Salgın Günleri, Engellileri Anlamak İçin Bize Ders Olsun!"
BASK Samsun İl Temsilcisi Bayram UZUNOĞLU 10-16 Mayıs Engelliler Haftası nedeniyle bir basın açıklaması yaparak, her yıl Engelliler Haftasında aynı talep ve şikayetlerin dile getirilmesine rağmen bir arpa boyu yol alınamadığını belirterek 'Her birimiz birer engelli adayı olduğumuz halde, hep birlikte yarattığımız engellerle hayatı engellilere zindan ediyoruz' dedi.
UZUNOĞLU açıklamasını şöyle sürdürdü; “Koronavirüs salgını nedeniyle evlerimize kapandığımız şu günlerde Engelliler Haftası nedeniyle, yaşadıkları sorunlara ilişkin tespit ve taleplerimizi paylaşmak istiyoruz:
Resmi istatistik verilerine göre 10 milyonu aşkın vatandaşımız veya her 8 kişiden biri engelli gözükmektedir.
Bu oran ve rakamın ağırlığı altında, onların büyük bir çoğunluğu gibi evlere kapandığımız Koronavirüs salgını döneminde başta her seviyedeki yöneticiler olmak üzere herkesi empati yapmaya ve hafta sonları sokağa çıkma yasaklarına dayanamadığımız günlerde ömrünü belirli mekanlara hapsolarak yaşayan engellilerimizin sorunlarına sahip çıkmaya çağırıyoruz:
Engelli Çocuk Ve Yetişkinler Evlerde Hapis
Engelli çocuklarımızı ve yetişkinlerimizi evlere hapsetmek yerine ortak yaşama alanlarımızı engellilere göre düzenlemeliyiz.
Belediyelerimizce; engellilerin evlerine hizmet götürülmesi, bakımlarına yardımcı olunması, ev temizliklerinin yapılması, faturalarının ödenmesi için eleman görevlendirilmesi aslında, “siz evinizde oturun, topluma karışmayın” anlamına gelen iyi niyetli ama yanlış uygulamalardır. Belediyeler; kaş yaparken göz çıkarma anlamına gelen ve merhameti önceleyen bu tür medyatik uygulamalardaki eksikliği fark etmelidir.
Engellilere yapılan sosyal yardımların artması memnuniyet verici ama yeterli değildir.
Üst Geçitler Engellilerin Korkulu Rüyası
Cadde ve sokaklar, kaldırımlar engellilerin kullanımına kapatılmış durumdadır. Belediye başkanlarının sayıları ile çok övündükleri asansörleri olmayan veya çalışmayan üst geçitler sadece engellilerin değil, yaşlıların, hamilelerin, romatizmal hastalıklıların, yükseklik korkusu olanların, bebek arabası (puset) ile sokağa çıkan annelerin de korkulu rüyasıdır. Çalışmayan asansörler engelliler için “Bu caddenin sağında veya solunda yaşayacaksınız, asla karşı tarafa geçmeyeceksiniz” demektir.
Şehir merkezlerinin araçlara göre değil, yayalara göre düzenlenmesi gerektiği halde kaldırımlar otopark, caddeler yarış pistleri haline gelmiştir.
Kamu binaları başta olmak üzere binalarda, girişinden merdivenlere, iç düzenlemelerden tuvaletlere kadar her şey engelliler için ıstırap kaynağıdır.
Araçlar Kaldırımlarda Engelliler Araç Yolunda
Şehirlerimizde kaldırımlara park edilmiş araçlar, çökmüş, bozulmuş veya kilitli taş döşenmiş kaldırımlar, ayaklı reklam panoları, kesilmiş ama sökülmemiş ağaç kütükleri, bol çukurlar, gelişigüzel dikilmiş reklam ve flama direkleri, yükseğe asılmış çöp tenekeleri ile kaldırımlar, yalnız engellilerin değil, tüm yayalar için hayatı cehenneme çevirmektedir.
Sesli sinyal veren bina asansörleri veya sesli trafik ışıkları ile yeterince tanışabilmiş değiliz. Onarım çalışmaları yapılan kaldırımlar veya cadde/sokaklarda uydurma önlemler sadece engellileri değil, hepimizi tehdit etmektedir.
