Koruma ve Yeniden Kullanım Açısından Bir Değerlendirme" başlıklı teziyle “doçent” olma başarısını gösterdi. Emekli öğretim üyesi Ahunbay hâlen Ayasofya Müzesi koruma ve Hasankeyf'teki kurtarma çalışmalarını da sürdürüyor. Zeynep Ahunbay son olarak Vehbi Koç Vakfı’nın; topluma değer katan ve örnek olan hizmetleri ödüllendirmek amacıyla ülkemizin yararına hizmetler veren veya katkıda bulunan kişiler ve kurumlara verdiği Vehbi Koç Ödülü’nün bu yılki sahibi oldu. Ahunbay, ödülünü Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç ile Koç Holding Onursal Başkanı Rahmi Koç'un elinden aldı.
şokhaber.net