Çok istemiştik, çok arzulamıştık. Hak etmiştik de. Ama olmadı

FİNAL SONRASI PANORAMA Çok istemiştik, çok arzulamıştık

Çok istemiştik, çok arzulamıştık. Hak etmiştik de. Ama olmadı
21 Mayıs 2014 - 02:18



FİNAL SONRASI PANORAMA


Çok istemiştik, çok arzulamıştık. Hak etmiştik de. Ama olmadı. İster TFF engelledi deyin ister bizim takım gol atamadı deyin bir gerçek var ki kapısına kadar geldiğimiz süper lige çıkamadık. Bir yıl boyunca verilen emek boşa gitti adeta. Final maçı sonrası o kadar yazılacak şey var ki nereden başlasam bilemiyorum.


KANIMI DONDURAN OLAY


Öncelikle maç esnasında yaşadığım ve hiç unutmayacağım bir anekdotu paylaşmak isterim. Maraton tribününde Mersin seyircisi içinde maç seyreden bir aile vardı.6-7 yaşlarında yanlarında iki de çocuk. Bir pazar günü tüm aile maça gelmiş ve takımının zaferine odaklanmıştı. Kanımı donduran olay ise şu. Mersinliler ananızı s... diye bağırmaya başlayınca çocuk annesine ''ananızı s...''ne demek anne diye sordu. Annesi çocuğuna sarılıp sen duyma oğlum diyebildi. O çocuğa o küfrü nasıl açıklayacağız. O çocuklar biraz daha büyüyüp o lafın ne olduğunu anlayınca sizce futbol-seyirci-deplasman-Mersin hakkında ne düşünebilir ki. Bu anekdot bile futbolumuzun ne halde olduğunu seyirci profilimizi açıkça ortaya koymuyor mu?


GARABET KARAR


Maçın seyircisiz oynanmasına değinelim. Dünyada eşi görülmemiş bu garabeti ortaya çıkaranları kınıyorum. Adeta elleri bağlanmış bir boksörün ringe çıkarılmış hali gibiydi durumumuz. Hele de bizim gibi seyircisi olmazsa olmaz bir takımken. PFDK'nin hemen toplanıp karar vermesi, kararın infazında 98/4 maddesinin işleme konması, tahkimin 24 saatte karar vermesi, itirazların dikkate alınmaması, cezanın ertelenmemesi ve bütün bunların bir oldubittiye getirilmesi tesadüf olamaz. Bu süreçte görüldü ki Samsun şehrinin lobisi diye bir olgu yokmuş. Cezanın kesinleşmesinden sonra Samsunspor taraftarı sosyal medya üzerinden anında organize oldu. Maça gidilecek, mersin seyircisine ayrılan tribünlerden bilet alınacaktı. Hatta oturulacak blok ve koltuklar bile belliydi. Cezanın yarattığı etki-tepki refleksiyle sonucu çok da fazla hesap edilmeden hareket edildi.8.000-10.000 bilet alındı, maça rahat girilecek gibi efsaneler yayıldı kulaktan kulağa. İşte tam bu noktada stadın içinde neler olabileceği çok fazla öngörülemedi. Hatta formalarla atkılarla bayraklarla çıkarma yapılmıştı Kadıköy'e. Bu durum hiç şüphe yok ki Mersin seyircisini tahrik etti ve tepkileri artmaya başladı. Seyircimiz kale arkasına alındığında Mersin lobisinin maçın temsilcileri üzerinde nasıl bir baskı kurduğunu ve bu baskının seyircimiz çıkarılana kadar devam ettiğini gözlerimizle gördük. Sonuçta bu aciz federasyon binlerce erkeğe tüm dünyanın gözü önünde 90 dakika küfrettirdi. Buna da spor deniyor ülkemizde maalesef.


SPOR BAKANI NE YAPMALIYDI Kİ


Peki, bu manzaranın ortaya çıkmasını engelleyemediği için eleştirilen Gençlik ve Spor Bakanı A. Çağatay Kılıç ne yapabilirdi? Federasyona bu cezayı erteletebilir miydi, maça gelerek Mersin lobisinin baskısını kırabilir miydi? Ben sayın bakanın ve diğer birkaç milletvekilimizin bu konuda çaba sarf ettiğini biliyorum. Belki çok fazla yansımadı ama uğraş verildi. Samsun halkının beklediği tavır masaya yumruğunu vuran bir tavırdı. Ya da ''Bana bak ey federasyon aklını alırım bu işi düzelt, yoksa karışmam'' tavrı. Bu beklenti haklı bir beklenti de olabilir ama unutulmamalı ki sayın bakan devletin bakanı. Federasyon da özerk bir kuruluş. Bakanlık emrinde değil. Bakanlık makamı da hamaset makamı değil. Yukarıda belirttiğim görüntüyü verseydi Sayın Bakan Türkiye'nin diğer şehirlerinden yükselecek tepkiyi düşünelim. Bakan Bey tribüne oynamadan elinden geleni yapmaya çalıştı bir devlet adamı sorumluluğuyla. Kaldı ki Sayın Bakanın tarzı da bu. Ama bu durum şehirde tepkiyle karşılanıyor. Spor bakanı olan bir şehrin takımının düştüğü duruma bakın serzenişleri her yerde var.


Türk halkı bu ve benzeri konularda bir paradoks içinde aslında. Yeri geldiğinde spora siyaset girmesin şeklinde bağırırken ve eleştirirken işin ucu bize dokunduğunda ''siyaset spora niye ayar vermiyor'' mealinde serzenişlerimiz oluyor. Bu ikilemden de kurtulmamız lazım. Çünkü tepki koyarken kırıcı oluyoruz. Sayın Bakanın, eski Bakanın, Sayın Valimizin, Sayın Köktaş'ın bu şehrin takımının sorunlarını çözmek için neler yaptıklarını maddi manevi ne tür sıkıntılar yaşadıklarını unutuyoruz. Bize küfrettiler diye Mersini yerden yere vururken aynı şeyleri biz yapıyoruz hem de kendi insanımıza. Bu isimlerin bu takım için yaptıklarını ille de çarşaf çarşaf afişe mi etmeleri gerekiyor. Kalem kalem her gün açıklama yapmaları mı gerekiyor. Böyle yapmadıkları için mi acımasızca eleştiriliyorlar. El-insaf. Hiç kimse bunları hak etmiyor ve de sineye çekmez. Örneğin bu işin lokomotifi olan Sayın Köktaş dese ki ''Yeter artık hem uğraş veriyoruz hem hak etmediğimiz eleştirilere maruz kalıyoruz'' kim kaybeder? Köktaş mı, Samsunspor mu? Lütfen akl-ı selimle hareket edelim.


TEBRİKLER KALPAR


Diğer mesele Kalpar Hoca. Yine bu şehirde en çok eleştirilen isimlerden biri. Bu niye oynamadı, o niye yok, takım top oynamıyor gibi birçok husus. Eldeki mevcut oyuncu yapısıyla elinden gelenin en iyisini yaptı Hüseyin Hoca. Bu kadar sıkıntının içinde bu takımı tutkal vazifesi görerek, bir arada tutarak, onları yeşil sahanın hep içinde tutarak çok zor bir iş başarmıştır bana göre. İşinin hakkını da verdi.


KONGRE FAYDA GETİRMEZ


Son günlerin revaçta tabiri ve merak konusu ise kongre olup olmayacağı. Son üç sezon hazırlığının ikisini kongrelere kurban veren bu takımın şu an en az ihtiyacı olan şeydir kongre. Başkanın verdiği mücadeleyi hepimiz çok iyi biliyoruz. Söylenecek tek söz var HELAL OLSUN. Onca sıkıntıya rağmen son ana kadar dimdik ayakta kalmayı başarmıştır. Futbolcularla olan diyaloğu ve onlara yaklaşımı sayesinde kazandığı saygıdır bu takımı süper ligin kapısına getiren. Ve bu takıma başkan olmalı diye adı geçenler. Bu sözüm size. Eğer gerçekten böyle bir niyetiniz varsa çıkın açıkça niyetinizi, düşüncenizi kamuoyuyla paylaşın. Aracılar kullanarak, basına açıklama yaparak, sosyal medya üzerinden yapmayın bunları. Aksi halde yalan yanlış şehir efsaneleri türetiyorsunuz. Bu da bir kaos algısı ortaya çıkarıyor. Kimin ne niyeti varsa açıkça söylemeli. Başkan Emin Kar o zaman gereğini yapmazsa konuşun istediğiniz gibi. Emin Kar'ın çok da fazla başkanlık merakı olduğunu da düşünmüyorum. Her defasında dile getirmiyor mu talip olan varsa çıksın ben bırakayım diye. Ama 22 Temmuzdan beri kimsecikler oralı olmuyor bile.


An itibariyle olması gereken şudur. Başkan ne yapacağını birkaç gün içinde açıklamalı. Bırakacak mı devam mı edecek? Devam etmesi bu takımın menfaatinedir onu hemen belirteyim. Çünkü istikrar her şeydir. Takımı çok fazla dağıtmadan 2-3 takviyeyle bu takım tekrar hedefe oynar.


Ama bilinmezlerle dolu günler zarar verir.


 


 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum