ÇERKEZ ETHEM GERÇEKTEN "HAİN" MİYDİ?

Ferruh ÇETİN'den anılar

ÇERKEZ ETHEM GERÇEKTEN "HAİN" MİYDİ?
25 Kasım 2014 - 21:10
Ferruh ÇETİN'den anılar...

ÇERKEZ ETHEM GERÇEKTEN "HAİN" MİYDİ?

Son günlerde Başbakan yardımcısı Bülent Arınç'ın "Çerkez Ethem hain değildir. İtibarı iade edilmelidir" şeklindeki açıklamasından sonra Çerkez Ethem kimdir, Atatürk'le yakınlığı ve milli mücadeledeki rolü ile ihaneti konularını bugün gündemimize aldık.
Ethem bey 1886 yılında Balıkesir'in Bandırma ilçesinin Emre Köyü'nde doğdu. Rüştiye’yi ve Küçük Zabit Mektebi'ni bitirdi. Balkan Savaşları'na katılarak yaralandı. Birinci Dünya Savaşı'nda Sencer Eşref Bey'in yönetimindeki Teşkilat-ı Mahsusa'da çalıştı. Dr. Reşit Bey'in ve Rauf Orbay'ın emrinde Irak ve İran'da görev yaptı. Mütareke devresinin başlangıcında İzmir yöresinde bazı olaylara adı karıştı. Yunanlıların İzmir ve çevresini işgali üzerine Anadolu'ya geçen Rauf Bey'in ve Bekir Sami Bey'in uyarılarıyla Yunanlılara karşı eyleme geçti.
Ağabeyleri Reşit ve Yüzbaşı Tevfik Bey'lerle birlikte Bursa ve Balıkesir yöresindeki Kafkas göçmenleri arasından topladığı gönüllülerle önce Ayvalık, sonra da Akhisar ve Salihli yörelerinde Yunanlılara karşı savaştı. Yunan ilerlemesinin 'Milen Hattı' üzerinde durdurulmasında en büyük rolü aldı.
Emrindeki atlı güçlere 14. Kolordu Komutanı İzzet Yusuf Paşa tarafından (Kuvayı Seyyare) adı verildi. 1920 yılı boyunca birlikleri, hem Yunan cephesinde hem de isyanların bastırılmasında vurucu güç olarak kullanıldı.
Bu suretle TBMM'nin toplanarak ülkenin yönetimini eline almasında önemli bir rol oynadı. TBMM hükümetinin dayanağı ve en güçlü Kuvayı Milliye Komutanı haline geldi. Kendisine resmen 'Milli Kahraman' unvanı verildi.

ÖNÜNE GELENİ ASTIRDI
Ancak, Çerkez Ethem ayaklanma bölgelerinde ele geçirdiği herkesi yerli yersiz asmaya başladı. Bu durum Ankara'da hiç te iyi karşılanmıyordu.
Yerli yersiz idam kararları ve köyleri yaktırması kendisine karşı antipati uyandırmaya başlamıştı.
Kısaca, Ankara'daki siyasi havayı ve oluşan yeni durumları değerlendiremeyen Ethem Bey ve kardeşleri, çeşitli olaylar karşısında yaptıkları hissi çıkışlarla siyasi hasımlarını kızdırmaya başlamışlardı.
Yusuf İzzet Paşa, Hakkı Behiç Bey gibi aydın ve iyi niyetli hemşehrileri tarafından kendilerine yapılan bazı uyarıları da dikkate almadılar.