Sadece şekil şartını yerine getirmek için yapılan standart dışı, engelli aracı kullanılması ve yürünmesi imkânsız yüksek eğimli engelli rampalarının niçin denetlenmediğini ve düzeltilmediğini anlamakta zorlanıyoruz.
Engellerle otobüs tahsis etmek ile engelliler için özel asansör düzeneği bulunun otobüs temin etmek arasındaki farkı bilmiyoruz. Bu örnekler yüzlercesi ile çoğaltılabilir.
Türkiye genelinde “Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Komisyonları” tarafından 2017 yılında 4.797 ve 2018 yılında 7.225 bina, açık alan ve toplu taşıma aracı denetlenebilmiş olmasına karşın ne işlem yapıldığı belirsizdir.
“Özürlüler İdaresi” Yerine “Yaşlı Ve Engelli Hizmetleri” Mi?
Engelliler sadece aynı mekanı değil toplumsal hayatı da paylaşmak istemektedir. Sokaklarda parklarda dolaşmak/gezmek, rahat alışveriş yapmak, sinemaya/tiyatroya gitmek, lokantada birlikte yemek yemek, velhasıl herkes gibi ve herkesle birlikte yaşamak istemektedir.
“Körler ve Sağırlar Okulu” yanlışının anlaşılmasının üzerinden 70 yıl geçmesine rağmen, engelliler için bağımsız bir kurum oluşturulması yerine, engelliler ve yaşlılar için “Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü” oluşturulmasını anlayabilmiş değiliz. Engelli nüfusun % 8, yaşlı nüfusun ise % 9 olduğu bir ülkede, toplamda 17 milyon 500 bin kişilik bir kitlenin sorunlarını bir genel müdürlüğün çözebilmesi, yönetebilmesi mümkün müdür? Hala en basit istatistik verilerinin bir-iki yıllık gecikme ile paylaşılabiliyor olması durumun vehametini göstermesi bakımdan ilgiçtir.
Engelliler Kamu Kurumlarında Hizmetli Olarak Çalışıyor
Sadece kanun ve yönetmelik çıkarmakla yetinmek; sorun çözmek yerine sorunun mecra değiştirmesine ve çözümün ötelenmesinden başka bir işe yaramamaktadır.
Mevzuatın uygulanmasını denetlemek kadar, toplumsal farkındalık yaratmanın da önemli olduğunu anlamadığımız sürece, engeller yaratarak ve engelleri artırarak engellilere hayatı zehir etmeye devam ederiz.
Yasaya rağmen, özel sektör ile kamu kurum ve kuruluşlarında boş engelli kontenjanları doldurulamıyorsa, hala engelli çalışanların ücretlerinden vergi alınıyorsa, kamu kurumlarında engelliler hizmetli olarak çalıştırılıyorsa yasalardan da toplumsal duyarlılıktan da bahsetmek mümkün değildir. Engelliler kamuda istihdam edilmeyecekse nerede istihdam edilecektir?
Kamuda çalışan lise ve üzeri eğitim görmüş engellilerin intibaklarının yapılmamasının ve hala hizmetli olarak çalıştırılmalarının hiçbir izahı yoktur.
Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından 9 Ocak 2020 tarihinde yapılan açıklama ile 2020 yılı “Erişilebilirlik Yılı” ilan edilmiştir.
Bu çerçevede, Koronavirüs salgını nedeniyle evlerimize kapandığımız şu günlerde engellilerin yaşadığı sorunları empati yaparak bir kez daha düşünmeliyiz.
Başta eğitim, istihdam ve sosyal hayata katılma olmak üzene engellilerin sorunlarına karşı yeterli hassasiyetin gösterilmesi, yasal yükümlülüklerin hayata geçirilmesi, standartlara uygun düzenlemeler yapılarak erişilebilirliğin yeterince sağlanması sadece ahlaki değil hukuki bir gerekliliktir de. Bunun için önce zihinlerimizdeki engelliliği kaldırmalıyız. Bu saydıklarımız sorunların sadece bir kısmıdır
Her şeye rağmen, Engelliler Haftası nedeniyle birlikte yaşama ilkesinin hayata geçirilmesi için arada bir kendimizi engelliler yerine koyarak 10-15 dakika empati yapmaya, herkesi ve her kurumu engel çıkarmaktan vaz geçmeye çağırıyor, “10-16 Mayıs Engelliler Haftası”nı kutluyoruz.”