Bu açıyı anlatmaya...
DAĞLICA DA BİR RUH… Bu açıyı anlatmaya hiç bir telaffuz yetmez… Hem parmak titrer, hem kalem, hem kâğıt

08 Eylül 2015 - 19:40
DAĞLICA DA BİR RUH…
Bu açıyı anlatmaya hiç bir telaffuz yetmez…
Hem parmak titrer, hem kalem, hem kâğıt.
Tam 28 yiğit, Kolay yetişmedi. Bu memlekette hayali vardı… Sevdiği kızı alacaktı, düğünü olacaktı…
En güzel takılar, süslü bir gelin ve üç odalı evinde çalışıp didinip mücadele edip hayatına doyaçakdı. Karnı belki yarım doyacaktı ama rızkının beşine koşacaktı.
Belki yârinin yanında belki yârinden çok uzak!
Bayramlarda ailesinin, o en çok sevdiği annesi onun için yaptığı böreklerden yiyecekti, sesini duyacaktı.
Kader mi? İhmal mi? Yoksa bazı kişilerin çıkarlarına kurban mı? Ama hain bir kurşun onu en kutsal gördüğümüz makama Şahadet makamına şehitlik makamına uğurladı.
Hain bir pusu! Bu yürekleri dağlayan, taştan katı bir yürek kıydı bu evlatlarımıza…
Hain eller uzandı Dağlıca’ya… Uzandı aldı 16 yiğidimizi… Haince bir planla belki aşklarını, belki bir anısını, belki içinde büyük bir hasret vardı, özlem vardı, kavuşmak yârine yarenlerine… Nereden bilirdi çıkacak bu uzun yolculuğu… Dağlıca’da yağmurlu sisli bir günde yatmış hainler pusuya! Nereden bilecektiler?
Askerden gelince oğlunun düğününü hayal eden bir anaya ve canını koparıp vatan uğruna mevziiye gönderen anaya Oğlun Şehit Oldu. En üst mertebelerden bir mertebe… Orada öyle bir düğün alayıyla karşılanacak ki şaşırırsın… Ana, bu bir lider sözü değil, bu bir kul sözü değil, bu öyle Noter tasdikli kâğıt değil, bu Tüm sözlerin sahibinin sözü… Bu Yüce Allah’ın sözü… Sözlerin en büyüğü ve en güveniliri.
Yine de bir buruk vardır yüreklerde… Bir Fidan, bir umut kırıldı. Haince Dağlıca’da kelimelerin telaffuzu yok. Sözlerin kifayeti yok… Ne yaparsanız yapın söz yetmez bu açıya… Hadi Haykır sesini, ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ diye. Hainlerin iştahı kabarmasın!
Kahramanlıklarımızın tarihe yazılmış… Nasıl mucizeler gerçekleştirdiğimizi herkes bilir… Üç beş fistanlı yazmasıyla mı korkutacaklar bizi! Ne şehitler verdik bu topraklar için… Ana oğulsuz, oğul anasız, Ana babasız Kaldı Özgürlük davası için…
Duysun kulakları, ürpersin o tırsak bedenleri, fareler gibi kaçıp gizlensinler deliklerine. Yine karanlık sisli yağmurlu bir geceye kadar inlerine saklansınlar! Bizler Zafer türküleri haykırırız bu topraklarda… Onlar Gezinirler İtilirler bir hayal uğruna! Amaçsızca…
ŞEHİDİM sen rahat uyu… Nöbetteyiz biz. Belki bir gün geliriz yanına… Büyük bir uğurlamayla, Bayraklarla, övgülerle… Sayımız belki çok olabilir. Olsun. ŞEHİDİM, bu büyük amaç uğruna bu öyle bir dava ki, herkes anlayamaz… Bu davaya sahip çıkanlar yılmaz yıkılmaz… Hadi Haykır sesini, BU TOPRAK BİZİM… Öyle üç beş hainle yılar mı Mehmetçiğim… Dağ Taş demeden yürüyecek… Elbet o DAĞLICA’da ininize girecek… Elbet kolay bitmez…
O Hainin planı ve Elbet bir gün buluruz o yılanın Başını…
HADİ YÜKSELT SESİNİ… Ürksün korkak ruhları. Yıllarca unutulmaz Dağlıca’nın acısı kaç Ana yüreğinde sızlıyor. Her Zaferde olmuştur mutlaka büyük açı… Dağlıca’nın açısı Açılardan da açı… Boşuna söylememiş Mehmet Akif “ŞUHEDA FIŞKIRACAK, TOPRAĞI SIKSAN, ŞUHEDA” Bu sözler adeta bir tarihin özeti. Bu cümle vatan kavramının en güçlü, en fiziki ve manevi ifadesidir. Hatta ondan da öte bir milletin tüm ruhu ile topraklarına sahip çıkması ve onun ebediyete kadar sahiplenmesidir.
İşte bu ruh Çanakkale de savaşa durmuştu… Orada çarpışanlar, din ve mezhep ayırımı yapmadan, VATAN için çarpışmış… Birlikte ölmüş ve aynı mezarlıkta hiçbir ayırım yapılmadan gömülmüşlerdir. BU RUH’un Zaferleri saymakla bitmez… Bu topraklar için yaptığı fedakârlık saymakla bitmez…
O RUH’un kalıntıları şimdi dimdik ayakta…
Şehidim sen rahat uyu.