ANKARA'YA KARŞI DİKLENME

Çerkez Ethem, Yozgat Ayaklanmasını bastırdıktan sonra, ayaklanmaya; dönemin Ankara Valisi Yahya Galip Kargı'nın uygulamalarının neden olduğunu öne sürmüş, onu bu suçtan yargılamak üzere 26 Haziran 1920'de Yozgat'a çağırmıştı. Bu emir, TBMM Başkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından reddedildi.
Aktarıldığına göre, Atatürk Ethem'in bu çıkışını bir başkaldırı olarak değerlendirdi...
TBMM, aldığı bir kararı ile kaçak erat ve casusların yargılanmasıyla görevli olmak üzere İstiklal Mahkemeleri kurulmasına karar vermişti. Çerkez Ethem ve kardeşleri ise kaçak erat ve casusların, birliklerin önünde asılarak idam edilmesi şeklindeki uygulamaya devam edeceklerini bildirmişler, mahkemeyi tanımamışlardır.
Çerkez Ethem 1920 yılının Haziran ayı sonrasında Yozgat dolaylarında asker toplamaya başlamıştı.
Gerçekte asker toplama yetkisi TBMM tarafından İçişleri Bakanlığı'na verilmişti.
Dönemin İçişleri Bakanı Albay Refet Bele'nin bu keyfi işleme karşı çıkması üzerine Çerkez Ethem, İçişleri Bakanı'na hakarethâmiz bir telgraf çekmişti.
Çerkez Ethem, Batı Cephesi'nde de asker toplamaya devam etmişti.
Çerkez Ethem ve kardeşleri, TBMM Hükümeti'nin 9 Kasım 1920 tarihinde Batı Cephesi Komutanlığı'nın iki kısma ayrılması kararına karşı çıkmışlardır.
Çerkez Ethem, Güney Cephesi komutanı Albay Refet Bey'e güvenmediğini söylüyor, tüm batı cephesinin eskisi gibi Albay İsmet Bey komutasında kalmasını istiyordu. Öte yandan kardeşi Yüzbaşı Tevfik Bey, İsmet Bey'e bağlı olmasına karşın bir süredir rapor vermiyordu. Çerkez Ethem, Hükümetin kararına karşın kendi isteklerinin uygulanması konusunda ısrarcı oluyordu.
Çerkez Ethem ve taraftarları, TBMM Hükümeti'nin, düzenli ordu kurulması ve Milli Kuvvetler'in bu orduya katılması yönündeki kararına karşı çıkmaktaydılar. Çerkez Ethem'in kardeşi Saruhan milletvekili Reşit Bey, "ordu teşkilinin bütün dünyada iflas etmiş olduğunu, vatanı ancak Milli Kuvvetler'in kurtarabileceği" yönünde konuşmalar yapmaktaydı. Eskişehir'de yayımlanan Kuva-yi Seyyare yanlısı Yeni Dünya gazetesi de bu yönde yazılar yayımlamaktaydı. Oysa Milli Kuvvetler ile, Batı Anadolu'daki Yunan askeri varlığına, büyük darbeler vurulabilirdi. Yunan askeri varlığını vatan topraklarından tümüyle atmak ise ancak düzenli bir ordunun, güçlü bir strateji ile vereceği savaşımla sağlanabilirdi. Ankara'nın tavrı bu yöndeydi.

DÜZENLİ ORDUYA KARŞI ÇIKMA

TBMM Hükümeti'nin düzenli bir ordu kurulması yönündeki kararı, aynı zamanda bu ordunun tüm sevk ve idare yetkisini de TBMM'ye vermekteydi.
Çerkez Ethem taraftarları, düzenli orduya karşı çıkarken aynı zamanda ve yanı sıra TBMM'nin bu Başkomutanlık konumuna da karşı çıkmaktaydılar.
Düzenli ordunun kurulması çalışmaları sırasında, Çerkez Ethem'e bağlı kuvvetlerini, diğer benzer teşkillerden ayırt edilebilmesi için onlara 1. Kuva-yi Seyyare adının verilmesi karara bağlanmıştı.
Çerkez Ethem bu karara karşı çıkmış, kendi kuvvetlerine Umumi Kuva-yi Seyyare adını vermiş, kendisini de Umumi Kuva-yi Seyyare Komutanı ilan etmişti. Böylece bağımsız bir komutanlık konumunda ısrar etmekteydi.
Batı Cephesi Komutanlığı, Yunan işgalinden kurtarılmış olan ilçelerde halkın güvenliği için, 23 Kasım 1920 tarihinde bir sahra jandarma bölüğü kurulmasını kararlaştırmıştı.
1. Kuva-yi Seyyare komutan vekili Yüzbaşı Tevfik Bey, bu birliğin kendisini denetlemek için kurulmuş olduğu kanısındadır. Simav ve Havalisi Komutanlığı adıyla Binbaşı İbrahim Bey emrindeki bu kuvvete, Yüzbaşı Tevfik Bey tarafından, geri dönmesi emredilmiştir. İdam edilme tehditleri karşısında bu birlik geri çekilmiştir.
Bu tarihten itibaren Yüzbaşı Tevfik, Cephe Komutanlığı'na rapor vermemeye başlamıştır.
Zaten Yüzbaşı Tevfik Bey, 27 Kasım tarihinde Mustafa Kemal'e yazdığı bir telgrafta "...Batı Cephesi'ni tanımayacağını..." bildirmektedir.
Bütün bu olaylar Çerkez Ethem ve iki kardeşinin kendilerini, TBMM Hükümeti ve onun düzenli ordusu dışında bağımsız bir siyasi - askeri otorite olarak gördükleri ve bunu korumaya kararlı olduklarını göstermekteydi. Bu durum, TBMM Hükümetinin ülke genelindeki otoritesinde bir gedik oluşturmaktaydı. Öte yandan düzenli ordunun askere alma kaynağını da zayıflatmaktaydı.

