Cehalet ve cesaret…
OTORİTEYE BOYUN EĞMEK 8 – CAHİL CESARETİ ve KENDİNİ BİLMEK Cehalet ve cesaret… Bir araya geldiğinde iş tamam(!) “Üstünlük ya

26 Haziran 2015 - 17:33
OTORİTEYE BOYUN EĞMEK 8 – CAHİL CESARETİ ve KENDİNİ BİLMEK
Cehalet ve cesaret… Bir araya geldiğinde iş tamam(!)
“Üstünlük yanılsaması” veya “özgüven zehirlenmesi” ile içlerinde patlamalar yaşayanlar var toplumda…
Halk dili ile bu duruma “cahil cesareti” veya “haddini bilmemek” diyoruz…
Cahilin kendinden emin, bilgi insanların sürekli şüphe içerisinde olması durumu…
Bulgulara göre “cehalet, gerçek bilginin aksine, kişinin kendine olan öz güveni arttırıcı etkiye sahip”…
Bu nedenledir ki; bazen çok okumuş, deneyimli kişiler ve iş bilenler doğru zamanı kaçırır iken, daha az bilgiye sahip olan kişiler doğru çözümü ve rüzgârı daha önceden yakalayabilirler.
Bu noktada nitelikli ve niteliksiz insan kavramı ortaya çıkıyor… Kişilerin yaptıkları işler noktasında niteliksiz olmalarından kaynaklanan ortak özellikleri şu şekilde;
Dunning-Kruger Sendromu:
Bu noktada David Dunning ve Justin Kruger’e 2000 yılında “Ig Nobel(!)” ödülü kazandıran teorilerini ispatlamak amaçlı bir test uygularlar…
Cornell Üniversitesi'nden 45 öğrenci teste katılır ve çeşitli sorular sorarlar. Ardından öğrencilerden testin sonucunda ne kadar başarılı olacaklarını tahmin etmelerini isterler.
Testte en başarısız olanların ( sorulara sadece %10 ve daha az doğru cevap verenlerin ), testin % 60'ına doğru cevap verdiklerine, ayrıca iyi günlerinde olsalar %70'e ulaşabileceklerine inandıkları ortaya çıkar.
Testte en iyilerin ( sorulara en az %90 oranında doğru sonuç alanların) en alçakgönüllü denekler olduğu (soruların %70'ine doğru cevap verdiklerini düşündükleri) görülür.
Sonuç; “Cehalet kişiye, bilgiden daha fazla güven verir”
***
Kariyer noktasında “yetersizlik ve haddini bilmeme” karışımı çoğu zaman karşı koyulmaz bir itici güç oluyor.
Niteliksiz olmasına rağmen öz güven patlaması yaşayan “yetersiz”, kendisini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık duymayanlar, bir süre sonra tüm makamları kendisine “hak” olarak görmeye başlıyor…
Bu esnada, gerçekten bilgili, yetenekli ve nitelikli insanlar ise çalışma hayatında “fazla mütevazı” davranarak kendilerine haksızlık ederek öne çıkmıyorlar.
Yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmadıkları gibi kıymetlerinin bilinmesini bekliyorlar. Kendi iç dünyalarında içten içe kırılmalar ile daha da geriye çekiliyorlar. Bu kişiler muhtemelen üstleri tarafından da "ihtiras eksikliği" ile suçlanıyorlar.
Sonuçta, “kifayetsiz muhterisler” her zaman ve her yerde daha hızlı yükseliyorlar ve daha yukarılara çıkıyorlar…
Etrafınıza bir bakın, bakalım bu insanları iş çevresinde, cemiyet hayatında, aile içerisinde, siyasi çevrelerde, tv programlarında fark edebilecek misiniz?
***
Fark edemediniz mi? O zaman bu insanları nasıl tanıyabileceğiniz ile ilgili sizlere bazı ipuçları!..
