TÜBA Biyoçeşitlilik Çalıştayı Başladı

TÜBA'nın Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu tarafından düzenlenen 'Ege Bölgesinde Sucul ve Karasal Ekosistemlerde Flora - Fauna Biyoçeşitliliği Çalıştayı' Dokuz Eylül Üniversitesi ev sahipliğinde başladı.

Ege Bölgesi'nin biyoçeşitliliğinde hem ekolojik dengenin korunması hem de bölgenin ekonomik ve kültürel zenginliğinin sürdürebilmesi açısından mevcut durumun değerlendirilmesi ve bu konularda sürdürülebilir stratejiler hakkında fikir alışverişinde ve önerilerde bulunma fırsatı sunan çalıştaya ilgili bakanlık temsilcileri, devlet ve vakıf üniversitelerinden öğretim üyeleri, çeşitli mesleki derneklerden ayrıca özel sektörden alanında araştırıcı, uzman ve yöneticiler katıldı. Çalıştayın ardından bildiriler kapsamlı yayın olarak ilgili kurumlarla paylaşılacağı ve politika üreticilerin faydasına sunulacağı bilgisi verildi. Programın açılışını TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, DEÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak ve TÜBA-Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Yürütücüsü Prof. Dr. Mehmet Emin Aydın yaptı.
Çalıştayın Ege Bölgesi'nin olağanüstü biyolojik çeşitliliğini ve bu zenginliğin korunması için atılacak adımları konuşmak üzere bilim insanlarının çalıştay yoluyla TÜBA tarafından bir araya getirildiğini ifade eden Akademi Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker konuşmasında hem ekolojik dengenin korunması hem de bölgenin ekonomik ve kültürel zenginliğinin sürdürülebilmesi açısından programın son derece önemli bir platform sunduğunu söyledi.
Başkan Şeker şöyle devam etti: “Ege Bölgesi, biyoçeşitlilik açısından sadece ülkemiz için değil, tüm dünya için büyük bir öneme sahip. Akdeniz Havzası, yaklaşık 25.000 bitki türüne ev sahipliği yaparak dünyanın en zengin üçüncü biyolojik sıcak noktası olarak kabul ediliyor.
Bu bölge, tatlı su ve deniz türleri de dahil olmak üzere yaklaşık 299 karasal sürüngen türüne ev sahipliği yapıyor ve bu sürüngenlerin %40'ı sadece bu bölgeye özgü. Ayrıca, küresel okyanus yüzeyinin %1'inden azını kapsayan Akdeniz, dünya makroskobik deniz türlerinin %18'ini barındırıyor ve bu türlerin %25-30'u yalnızca Akdeniz'de bulunuyor. Biyolojik çeşitlilik sadece yiyecek, yakıt, giysi ve ilaç gibi maddi kaynaklar sağlamaz; aynı zamanda su ve havanın arıtılması, toprak erozyonunun önlenmesi, iklimin düzenlenmesi ve mahsullerin tozlaşması gibi temel ekosistem hizmetleri de sunar. Akdeniz bitkileri, modern farmasötik ürünlerin geliştirilmesinde önemli bir rol oynamış
olup, bu bitkilerin % 70'i tıp, biyoteknoloji ve ürün iyileştirme gibi alanlarda potansiyel değer taşıyor” dedi.
Çalıştayda 2 gün süresince gerçekleştirilecek 5 beş oturumda Ege Bölgesi'nin flora ve fauna biyoçeşitliliği; küresel iklim değişiminin etkileri; sucul ekosistemlerin ana sorunları ve biyoçeşitlilik kaybının nedenleri gibi konuların detaylndırılacağına dikkat çekti ve bilimsel veriler ışığında sürdürülebilir stratejiler geliştirme ve bu stratejileri hayata geçirme yolunda önemli adımlar atacılacağına inandığını belirtti.
200'ün üzerinde görülen istilacı türler biyolojik çeşitliliği etkiliyor.
TÜBA-Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Yürütücüsü Prof. Dr. Mehmet Emin Aydın ise Ege Denizinin kıyı ekosistemleri, fitoplankton, zooplankton ve bentik topluluklar dahil olmak üzere çok çeşitli habitatlara ev sahipliği yaptığını hatırlattı ve “Kıyı şeridinde lagünler, deltalar ve tuzlu bataklıklar gibi habitatlar birçok kuş ve sucul canlı için önemli. Ege Denizi'nde 200'ün üzerinde yabancı tür rapor edilmiştir. İstilacı türler biyolojik çeşitliliği de etkiliyor. Habitat değişikliği, kirlilik ve aşırı kullanım deniz biyolojik çeşitliliğini tehdit ederken, iklim değişikliği bu zorlukları daha da artırıyor” dedi.
Ege ve Akdeniz’deki kentleşme, tarımsal genişleme ve turizmin gelişmesinin habitat kaybına neden olduğunu ve biyolojik çeşitlilik bütünlüğüne zarar verdiğini ifade eden Prof. Aydın deniz taşımacılığı, kıyı endüstrileri, atıklar ve plastiklerden kaynaklanan kirliliğin deniz ekosistemleri için riskler oluşturduğunu bildirdi. “İklim değişikliği bu baskıları daha da artırıyor, tür dağılımlarını ve ekolojik etkileşimleri bozuyor. Yeni kaynaklara olan talep, ormansızlaşmayı tetikliyor, arazi kullanım şekillerini değiştiriyor ve doğal yaşam alanlarını yok ediyor. Malzemelerin, yakıtların ve gıdaların üretilmesi ve işlenmesi, biyolojik çeşitlilik kaybının % 90'ının ve tüm sera gazı emisyonlarının yarısının nedeni olarak karşımızda duruyor. Ege ve Akdeniz bölgesi çok çeşitli flora ve faunaya ev sahipliği yapan bir biyolojik çeşitlilik sıcak noktasıdır. Eşsiz coğrafi ve çevresel özellikleri, Ege’nin ekosistemlerini şekillendirmiştir. Bu biyolojik çeşitliliğin korunması, Ege'nin doğal kaynaklarının sürdürülebilir yönetimini sağlamak, yerel, ulusal ve uluslararası paydaşların ortak çabalarını gerektirir.” dedi.
Çalıştaya çağrılı konuşmacı olarak katılan TAGEM’den Doç. Dr. Davut Keleş ise “Türkiye Sebze Genetik Kaynakları-Biyoçeşitlilik” hakkında bilgi aktardı. Çalıştay öğleden sonra başlayacak oturumlarla devam ediyor.