YASAKLARDAN MEDET UMANLAR
Yasaklar, çoğu zaman gücü yetmeyen aile reislerinin, idareci pozisyonunda olan her türlü yöneticinin, başları dara girdiği, görevini yerine getirmede, ya da ara sıra, adalet dışı davranışlarında, eng
Yasaklar, çoğu zaman gücü yetmeyen aile reislerinin, idareci pozisyonunda olan her türlü yöneticinin, başları dara girdiği, görevini yerine getirmede, ya da ara sıra, adalet dışı davranışlarında, engel olmaya çalışanlara karşı koydukları maniler, engellerdir. Mesela; Aileler çocuklarına, falan saatten sonra eve gelemezsin, idari makamların başında bulunan müdür veya şeflerin personeline koyduğu keyfi, insan özgürlüğüne aykırı maniler, devleti yönetenlerin, kendilerinin yetişmiş olduğu çevrenin, onlar üzerinde bıraktığı düşünce ve sosyal yapısı bakımından, halkının verdiği karara göre değil, bilakis, kendi düşünce tarzına uygun olarak kalıplaştırmak, giyim kuşam tarzlarını, eğitimin içeriğini, kendi isteği doğrultusunda şekillendirmek, kendi istediği kalıba sokabilmek için koymak istediği veya koyduğu engeller gibi.
Asıl üzerinde durmak istediğim konu, son zamanlarda vatanımızı, tabiri caizse, toza dumana boğan karşılıklı suçlamalar ve engellerin, yani yasakların kimseye yarar sağlamayacağı konusudur. Eski krallıklardan, imparatorluklardan, diktatörlere kadar, insanların hak arama, her türlü yenilik yolundaki isteklerine, kendilerinin adaletsiz bir şekildeki mal edinmelerine karşı basın ve haberleşme konusundaki engellemeler hiçbir zaman başarılı olamamıştır. Aksine sonunda kendi başlarını yemişlerdir. Daima kendi başlarını yemekle kalınmamış, memleketleri de çalkantılar yüzünden geri kalarak, başka ülkelerle mücadele edemeyip, yıkılıp gitmişlerdir. Çünkü yasaklar insanları” pasif korunma psikozu, kendini korumak üzere kendi içine döndürmeye sevk ederler. İçe dönük toplumlar, kendilerini ileriye taşıyacak olan her türlü kültürel aktivitelerden uzak kalmayı tercih ederler. Bu, toplum, millet için yok olmak, başkalarının boyunduruğu altına girmek olur. Bağımsızlığını kaybeder. Bütün bu saydıklarımıza maruz kalmamak için yönetimler, yaptıkları kanunları, iftiralarla ilgili takibat ve soruşturmaları, halkın görebileceği, duyabileceği ve inanacağı şekilde yürütmelidir. Son zamanlarda bakan çocuklarıyla ilgili görsellerin, paraların akıbet ve niceliği hakkında halk bilgilendirilmedi. Polis gücüyle kapatılıp gitti. Neticeyi bilmek isteyenler dövüldü, gazlandı. Suçlu başka yerlerde arandı. Yönetimden başkaları sorumluymuş şeklinde yutturmaca açıklamaların ardı arkası kesilmeden devam etti, ediyor. Herkes birbirini suçluyor. Kaybeden devletimiz, halkımız oluyor. Meselenin özünün açıklığa kavuşmasını isteyen sağduyulu vatandaşlarımızın gösterilerini, birbiriyle olan yazışmalarını önlemek için yazışma yolu olan TWİTTER’İ kısıtlamak acaba Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışıyor mu? Türk Halkı bunu kabullenir mi? Bu yasaklı yol yerine, her şey mahkemeler kanalıyla şeffaf bir şekilde açıklığa kavuşsaydı milletimiz adına çok daha hayırlı olmaz mıydı? Hiç kimsenin yasaklardan medet umması, kendine yarar sağlamamıştır, sağlamayacaktır da. Bunu herkes de böyle bile .” Öfkeyle kalkan zararla oturur” atasözü ile yazımızı sonlayalım.
Kavranoğlu