Şehitlik için sırada öyle Tek Tek değil, topluca dillerinde hep o söz, bir can ki Şehitliğe susamış…
Hadi tut tutabilirsen…
Kolay mı erişmek o yüce makama…
SEN RAHAT UYU ŞEHİTİM… O RUH AYAKTA…
Bu açıyı anlatmaya hiç bir telaffuz yetmez…
Hem parmak titrer, hem kalem, hem kâğıt.
Tam 28 yiğit, Kolay yetişmedi. Bu memlekette hayali vardı… Sevdiği kızı alacaktı, düğünü olacaktı…
En güzel takılar, süslü bir gelin ve üç odalı evinde çalışıp didinip mücadele edip hayatına doyaçakdı. Karnı belki yarım doyacaktı ama rızkının beşine koşacaktı.
Belki yârinin yanında belki yârinden çok uzak!
Bayramlarda ailesinin, o en çok sevdiği annesi onun için yaptığı böreklerden yiyecekti, sesini duyacaktı.
Kader mi? İhmal mi? Yoksa bazı kişilerin çıkarlarına kurban mı? Ama hain bir kurşun onu en kutsal gördüğümüz makama Şahadet makamına şehitlik makamına uğurladı.
Hain bir pusu! Bu yürekleri dağlayan, taştan katı bir yürek kıydı bu evlatlarımıza…
Hain eller uzandı Dağlıca’ya… Uzandı aldı 16 yiğidimizi… Haince bir planla belki aşklarını, belki bir anısını, belki içinde büyük bir hasret vardı, özlem vardı, kavuşmak yârine yarenlerine… Nereden bilirdi çıkacak bu uzun yolculuğu… Dağlıca’da yağmurlu sisli bir günde yatmış hainler pusuya! Nereden bilecektiler?
Askerden gelince oğlunun düğününü hayal eden bir anaya ve canını koparıp vatan uğruna mevziiye gönderen anaya Oğlun Şehit Oldu. En üst mertebelerden bir mertebe… Orada öyle bir düğün alayıyla karşılanacak ki şaşırırsın… Ana, bu bir lider sözü değil, bu bir kul sözü değil, bu öyle Noter tasdikli kâğıt değil, bu Tüm sözlerin sahibinin sözü… Bu Yüce Allah’ın sözü… Sözlerin en büyüğü ve en güveniliri.
Yine de bir buruk vardır yüreklerde… Bir Fidan, bir umut kırıldı. Haince Dağlıca’da kelimelerin telaffuzu yok. Sözlerin kifayeti yok… Ne yaparsanız yapın söz yetmez bu açıya… Hadi Haykır sesini, ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ diye. Hainlerin iştahı kabarmasın!
Kahramanlıklarımızın tarihe yazılmış… Nasıl mucizeler gerçekleştirdiğimizi herkes bilir… Üç beş fistanlı yazmasıyla mı korkutacaklar bizi! Ne şehitler verdik bu topraklar için… Ana oğulsuz, oğul anasız, Ana babasız Kaldı Özgürlük davası için…
Duysun kulakları, ürpersin o tırsak bedenleri, fareler gibi kaçıp gizlensinler deliklerine. Yine karanlık sisli yağmurlu bir geceye kadar inlerine saklansınlar! Bizler Zafer türküleri haykırırız bu topraklarda… Onlar Gezinirler İtilirler bir hayal uğruna! Amaçsızca…
ŞEHİDİM sen rahat uyu… Nöbetteyiz biz. Belki bir gün geliriz yanına… Büyük bir uğurlamayla, Bayraklarla, övgülerle… Sayımız belki çok olabilir. Olsun. ŞEHİDİM, bu büyük amaç uğruna bu öyle bir dava ki, herkes anlayamaz… Bu davaya sahip çıkanlar yılmaz yıkılmaz… Hadi Haykır sesini, BU TOPRAK BİZİM… Öyle üç beş hainle yılar mı Mehmetçiğim… Dağ Taş demeden yürüyecek… Elbet o DAĞLICA’da ininize girecek… Elbet kolay bitmez…
O Hainin planı ve Elbet bir gün buluruz o yılanın Başını…
HADİ YÜKSELT SESİNİ… Ürksün korkak ruhları. Yıllarca unutulmaz Dağlıca’nın acısı kaç Ana yüreğinde sızlıyor. Her Zaferde olmuştur mutlaka büyük açı… Dağlıca’nın açısı Açılardan da açı… Boşuna söylememiş Mehmet Akif “ŞUHEDA FIŞKIRACAK, TOPRAĞI SIKSAN, ŞUHEDA” Bu sözler adeta bir tarihin özeti. Bu cümle vatan kavramının en güçlü, en fiziki ve manevi ifadesidir. Hatta ondan da öte bir milletin tüm ruhu ile topraklarına sahip çıkması ve onun ebediyete kadar sahiplenmesidir.
İşte bu ruh Çanakkale de savaşa durmuştu… Orada çarpışanlar, din ve mezhep ayırımı yapmadan, VATAN için çarpışmış… Birlikte ölmüş ve aynı mezarlıkta hiçbir ayırım yapılmadan gömülmüşlerdir. BU RUH’un Zaferleri saymakla bitmez… Bu topraklar için yaptığı fedakârlık saymakla bitmez…
O RUH’un kalıntıları şimdi dimdik ayakta…
Şehidim sen rahat uyu.
Şehitlik için sırada öyle Tek Tek değil, topluca dillerinde hep o söz, bir can ki Şehitliğe susamış…
Hadi tut tutabilirsen…
Kolay mı erişmek o yüce makama…
SEN RAHAT UYU ŞEHİTİM… O RUH AYAKTA…
FACEBOOK YORUMLAR