Halen daha bu kişileri tanımlayamadınız mı? O zaman kendinize bir bakın…
***
Bu konuda söylenmiş birçok özlü söz var;
Konfüçyüs; “Gerçek bilgi insanın cehaletini öğrenmesidir”
Shakespeare; “Ancak ahmaklar her şeyi bildiğini düşünür”
Ünlü filozof Bertrand Russell; “Dünyanın en büyük sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.”
Anadolu’nun bilge ozanı Yunus Emre ise; “İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin, Ya nice okumaktır” demiş…
Vurgu hep aynı…
Bu konuyu araştırırken okuduğum bir makalede güzel bir örnek vardı;
“George W. Bush, döneminde, ABD yönetimini Irak Savaşı konusunda uyaran, sosyologlara, tarihçilere, aydınlara ve güvenlik uzmanlarına adeta düşmanca davranıldı. Entelektüeller ve üniversiteler aşağılandı. 'Vatan haini' kavramının ABD tarihinde en çok kullanıldığı dönemlerden biri oldu. Bush, karar almak için çok şey bilmeye gerek olmadığını, kararları 'yüreğiyle (gut)' aldığını söylemekten çekinmedi. İlahi ve tarihi bir misyon yüklenmiş, yüzyılda bir gelecek bir lider gibi görüyordu kendisini. Kifayetsizliğinin, yetersizliğinin farkında bile değildi. Ama, işte kifayetsiz muhterislere has o özgüvenle kendini yığınlara cüretkarca pazarlamayı becerdi. Texaslı maço yürüyüşü, tavrı, söylemi, meydan okuyuşu, hamaseti ve kilise dilini çok iyi kullanması Amerikan halkının yarısının 2004'te onu bir kez daha başkan seçmesine yetti.”
***
Üniversitelerin yüzyıllarca kapılarına kazıdıkları şu söz son söz olsun; “kendini bil”
Cehalet ve cesaret… Bir araya geldiğinde iş tamam(!)
“Üstünlük yanılsaması” veya “özgüven zehirlenmesi” ile içlerinde patlamalar yaşayanlar var toplumda…
Halk dili ile bu duruma “cahil cesareti” veya “haddini bilmemek” diyoruz…
Cahilin kendinden emin, bilgi insanların sürekli şüphe içerisinde olması durumu…
Bulgulara göre “cehalet, gerçek bilginin aksine, kişinin kendine olan öz güveni arttırıcı etkiye sahip”…
Bu nedenledir ki; bazen çok okumuş, deneyimli kişiler ve iş bilenler doğru zamanı kaçırır iken, daha az bilgiye sahip olan kişiler doğru çözümü ve rüzgârı daha önceden yakalayabilirler.
Bu noktada nitelikli ve niteliksiz insan kavramı ortaya çıkıyor… Kişilerin yaptıkları işler noktasında niteliksiz olmalarından kaynaklanan ortak özellikleri şu şekilde;
- Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.
- Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir.
- Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.
- Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar…
Dunning-Kruger Sendromu:
Bu noktada David Dunning ve Justin Kruger’e 2000 yılında “Ig Nobel(!)” ödülü kazandıran teorilerini ispatlamak amaçlı bir test uygularlar…
Cornell Üniversitesi'nden 45 öğrenci teste katılır ve çeşitli sorular sorarlar. Ardından öğrencilerden testin sonucunda ne kadar başarılı olacaklarını tahmin etmelerini isterler.
Testte en başarısız olanların ( sorulara sadece %10 ve daha az doğru cevap verenlerin ), testin % 60'ına doğru cevap verdiklerine, ayrıca iyi günlerinde olsalar %70'e ulaşabileceklerine inandıkları ortaya çıkar.
Testte en iyilerin ( sorulara en az %90 oranında doğru sonuç alanların) en alçakgönüllü denekler olduğu (soruların %70'ine doğru cevap verdiklerini düşündükleri) görülür.
Sonuç; “Cehalet kişiye, bilgiden daha fazla güven verir”
***
Kariyer noktasında “yetersizlik ve haddini bilmeme” karışımı çoğu zaman karşı koyulmaz bir itici güç oluyor.
Niteliksiz olmasına rağmen öz güven patlaması yaşayan “yetersiz”, kendisini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık duymayanlar, bir süre sonra tüm makamları kendisine “hak” olarak görmeye başlıyor…
Bu esnada, gerçekten bilgili, yetenekli ve nitelikli insanlar ise çalışma hayatında “fazla mütevazı” davranarak kendilerine haksızlık ederek öne çıkmıyorlar.
Yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmadıkları gibi kıymetlerinin bilinmesini bekliyorlar. Kendi iç dünyalarında içten içe kırılmalar ile daha da geriye çekiliyorlar. Bu kişiler muhtemelen üstleri tarafından da "ihtiras eksikliği" ile suçlanıyorlar.
Sonuçta, “kifayetsiz muhterisler” her zaman ve her yerde daha hızlı yükseliyorlar ve daha yukarılara çıkıyorlar…
Etrafınıza bir bakın, bakalım bu insanları iş çevresinde, cemiyet hayatında, aile içerisinde, siyasi çevrelerde, tv programlarında fark edebilecek misiniz?
***
Fark edemediniz mi? O zaman bu insanları nasıl tanıyabileceğiniz ile ilgili sizlere bazı ipuçları!..
- Her şeyi en iyi kendilerinin bildiklerini iddia ederler.
- Bilgiyi ve eğitimi aşağılama eğilimindedirler.
- Bu kişiler çok gürültü patırtı çıkarır, bu gürültü içerisinde çok iş yaptığı havası estirmeye bayılırlar.
- Her şeyi kendisi halletmek isterler.
- Her şeye hazırlıklıymış gibi davranmaya bayılırlar.
- Üstlerine karşı saygıda asla kusur etmezler ama altındakileri ezme konusunda üstlerine yoktur.
- Bugün beyaz dediğine yarın siyah der, ama demediğini iddia ederler.
- Başarısız olması halinde, başarısızlığını hiç yaşanmamış hale getirmeye çalışırlar.
- Kendi doğrularının, düşünce ve eylemlerinin doğruluğuna kati olarak inanırlar.
- Herkesin gördüğü, şahit olduğu bir şeyi inkar edebilir, mesele sizi buna inandırabilmektir.
Halen daha bu kişileri tanımlayamadınız mı? O zaman kendinize bir bakın…
***
Bu konuda söylenmiş birçok özlü söz var;
Konfüçyüs; “Gerçek bilgi insanın cehaletini öğrenmesidir”
Shakespeare; “Ancak ahmaklar her şeyi bildiğini düşünür”
Ünlü filozof Bertrand Russell; “Dünyanın en büyük sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.”
Anadolu’nun bilge ozanı Yunus Emre ise; “İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin, Ya nice okumaktır” demiş…
Vurgu hep aynı…
Bu konuyu araştırırken okuduğum bir makalede güzel bir örnek vardı;
“George W. Bush, döneminde, ABD yönetimini Irak Savaşı konusunda uyaran, sosyologlara, tarihçilere, aydınlara ve güvenlik uzmanlarına adeta düşmanca davranıldı. Entelektüeller ve üniversiteler aşağılandı. 'Vatan haini' kavramının ABD tarihinde en çok kullanıldığı dönemlerden biri oldu. Bush, karar almak için çok şey bilmeye gerek olmadığını, kararları 'yüreğiyle (gut)' aldığını söylemekten çekinmedi. İlahi ve tarihi bir misyon yüklenmiş, yüzyılda bir gelecek bir lider gibi görüyordu kendisini. Kifayetsizliğinin, yetersizliğinin farkında bile değildi. Ama, işte kifayetsiz muhterislere has o özgüvenle kendini yığınlara cüretkarca pazarlamayı becerdi. Texaslı maço yürüyüşü, tavrı, söylemi, meydan okuyuşu, hamaseti ve kilise dilini çok iyi kullanması Amerikan halkının yarısının 2004'te onu bir kez daha başkan seçmesine yetti.”
***
Üniversitelerin yüzyıllarca kapılarına kazıdıkları şu söz son söz olsun; “kendini bil”
FACEBOOK YORUMLAR