"Türk-Kürt Kardeştir, ayrım yapan kalleştir."

TARİHİ KARDEŞLİK 'Türk-Kürt Kardeştir, ayrım yapan kalleştir

TARİHİ KARDEŞLİK

Türk-Kürt Kardeştir, ayrım yapan kalleştir.

Bu sloganı eskiden çok daha sık duyardık…

Bugünlerde maalesef pek sık duyamıyoruz…

Türk’ün ve Kürt’ün kardeş olduğu bin yıllardır bilinen bir gerçek…

Anayasada ki; “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.” Maddesinden yola çıkar isek “Hepimiz Türküz” gibi bir slogan üretmekte mümkün…

***

Bulunduğumuz coğrafyada Türk-Kürt çatışması üzerinden siyasi çıkar peşinde hesap yapanlara sadece bugün değil yakın tarihimizde de rastlıyoruz.

Atatürk’ün Kürtler ile ilgili söz ve düşüncelerine yazılı kaynaklardan derlediğinde şu sonuçlar çıkıyor;

17 Eylül 1919 günü, İstanbul’da ki Senato Üyesi Fuat Paşa’ya gönderdiği mektuptan:

“... Bu Başbakan’ın (Damat Ferit) cinayetlerine ortak olan İçişleri ve Savaş İşleri Bakanları da ulusun sesini boğmak, yasal bir toplantısını (Sivas Kongresi) tanımamak, Kürdü Türkü birbirine düşürerek, Müslümanlar arasında çarpışmalara neden olmak gibi haince girişimlerde bulunuyor...”

***


    Ordu Müfettişi olarak Amasya’dan, Erzurum’daki Kazım Karabekir Paşa’ya gönderdiği, 24 Haziran 1919tarihli mesajın ilk maddesi:


“1- Mr. Novil adındaki bir İngiliz Yüzbaşısı, Urfa’dan Siverek yoluyla Viranşehir’e giderek, Milli aşiretlerinin ileri gelenleriyle görüşmüş ve Urfa’ya dönmüş. Osmanlı hükümeti için çok kötü propagandalar yapmış. Ancak aşiret reislerinden aldığı kesin cevaplara sevinmemiştir. Kürtler, Türk kardeşlerinden kesinlikle ayrılmayacaklarını, bu uğurda son kişilerine varıncaya kadar ölüme hazır olduklarını söylemişler. Ayrıca İngilizlerin kendilerine vermek istediği önemli miktardaki parayı almayarak namus ve yurtseverliklerini göstermişlerdir...”

***

Sivas’tan 24 Eylül 1919 günü, Amerika Birleşik Devletleri İnceleme Kurulu Başkanı General Harbord’a gönderdiği ayrıntılı rapordan:

“İmparatorluğu bölmek ve Türkler ile Kürtler arasında bir kardeş savaşı çıkarmak ve bağımsız bir Kürdistan kurma planlarına ortak etmek üzere Kürtleri kışkırttılar. İleri sürdükleri tez, İmparatorluğun nasıl olsa dağılacağıdır. Bu düşüncelerini gerçekleştirmek için büyük paralar harcadılar. Her türlü casusluğa başvurdular. Novil adında bir İngiliz subayı, uzun süre Diyarbakır’da bu yolda çaba gösterdi ve her türlü yalan ve aldatmaya başvurdu. Ama bizim Kürt yurttaşlarımız düzenlenen oyunun farkına vararak, O’nu ve yüreklerini para ile satan bir grup haini bölgeden kovdular...”

***

NUTUK”ta, “Samsun’a Çıktığım Gün Genel Durum ve Görünüş” başlıklı bölümünden:

“Anadolu halkı, baştan aşağı bölünmez bir bütün haline getirildi. Bütün kararları, bütün komutanlar ve arkadaşlarımızla birlikte alınıyor. Vali ve mutasarrıfların hemen hepsi bizden yanadır. Anadolu’daki ulusal örgütler ilçe ve bucaklara kadar yayıldı. İngiliz koruması altında bir bağımsız Kürdistan kurulmasıyla ilgili propaganda ortadan kaldırıldı ve bu amacı güdenler yola getirildi. Kürtler Türkler ile birleşti...”

***

Amasya’dan, 22 Haziran 1919 günü, Sivas Valisi Reşit Paşa’ya çektiği telgrafın ikinci paragrafı:

“Devletin bütünleşmesinin önem kazandığı bir sırada İngiliz propagandasının etkisinde ortaya çıkan ve Kürdistan’ın bağımsızlığını isteyenler, görüşmeler yoluyla kazanılarak Halifelik ve Saltanat çevresindeki ortak amacımıza getirildi. Çok şükür hata anlaşılarak aramıza dönmüşler ve kongreye (Sivas) çağrılmışlardır. Bu ulusal ve yaşamsal sorun için sizin gibi yurtsever, sözünü bilir düşünürlere düşen özveri, özellikle çok büyüktür..”

