Covid-19 Pandemisinde Çalışan Gazeteci Olmak
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İletişim Fakültesinin ulusal basında çalışan mezunları, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü için öğrencilerle buluştu.
10 Ocak 2021 - 20:24
İletişim Fakültesi Genç İfade Uygulama Gazetesi ekibinin düzenlediği “Pandemide Çalışan Gazeteci Olmak” başlıklı söyleşide, İhlas Haber Ajansı (İHA) Eğitim ve Sağlık Muhabiri Utku Şimşek, Sabah Gazetesi Spor Muhabiri Uğur Çem ve Medyascope Video Editörü Sedat Elbasan, öğrencilerle pandemi sürecinde sahadan deneyimlerini paylaştı. Akademisyenlerin, öğrencilerin ve mezunların katıldığı söyleşi, OMÜ İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Araştırma Görevlisi ve Genç İfade Uygulama Gazetesi Editörü A. Ceren Başal Yıldız’ın moderatörlüğünde Meet uygulaması üzerinden gerçekleştirildi.
Pandemi döneminde basın çalışanları da riskli ve zorlu şartlar altında kamuoyunu bilgilendirmek için ara vermeden çalışan meslek gruplarından biri. Bu dönemde muhabir olarak çalışmanın yorucu olduğunu belirten İHA Eğitim ve Sağlık Muhabiri Utku Şimşek “Pandemi döneminde çalışan gazeteciler olarak, özellikle sağlık muhabiri olarak bu dönem bizim için çok yoğun ve yorucu geçti. Gerektiğinde yoğun bakım ünitelerine ve covidli hastaların olduğu bölümlere girdik. Bu dönemde özellikle sağlık muhabiri olmak ayrıca çok riskli. Lakin sektörde kendinizi göstermeniz için de iyi bir fırsat” dedi.
Doğru bilginin üretilmesi ve dolaşıma girmesinin önemli olduğu pandemi günlerinde, basın çalışanlarının bu konuda hem etik açıdan hem de kamuoyunu doğru bilgilendirmek açısından son derece titiz olması gerek. Şimşek de pandemi döneminde haber üretim sürecinde tüm muhabirlerin özen göstermesi gerektiğine değinerek “Bazen farklı kurumlardaki haberleri görüyorsunuz, buruna gargara yapmak Coronaya iyi gelir veya kolonya sürmek oradaki virüsleri öldürür gibi. Bu tür kullanılan ifadeler tamamen yanlış olduğu gibi aynı zamanda sizi Coronaya yakalanmaya daha açık bir hale getiriyor. Böyle bir dönemde bu tür haberleri yapan muhabirler nedeniyle yetkililer sizinle konuşmaya çekiniyorlar, tabii bunda genç gözükmenizin de etkisi var. Kısaca doğru bilgiye, doğru kişilerden, doğru zamanda ulaşma noktasında zorluk yaşadığımız dönemler oldu.” şeklinde konuştu.
O rakamların her biri bir insan, etkilenmemek mümkün değil
Farklı medya ortamlarında farklı medya kuruluşlarında pandemi döneminde sağlık çalışanlarının yaşadığı zorluklara yönelik çok sayıda haber yapıldı. Yeni medya uygulamaları üzerinden yayın yapan Medyascope’un Video Editörü Sedat Elbasan da sağlık çalışanlarının bir tam gününü ve yoğun bakım ünitesinde yaşananları aktardıkları “Yaşam ve ölüm arasında: Haseki’de bir gün” başlıklı haber için “Biz bu haberi yapabilmek için Bakanlığa haberin yayınlandığı tarihten tam 3 ay önce başvurmuştuk. Aslında filmlerde gördüğümüz ve bize ütopya gibi gelen bir ortamdı. Sizin o görüntülerde yarısını gördüğünüz hastalar, gerçekte birer anne, baba veya çocuk. Her gün yayınlanan tablolardaki rakamların her biri birer can, her biri birer insan. Onları birebir, aranızda temas olmadan da olsa görmek sizi ruhsal olarak çok fazla etkiliyor. Aynı şey sağlık çalışanları için de geçerli. Orada yaşadıkları zorlukları görüyorsunuz, üstlerinden tulumları çıkardıklarında kıyafetlerinden akan suları görüyorsunuz ve aynı zamanda sokakta bazı insanların duyarsızlıklarını da gördükçe çok etkileniyor ve üzülüyorsunuz. Sonrasında haberin kurgusunu yapmak için görüntüleri tekrardan izlediğimizde gözlerimiz doldu. Lakin böyle bir tecrübeyi kişisel olarak deneyimlediğim için de çok memnunum” ifadelerini kullandı.
Yoğun bakım ünitesine girmenin riskli olduğuna değinerek bir korku yaşamadığını dile getiren Sedat Elbasan “Bizim üniversitedeki staj dönemimiz 15 Temmuza denk gelmişti. O zamanki mesleki heyecanımız, hevesimiz bambaşkaydı ve bir daha belki tekrarı olmayacak bir olaya tanıklık ettik. Pandemide Haseki’ye girerken de yine aynı heyecan vardı. 200-300 yılda bir denk gelen bir salgınla karşı karşıyaydık. Bu anı çekmiş olmak, birebir yaşamış olmak inanılmaz bir tecrübeydi. Çünkü geleceği büyük ölçüde yönlendirecek olan tarihe tanıklık ediyoruz. Bu nedenle bu olayların tanığı olduğum için mutluyum” dedi.
Utku Şimşek ise 2021 yılının ilk nakil haberini yapmak için gittiği hastanede yaşadıklarını şu şekilde anlattı: “8 yaşında yaklaşık iki yıldır diyaliz alan bir kız çocuğu vardı. 2020 yılının son saatlerinde Kahramanmaraş’ta 17 yaşında bir genç vefat edince bağışçı oluyorlar ve onun böbreği 8 yaşındaki kıza naklediliyor. Ben oraya gittiğimde bilmiyordum ama çocuk diyaliz hastalarına çok sıkı diyetler uygulanıyormuş. Çeşitli meyve sebzeleri yiyemiyorlarmış. Ameliyatı yapan doktor kız çocuğuna ‘Buse, Artık istediğin şeyi yiyip, içebilirsin, özgürsün. Ne yemek istiyorsun?’ diye sorunca Buse kuru fasulye yemek istediğini söyledi. 8 yaşındaki bir kız çocuğunun dünyadaki tek isteğinin kuru fasulye olması bizi bitirdi. Birçok kişi için çok sıradan olan bir yemeğin bir çocuk için bu kadar ulaşılmaz ve arzulanır olması sizi çok etkiliyor. Bu nedenle duygusallık bu meslekte bence önemli bir düzeyde var ama pandemi döneminde çok çok daha yoğun bir şekilde artıyor.”
Spor camiasının da eski tadı yok
Pandemide çalışan bir gazeteci olmanın yanı sıra Covide-19’a yakalanan bir gazeteci olarak yaşadıklarını dile getiren Sabah Gazetesi Spor Muhabiri Uğur Çem, “Nisan ayının başında yan dalda çalışan bir muhabir arkadaşımız Almanya’ya gidip geldi. Bu nedenle virüs taşıdı. Lakin onun da hasta olduğundan haberi yoktu ama istemsizce bizlere bulaştırmış bulundu. Ben de tedavime başlamama rağmen aileme de bulaştırdım. 20 günlük bir tedavi sürecim oldu. 50 günün sonunda ofise dönebildim. Hastalık sizi hem fiziksel olarak hem de mental olarak çok fazla yıpratıyor. Önünüzü, yarınınızı göremiyorsunuz. Bu dönemde haberleri ve televizyonu özellikle izlemedim ama bir süre sonra dayanamayıp istemsizce bakma gereği duyuyorsunuz. Yakalanmamak için elimden geleni yaptım ama yine de yakalanmaktan kurtulamadım” şeklinde konuştu.
Türkiye’de önemli bir sektör olan futbol da pandemiden oldukça etkilendi. Spor muhabirlerinin maç sonrası basın toplantılarına katılımının sınırlandırıldığını belirten Uğur Çem, “Pandemi öncesinde bütün ulusal basın mensupları maçlara ve federasyon toplantılarına çok rahat katılabilirken pandemiyle beraber federasyonun aldığı karar doğrultusunda toplantılara sadece Anadolu Ajansı’ndan (AA) bir muhabir ve foto muhabiri katılabilir oldu. Biz dışarıdan AA muhabirleri aracılığıyla sorularımızı ileterek cevaplarımızı alabildik. Bir kalabalık oluşmaması ve bulaş riskinin önlenmesi için bu tedbirler alındı” dedi.
Tribünlerin seyircisiz kalmasının futbol takımının motivasyonunu da etkilediğini vurgulayan Uğur Çem; “Bu dönemde futbolcular hakkında covide yakalandı haberlerini yaparken özellikle dikkat ediyorsunuz. Çünkü kimse yalan haberinin gazetelerde dolaşılmasını istemez. Biz de mesleki etik açısından bu noktalara ayrıca hassas yaklaşıyoruz. Kısaca özetleyecek olursam maçlar da dâhil olmak üzere spor camiasının eski tadı yok şu anda. Ama el mahkûm bu dönemi bu şekilde atlatmak zorundayız.” diyerek sözlerini noktaladı.
Pandemi döneminde basın çalışanları da riskli ve zorlu şartlar altında kamuoyunu bilgilendirmek için ara vermeden çalışan meslek gruplarından biri. Bu dönemde muhabir olarak çalışmanın yorucu olduğunu belirten İHA Eğitim ve Sağlık Muhabiri Utku Şimşek “Pandemi döneminde çalışan gazeteciler olarak, özellikle sağlık muhabiri olarak bu dönem bizim için çok yoğun ve yorucu geçti. Gerektiğinde yoğun bakım ünitelerine ve covidli hastaların olduğu bölümlere girdik. Bu dönemde özellikle sağlık muhabiri olmak ayrıca çok riskli. Lakin sektörde kendinizi göstermeniz için de iyi bir fırsat” dedi.
Doğru bilginin üretilmesi ve dolaşıma girmesinin önemli olduğu pandemi günlerinde, basın çalışanlarının bu konuda hem etik açıdan hem de kamuoyunu doğru bilgilendirmek açısından son derece titiz olması gerek. Şimşek de pandemi döneminde haber üretim sürecinde tüm muhabirlerin özen göstermesi gerektiğine değinerek “Bazen farklı kurumlardaki haberleri görüyorsunuz, buruna gargara yapmak Coronaya iyi gelir veya kolonya sürmek oradaki virüsleri öldürür gibi. Bu tür kullanılan ifadeler tamamen yanlış olduğu gibi aynı zamanda sizi Coronaya yakalanmaya daha açık bir hale getiriyor. Böyle bir dönemde bu tür haberleri yapan muhabirler nedeniyle yetkililer sizinle konuşmaya çekiniyorlar, tabii bunda genç gözükmenizin de etkisi var. Kısaca doğru bilgiye, doğru kişilerden, doğru zamanda ulaşma noktasında zorluk yaşadığımız dönemler oldu.” şeklinde konuştu.
O rakamların her biri bir insan, etkilenmemek mümkün değil
Farklı medya ortamlarında farklı medya kuruluşlarında pandemi döneminde sağlık çalışanlarının yaşadığı zorluklara yönelik çok sayıda haber yapıldı. Yeni medya uygulamaları üzerinden yayın yapan Medyascope’un Video Editörü Sedat Elbasan da sağlık çalışanlarının bir tam gününü ve yoğun bakım ünitesinde yaşananları aktardıkları “Yaşam ve ölüm arasında: Haseki’de bir gün” başlıklı haber için “Biz bu haberi yapabilmek için Bakanlığa haberin yayınlandığı tarihten tam 3 ay önce başvurmuştuk. Aslında filmlerde gördüğümüz ve bize ütopya gibi gelen bir ortamdı. Sizin o görüntülerde yarısını gördüğünüz hastalar, gerçekte birer anne, baba veya çocuk. Her gün yayınlanan tablolardaki rakamların her biri birer can, her biri birer insan. Onları birebir, aranızda temas olmadan da olsa görmek sizi ruhsal olarak çok fazla etkiliyor. Aynı şey sağlık çalışanları için de geçerli. Orada yaşadıkları zorlukları görüyorsunuz, üstlerinden tulumları çıkardıklarında kıyafetlerinden akan suları görüyorsunuz ve aynı zamanda sokakta bazı insanların duyarsızlıklarını da gördükçe çok etkileniyor ve üzülüyorsunuz. Sonrasında haberin kurgusunu yapmak için görüntüleri tekrardan izlediğimizde gözlerimiz doldu. Lakin böyle bir tecrübeyi kişisel olarak deneyimlediğim için de çok memnunum” ifadelerini kullandı.
Yoğun bakım ünitesine girmenin riskli olduğuna değinerek bir korku yaşamadığını dile getiren Sedat Elbasan “Bizim üniversitedeki staj dönemimiz 15 Temmuza denk gelmişti. O zamanki mesleki heyecanımız, hevesimiz bambaşkaydı ve bir daha belki tekrarı olmayacak bir olaya tanıklık ettik. Pandemide Haseki’ye girerken de yine aynı heyecan vardı. 200-300 yılda bir denk gelen bir salgınla karşı karşıyaydık. Bu anı çekmiş olmak, birebir yaşamış olmak inanılmaz bir tecrübeydi. Çünkü geleceği büyük ölçüde yönlendirecek olan tarihe tanıklık ediyoruz. Bu nedenle bu olayların tanığı olduğum için mutluyum” dedi.
Utku Şimşek ise 2021 yılının ilk nakil haberini yapmak için gittiği hastanede yaşadıklarını şu şekilde anlattı: “8 yaşında yaklaşık iki yıldır diyaliz alan bir kız çocuğu vardı. 2020 yılının son saatlerinde Kahramanmaraş’ta 17 yaşında bir genç vefat edince bağışçı oluyorlar ve onun böbreği 8 yaşındaki kıza naklediliyor. Ben oraya gittiğimde bilmiyordum ama çocuk diyaliz hastalarına çok sıkı diyetler uygulanıyormuş. Çeşitli meyve sebzeleri yiyemiyorlarmış. Ameliyatı yapan doktor kız çocuğuna ‘Buse, Artık istediğin şeyi yiyip, içebilirsin, özgürsün. Ne yemek istiyorsun?’ diye sorunca Buse kuru fasulye yemek istediğini söyledi. 8 yaşındaki bir kız çocuğunun dünyadaki tek isteğinin kuru fasulye olması bizi bitirdi. Birçok kişi için çok sıradan olan bir yemeğin bir çocuk için bu kadar ulaşılmaz ve arzulanır olması sizi çok etkiliyor. Bu nedenle duygusallık bu meslekte bence önemli bir düzeyde var ama pandemi döneminde çok çok daha yoğun bir şekilde artıyor.”
Spor camiasının da eski tadı yok
Pandemide çalışan bir gazeteci olmanın yanı sıra Covide-19’a yakalanan bir gazeteci olarak yaşadıklarını dile getiren Sabah Gazetesi Spor Muhabiri Uğur Çem, “Nisan ayının başında yan dalda çalışan bir muhabir arkadaşımız Almanya’ya gidip geldi. Bu nedenle virüs taşıdı. Lakin onun da hasta olduğundan haberi yoktu ama istemsizce bizlere bulaştırmış bulundu. Ben de tedavime başlamama rağmen aileme de bulaştırdım. 20 günlük bir tedavi sürecim oldu. 50 günün sonunda ofise dönebildim. Hastalık sizi hem fiziksel olarak hem de mental olarak çok fazla yıpratıyor. Önünüzü, yarınınızı göremiyorsunuz. Bu dönemde haberleri ve televizyonu özellikle izlemedim ama bir süre sonra dayanamayıp istemsizce bakma gereği duyuyorsunuz. Yakalanmamak için elimden geleni yaptım ama yine de yakalanmaktan kurtulamadım” şeklinde konuştu.
Türkiye’de önemli bir sektör olan futbol da pandemiden oldukça etkilendi. Spor muhabirlerinin maç sonrası basın toplantılarına katılımının sınırlandırıldığını belirten Uğur Çem, “Pandemi öncesinde bütün ulusal basın mensupları maçlara ve federasyon toplantılarına çok rahat katılabilirken pandemiyle beraber federasyonun aldığı karar doğrultusunda toplantılara sadece Anadolu Ajansı’ndan (AA) bir muhabir ve foto muhabiri katılabilir oldu. Biz dışarıdan AA muhabirleri aracılığıyla sorularımızı ileterek cevaplarımızı alabildik. Bir kalabalık oluşmaması ve bulaş riskinin önlenmesi için bu tedbirler alındı” dedi.
Tribünlerin seyircisiz kalmasının futbol takımının motivasyonunu da etkilediğini vurgulayan Uğur Çem; “Bu dönemde futbolcular hakkında covide yakalandı haberlerini yaparken özellikle dikkat ediyorsunuz. Çünkü kimse yalan haberinin gazetelerde dolaşılmasını istemez. Biz de mesleki etik açısından bu noktalara ayrıca hassas yaklaşıyoruz. Kısaca özetleyecek olursam maçlar da dâhil olmak üzere spor camiasının eski tadı yok şu anda. Ama el mahkûm bu dönemi bu şekilde atlatmak zorundayız.” diyerek sözlerini noktaladı.
FACEBOOK YORUMLAR