PKK'NIN "UCUBE" HEYKELİ

PKK'NIN 'UCUBE' HEYKELİ PKK terör örgütü, 15 Ağustos 1984'te Eruh ve Şemdinli'yi basıp 1 askerimizi şehit ederek silahlı terör olaylarını başlatmıştı

PKK’NIN “UCUBE” HEYKELİ

PKK terör örgütü, 15 Ağustos 1984'te Eruh ve Şemdinli'yi basıp 1 askerimizi şehit ederek silahlı terör olaylarını başlatmıştı. 

Bu olayların 30. yıldönümünde PKK’lıların gömüldüğü Diyarbakır Lice'deki sözde “Şehit Harun Şehitliği (!)” 'nde tören düzenlediler.

Eruh ve Şemdinli baskınlarını yapan PKK’lıların başı Mahsum Korkmaz'ın mezarlığın girişindeki dev heykelin açılışı da bu tören sırasında yapıldı.

Hem de bu tören olay yerinde olan güvenlik güçlerinin gözü önünde oldu.

Ne bir uyarı oldu ne de müdahale.

Ülke olarak “her türlü milliyetçiliği ayaklarımız altına alırken” “tipini beğenmediğimiz” sanat eserlerini ucube ilan edip yıktırırken, bebek katillerinin, terör örgütü üyelerinin gömüldüğü yerlere dikilen “ucube yapıları” törenle açmalarını izlemek açıkçası içimi acıttı.

Gerçi "çözüm sürecine zarar gelmesin" diyerek, görmezden gelinen olaylar o kadar arttı ki: Doğrularımız şaştı.

Malumunuz Ayet-i Kerimede din ve bayrak savunmasının neticesi  “iki güzelden biri ” (Tevbe 9/2 ) ifade edilmiş  ve bizi düşmanlarımıza üstün kılan en mühim  unvanlar Şehit ve Gazilik olarak tanımlanmıştır.

Hal böyleyken bu kardeşlerimizin katillerine, faillerine  göz yummak, kimsenin değilse bile;  askere giden evladını vatana kurban olsun diye kına yakıp yollayan ve akabinde “vatan sağolsun” diyebilen  annelerimizin yüreğini, aziz şehitlerimizin kemiklerini sızlatmış, “analar ağlamasın “ sloganı ile çıkılan ve kimsenin nereye varacağını bilmediği bu yolda maalesef ki  analarımız ağlamanın ötesinde bir yere çoktan terk edilmiştir.

Bu Millet, son dönemde siyasi erk tarafından yürütülen “açılım süreci” ne ama susarak ama soğukkanlı davranarak zaten yeterin ce destek vermiştir.

Hatta içerideki teröristleri öyle anıtlaştırdık ki dağda staj yapmış biri davulla zurnayla başkomutanlığa aday oldu. Bu Millet o karara da sessiz kaldı, soğukkanlı davrandı, belki de “aman belki bundan sonra çatışma olmaz” dedi. “sustu!”

Ancak uygulamalara bakıldığında; Kimsenin fikir beyan edemediği, sorgulamayı bırak öğrenme adına araştırmanın bile suç olduğu bir süreçte böyle neye hizmet ettiği belli olmayan  tavizler eğer kendi ayağımıza sıkma değilse neye, kime hizmet ediyor olabilir demekten de kendini alamıyor insan.

Memleketi dünyadaki her türlü kaos, çatışma ve kardeş kavgasının  içine iterek, toplumda hiç gereği yokken ayrışma yaratacak üslup ve eylemlerle halk  birbirine karşı tahrik  edilerek mi barış, kardeşlik olacak?

Ne acıdır,  birileri çıkmış; “zaten her şeyi yaptılar, dışarı heykel dikmişler çok mu.(!)” yorumları yapıyor.

O iş öyle değil Efendiler!

Bu Aziz Millet, içeriğini bilmediği  bu hapı yaralarına deva olsun diye,  tedavi amaçlı yutmuştur, gerekirse bundan sonra da öyle der yutar. Ve fakat niyetten şüphe ettiği anda  yarasına tuz basma pahasına tedaviyi red etmekten de geri durmaz.

Yani demem o ki “Yeni Türkiye” sloganı niyeti ve tedaviye hizmet ettiği ölçüde başarılı olacaksa bana göre şansı giderek azalmaktadır.