Sekülerleşme Tercih Mi? Zorunluluk Mu?
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İlahiyat Fakültesi tarafından geleneksel olarak düzenlenen Çarşamba Konferansları'nın bu haftaki konuğu Aksaray Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümü Dr. Öğr. Üyesi Volkan Ertit oldu.
İlahiyat Fakültesi Konferans Salonunda “Türkiye'de Sekülerleşme Süreci: Tercih mi? Zorunluluk mu?” başlıklı konferansta katılımcılara hitap etti. Söyleşiye; İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Metin Yılmaz, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayhan Dağdeviren öğretim üyeleri ile idari personel ve çok sayıda öğrenci katıldı.
Sekülerleşmenin temelinde doğaüstü alan yer alıyor
Konferansa Sekülerleşme tanımını yapan Ertit “Belli bir toplumda belli bir zaman dilimi içerisinde doğaüstü alanın, yani dinin, dinimsi yapıların, halk inançlarının ve diğer tüm doğaüstü öğretilerin bireysel ve toplumsal düzeydeki prestijlerinin ve gündelik yaşamı şekillendirme güçlerinin azalması demektir. Doğaüstü alan benim sekülerleşme tanımımım merkezinde yer alıyor. Sekülerleşme tartışması yapmak için belli bir referans noktası alınmalıdır. Sekülerleşme tartışmaları iki zaman dilimi arasında kıyaslama yaparak ancak ortaya konur” şeklinde konuştu.
Sekülerleşme dinsizleşme demek değildir
Sekülerleşme kavramı ne değildir noktasına açıklama getiren Ertit; “Sadece tanım vermek yeterli değildir bir de sekülerleşmenin ne olmadığına bakmak gerekiyor. Sekülerleşme dinsizleşme demek değildir. Dinsizleşme, bir şeyin yok olması demektir. Ancak sekülerleşme bir şeyin gücünün azalması demektir. Sekülerleşmeyi laiklik ya da laikleşme ile karıştırmamalıyız. Toplum ve devlet aynı noktada ilerlemek zorunda değildir. Bir devlet laiklikten uzaklaşırken toplum dinden uzaklaşabilir, çağdaşlaşma, yozlaşma ve ahlaksızlaşma da değildir. Sekülerleşme dünyevileşme demek de değildir. Her sekülerleşen insan dünya malına önem veren insandır demek doğru değildir. Din sosyolojisi alanı sekülerleşmeye bir değer yargısı gibi yaklaşmamıza izin vermez” dedi.
Sekülerleşme iyidir ya da kötüdür diyemeyiz
Sekülerleşme ve sekülerizm kavramları birbirine karıştırılması gerektiğini vurgulayan Ertit “Sekülerizm, daha güzel bir dünya için sekülerleşmek gerektiğini düşünmek ve söylemek anlamına geliyor. Sekülerleşme, sadece var olanın fotoğrafını çekip ortaya koymak anlamına geliyor, iyi ya da kötü bir şey olduğunu söylemiyoruz. O nedenle bir ideoloji olan ve sekülerleşmek gerektiğini iddia eden sekülerizm kavramı ile sosyolojiye ait olan sekülerleşme farklı şeylerden bahsetmektedir” dedi.
Sekülerleşme dediğimiz şey yasalardan bağımsız ilerliyor
Modernleşmenin sekülerleşmeyi de beraberinde getirdiğini ifade eden Ertit sözlerine şu şekilde devam etti: “Teorinin basitçe tanımı modernleşirsen sekülerleşirsin şeklindedir. Hem modernleşen hem de desekülerleşen bir toplum henüz yoktur. Bilimsel gelişmeler, kapitalizm ve kentleşme sekülerleşmeye etkisi vardır. Bilimsel gelişmelerin alt başlıkları olan, rasyonel düşüncenin yaygınlaşması, modern tıbbın ilerlemesi, doğanın kontrol altına alınması ve internetin hayatımıza girmesi bizleri ister istemez sekülerleştiriyor. Endüstiriyel Kapitalizm’in sekülerleşmeye etkisi ise ekonomik alanının dinden uzaklaşması, geleneksel aile yapısının dönüşümü, yaşam standardının yükselmesi, devlet otoritesinin artması şeklinde gerçekleşir. Kentleşmenin etkisine baktığımıza ise mobilizasyon süreci, özel yaşam alanlarının yaygınlaşması ve eğitim olanaklarının artmasıdır. Sekülerleşme tek başına ilerlemiyor. Bu etkiler vasıtasıyla sekülerleşme dediğimiz şey bizden ve devletin koyduğu yasalardan bağımsız ilerliyor.”
Son bölümde ise Dr. Öğr. Üyesi Volkan Ertit öğrencilerin konuyla ilgili sorularını yanıtladı.
Konferans, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Metin Yılmaz’ın konuk Dr. Öğr. Üyesi Volkan Ertit’e fidan sertifikası takdim etmesiyle sona erdi.