Onu sadece devlet erkânı ile şair ve yazarlar kullanmıştır...

OSMANLICA HAYRANLIĞI… Osmanlıca hayranlığı nereden kaynaklanır bilinmez ama, biz önce bu hayranlığın artı ve eksilerini, herkesin anlayabilmesi için, Osmanlıcayı tarif edip, izaha kav

OSMANLICA HAYRANLIĞI…

Osmanlıca hayranlığı nereden kaynaklanır bilinmez ama, biz önce bu hayranlığın artı ve eksilerini, herkesin anlayabilmesi için, Osmanlıcayı tarif edip, izaha kavuşturalım. Osmanlıca Türkçe, Arapça ve Farsça kelimelerin yan yana getirilerek oluşturulan tamlamalardan (isim, sıfat-sıfat isim, terkipler vs.) oluşan Sünni bir kelimeler dizisidir. Onu sadece devlet erkânı ile şair ve yazarlar kullanmıştır. Onlar anlamaktaydı. Osmanlı tebaası olan Türk halkı ile Osmanlıya bağlı eyaletlerdeki halk bu dili ne anlamıştır ne de kullanabilmiştir.  Bu durum halk ile devlet arasındaki iletişimin iyi işlememesine sebep olmuştur. Devletin aldığı karar ve yenilikler sıhhatli bir şekilde halka ulaştırılamamıştır. Bunların sonuçları hakkındaki neticelerden sadece Osmanlının yıkılışına sebep olan etmenlerden birine bu yazımızda değinmekle yetinelim.

Bu Osmanlıca denilen sunni dilin Türk Halkıyla yakından uzaktan bir ilgisi yoktur, olmamıştır. İstanbul ve diğer birkaç büyük şehirde şair ve yazarlar bu dili konuşuyor, halk ise Anadolu ve diğer yörelerde kendi öz anadili olan Türkçeyi konuşuyordu. Aynı zaman dilimi içerisinde ozanlar bütün söyleyeceklerini kendi öz dillerinde, Türkçe olarak dile getiriyor, onlar halkın dilinden, halk da onların dilinden tam olarak anlıyordu. Çünkü anadillerin dışında iletişimin oluşması mümkün değildir. Eğitim de anadilde olmadığı için hatta Anadolu halkı hiçbir zaman düşünülmediği için, ona eğitim de verilmemiştir. Halk sadece dervişler ve tarikat mensupları tarafından sözlü olarak din ve hurafeler ölçüsünde bilgilendirilmiştir. Bu bilgilendirilmeler de zaman zaman devlet aleyhinde de olabiliyor ve halkları isyana da teşvik edebiliyor, hatta ozan ve dervişlerle tarikatlar her şeyi kendi menfaatlerine kullanıp sömürebiliyordu. Kısaca Anadolu hurafe ve menkıbelerle sefalet içerisinde yaşamak zorunda bırakılmıştı. Okuma yazmadan mahrum bırakılan halkın mektuplarını ya cami hocaları, ya da köy ve mahallelerden okuma yazma öğrenmiş kişiler tarafından icra ediliyordu. Şair ve yazarlar kime hitap etmek istiyordu bilinmez. Bilinen bir şey varsa o da Onların yazdıklarından halkın haberinin olmadığıdır. Halk ne mektup yazabiliyor, ne kitap, ne de mezar taşlarını okuyabiliyordu. Böylece Türk Halkı yüzlerce yıl cahilane yaşamıştır. Bütün bu yanlışlıklar, eğitim noksanlıkları, tarikatların yenilik yapmak isteyen devlet erkânına karşı halkı isyana teşvik etmeleri, Osmanlının yıkılışını hazırlamıştır. Burada ayrıca bilim adamlarının daha o zaman ”Eğitime önem vermeyenler, çağın koşullarını dikkate almayanlar, karanlığa yol alır” bildirimleriyle dikkatleri çekmişlerdir.

Hal böyle iken Bu ”OSMANLICA“ DENİLEN uyduruğa hayran olanlar bilime, Türk Halkına olacak faydalarını çıksın halkımıza televizyonlarda anlatsın isteriz. İzah edilmezse Türk Halkı bunun hayranlarının getirecekleri handikaba katılmamalıdır. Kaldı ki eski eserleri bugünkü Türkçeye çevirebilecek çok değerli öğretim görevlilerimiz cumhuriyet sayesinde yetişmiştir. Bugünkü eğitim düzeyimiz de dünya standartlarını yine cumhuriyet sayesinde yakalamıştır. O halde zorumuzun adı nedir? Osmanlıca kavramıyla uğraşmak Vatanın bekasıyla ilgilidir. Çok tehlikelidir. Devletin temelini yerinden oynatabilir. Konuyu, yazılanları herkes araştırmalı, doğruya kendisi karar vermelidir

Kavranoğlu