***

11 Eylül 1919 günü yayınlanan Sivas Kongresi Bildirgesi’nin 1. Maddesi:

“1- Yüce Osmanlı devletiyle anlaşık devletler arasında yapılan antlaşmanın imzalandığı 30 Ekim 1918 günündeki sınırlarımız içinde kalan ve her yerde ezici çoğunluğu Müslüman olan Osmanlı ülkesinin parçaları (ki, bu parçalar bir sonraki belgede, yani Amasya Protokolü’nün ilk maddesinde –Osmanlı toprağı, Türkler ve Kürtlerin yaşadığı topraklardır.- diye açıklanıyor.) birbirlerinden ve Osmanlı bütünlüğünden hiçbir nedenle koparılamaz bir bütün oluşturur. Bu parçalarda yaşayan bütün Müslümanlar; birbirlerine karşı, karşılıklı saygı ve özveri duygularıyla dolu, etnik ve sosyal haklarıyla, bulundukları yöne koşullarına bütünüyle bağlı öz kardeştirler...”

***

Mustafa Kemal’in Diyarbakır Valisi’ne gönderdiği yukarıdaki telgrafa karşılık, Erzurum’daki Kazım Karabekir Paşa’ya gönderdiği telgraftan:

“Diyarbakır’da Kürt Kulübünün İngilizlerin kışkırtmasıyla, İngilizlerin koruyuculuğunda bir Kürdistan kurmak amacını izlediği anlaşıldığından kapattırılmıştır. Üyeleri hakkında soruşturma yapılıyor. Bölgenin tanınmış beylerinden aldığım telgraflarda, dağıtılan bu Kürt Kulübü’nün hiçbir Kürt’ü temsil etmediği, birkaç kendini bilmezin girişimlerinin sonucu olduğu, ülke ve ulusun bütünüyle bağımsız ve özgür yaşaması uğrunda her türlü özveriye ve bu konuda emirlerinize hazır oldukları bildirilmektedir...

...Hükümetin (İstanbul) bayağı tutsak bir durumda olması, başkentin baskılı bir askeri işgal altında bulunması dolayısıyla ulusun kurtuluşunun, yine ulus ordusuyla gerçekleşeceği sizce de bilinmektedir. Bu nedenle, ben Kürtleri daha ötesi bir öz kardeş olarak, bütün ulusu bir nokta çerçevesinde birleştirmek ve bunu dünyaya Müdafaa-i Hukuk dernekleri aracılığıyla göstermek karar ve çabasındayım...”

***

Erzincan’ın Kemah ilçesinde yaşayan ve Kürt aşiretlere yakınlığıyla bilinen eski Milletvekili Halet Bey’e, Sivas’tan, 9 Eylül 1919 günü gönderdiği mesajdan:

“...İngiliz korumasında bağımsız bir Kürdistan kurulması amacıyla propaganda yapmakta olan İngiliz Binbaşılarından Mr. Novel’in, din ve ulusunu satmış Kürt Beylerinden Ekrem, Kamran, Ali, Celadet’le birlikte Malatya’ya geldiği ve İstanbul hükümetini tutan, açıkçası ulus ve yurt haini olan Elazığ Valisinin de bunlara katıldığı ve Bedirhanilerden Malatya Mutasarrıfı Halil Beyle birlikte sözde postayı soyan hırsızları izlemek gibi uydurma bir gerekçeyle silahlı Kürtleri toplamaya giriştikleri öğrenildi.

Şöyle ki, Kürtlerin kutsal halifelik makamına ve ülkeye olan bağlılık ve ayrılmazlıklarını göstermek üzere bazı ağaların bir takım Kürt kuvvetiyle birlikte Malatya’ya doğru yola çıkıp, padişah ve ulusa karşı İngilizlerle işbirliği yapmak hainliğine kalkışan ve yörenin temiz yürekli Kürtlerini toplayarak onların askerlerce boş yere öldürülmelerine ve padişaha, ulusa başkaldırmış duruma sokulmalarına neden olan vatan hainlerinin alçaklıklarını sözünü ettiğim Kürtlere en çabuk yoldan bildirip, çağrıya uymalarının sağlanmasına çaba göstermelerini önemle bekler. Olanak varsa bu işe hemen girişilerek sonucun hemen bildirilmesini dileriz...”

***

Derlemelere göz attığımızda o dönemi bize anlatan ve bugüne ışık tutan tarihe düşülmüş notlar var. Bugün de iç ve dış güçlerce çıkartılmak istenilen Türk-Kürt çatışmasından siyasi güç elde etmek isteyen var ve her zaman da olacak görünüyor.

Türkiye'de bir Kürk sorunu olmadığının bilincinde olarak sorunun, dışta emperyalistlerin ve içte işbirlikçi siyasi güç elde etme peşinde olan taşeronların terör örgütleri aracılığıyla bölge halkını sindirme ve amaçları doğrultusunda yönlendirme peşinde olduğunu görmek gerek...