AYAKLANMANIN BAŞLAMASI

Çerkez Ethem'in kendi bölgesinde TBMM Hükümeti'nin siyasi otoritesini tanımaması, kendi otoritesine göre hareket etmesi, 1920 yılının son aylarında ayaklanma şeklini almaya başlamıştır. Çerkez Ethem, Demirci Mehmet Efe, Yörük Ali Efe ve Sarı Efe'yi de kendi yanına çekmek için çalışmalara başlamıştır. Şifreli telgraflar, mektuplar ve özel ulaklarla Kuva-yi Milliye'nin bu komutanlarını etkilemeye çalışmaktadır. Ethem'in Yörük Ali Efe'ye 12 Aralık 1920 tarihinde gönderdiği şifreli telgrafta TBMM Hükümeti'ni birkaç kişinin aleti olmakla suçlamakta, Demirci Mehmet Efe'yi yok etmeye kararlı olduğunu belirtmektedir. "Harcadığımız emeklerin boşa gitmemesi için birbirimize sarılmalıyız" demektedir.
Çerkez Ethem, 2 Ocak 1921 tarihinde İstanbul Hükümeti'ne çektiği telgrafta, TBMM Reisliğine Mustafa Kemal'in Bilecik'ten dönerken Ankara'ya götürdüğü İstanbul Hükümeti'nin temsilcilerinin hemen serbest bırakılmasını isteyen bir telgraf çektiğini bildirmektedir. Bu telgrafta ayrıca, TBMM Hükümeti'nin ordularının kendisine taarruz konumunda olduklarını, kendi kuvvetlerinin taarruz edecek kuvvette olduklarını, bu durumu Yunan makamlarına da bildirdiğini yazmaktadır.

AYAKLANMA BASTIRILIYOR

Bunun üzerine Meclis'de Kuva-yi Seyyare'ye karşı çıkıldı. İpler kopmuştu. Batı Cephesi komutanlığı, Ethem ve Tevfik Beylerin vatana ihanet suçu işlediklerini öne sürerek teslim olmalarını istedi.
Bu arada mebus Reşit Bey'in de kendilerine katılmasıyla üç kardeş Uşak'ta Yunanlılarla görüştüler. Düzenli ordu İsmet Bey ve Refet Bey'in komutasında 1921 yılı ocak ayında Kuva-yi Seyyare'nin tuttuğu Gediz-Kütahya üstüne yürüdü. Çerkez Ethem'in yanındaki kuvvet iyice küçülmüştü. 1. Süvari Grubu komutanı Binbaşı Derviş Bey bozguna uğrayan Ethem kuvvetlerini takip ediyordu. Bunun üzerine Çerkez Etem tüm silahlarını da bırakarak Yunan tarafına kaçıyordu.
Çerkez Etem'in canını kurtarmak için Yunan tarafına sığınması kendisinin hain olarak ilan edilmesine neden oluyordu.
Tarihi kayıtlar kısaca Çerkez Ethem'i böyle anlatıyor.

ÇERKEZ ETHEM NE DEMİŞTİ?

Çerkez Ethem ise, Hatıratında "hainlik" ile ilgili suçlamalara şöyle diyordu:
"Suçlular affedilmeyi kabul eder, ben suçlu değilim. Aziz vatan için herkesten önce yola çıktım, mevki ve şeref düşünmedim. Bu durumda dönmektense iftiraya uğramış bir mağdur olarak ölmeyi tercih ederim. Bugün dahi sebeplerini bilmediğim için izahtan mahrum olduğum sebeplerle memleketim, vatandaşlarım ve tarih huzurunda ihanetle tescil edilmiş durumdayım.
Kesinlikle ithamların ağır mesuliyetine layık bir günahkar değilim; fakat gerçekleri tarafsız bir mahkeme huzurunda izah edebilecek miyim? Hayır. O halde gurbette devam edecek ve gurbette öleceğim. Ta ki akıbetim günün birinde o ilk günlerin tarihini yazmak isteyen kimselerin dikkatini çeksin ve meseleyi baştan sona ele alsınlar. Belki çok hatalarım olduğunu, fakat asla vatan haini olmadığımı tespit etsinler."

İLBER HOCA NE DİYOR?


Ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı da Çerkez Ethem konusuyla ilgili açıklamalarda bulundu. Ortaylı, Çerkez Ethem'in hain olmadığını belirterek şunları söylüyor :
"Çerkez Ethem vatan haini değildir. Politik hırsları olan iki ağabeyinin etkisi altındadır. Onlar subaydır. Ethem bey astsubaydır. Cesur ve inançlı biri. Hiç evlenmedi. Kendini bu işe adadı. Yarı eğitimli kişiliğinin gururu muhtemelen milletvekili ağabeylerinin de etkisiyle İsmet Paşa'yla çekişti. Garp cephesi komutanı, düzenli ordunun subayları bu gibi şeylerden hoşlanmazlar ve ters tarafa düştü. Cezalandırılacağı korkusuna da kapılmıştı. Anadolu'da çokça karşılaşılan şeyler bunlar. Bir tarafa sığınmak zorunda kaldı. Bilinçli bir şekilde Yunan'a sığınma durumu yok. Yunanlılarla bir olup saldırma gibi bir olay da yok. Bu vatan ihaneti değil. Zaten kendisi çok büyük isyanları bastırmış ve önemli işler yapmış biri. Herkes vatan haini diyerek bu işler olmaz bu kez gerçek vatan hainlerini es geçiyoruz…"

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum