DERSANELER
Dershaneler, son üç ayın, hükümetle Fetullah Hoca Efendi ve cemaati arasındaki en canlı ve ateşli konuları arasında yer almaktadır
17 Mart 2014 - 01:56
Dershaneler, son üç ayın, hükümetle Fetullah Hoca Efendi ve cemaati arasındaki en canlı ve ateşli konuları arasında yer almaktadır. Konu Sayın Başbakanımız tarafından çok ciddi bir şekilde ele alınmış, kamuoyunda tartışma konusu haline gelmiştir. Türkiye’deki özel mahkemelerin kuruluşu ve işletilmesiyle ilgili bütün sorumluluk ve yönlendirilişin asıl sorumlusu ve yönlendireni olarak yine Hoca efendiyi göstermiştir. Burada ben, paralel devlet yorum ve taraf olma konusuna girmeyeceğim. Benim üzerinde durmak istediğim mesele, dershanelerin, özel kişi ve cemaatlerin güdümünde olması ile olmaması arasındaki toplum adına yarar ve mahsurları ortaya koymaktır.
Önce dershanelerin işlevi üzerinde duralım. Dershanelerin görevi, ana kucağı ve ocağından yeni çıkmış genç dimağları kucaklayarak onları, hayatları boyunca kendilerine lazım olacak bilgi ve beceriyi vererek her türlü problemi çözecek şekilde yetiştirmek. Onları hem kendi memleketlerinde, hem de uluslararası arenada, diğer insanlarla uyumlu olabilmeleri konusunda bilinçli hale getirmek. Kısaca, bu genç dimağları bilgi ve beceri ile donatırken, vereceğimiz bilgi ve becerinin çağdaş kültüre, onun icaplarına uyup uymadığına da dikkat edilmesi olmazsa olmazlardandır. Öğrencilerimizi hayatın bütün dallarında her türlü yarışa hazır hale getirmeliyiz. Vatanın bekasını sağlayacak olan bu gençlerin, aynı zamanda da adalet dağıtan insanlar olmalarını temin de, yine kendilerine bırakılarak, doğru düşünebilme, doğru kararlar verebilmeye temel teşkil edecek olan bireyler olarak yetiştirilmelerini sağlamak da devletin en önemli görevleri arasındadır. Öyleyse bireylerin eğitim ve öğretim konusundaki yetişmeleri, yine devlet eliyle olmalıdır. Çünkü devlet her türlü uzman ve elemana sahip olup, araştırmalarını da en iyi şekilde yapabilme olanağına sahiptir. Toplumu meydana getiren bireylerin eğitim ve öğretimi asla özel ve tüzel kişilerin eline bırakılmamalıdır. Sonuç çok tehlikeli olabilir. Hatta devletin varlığı, başkaları tarafından tartışma konusu da olabilir. Özel ve tüzel kişiler hükümetlerle boy ölçüşmeye kalkabilir. Bu özel ve tüzel kişileri cemaatler olarak adlandırırsak konu daha da iyi anlaşılır. Yani dershaneler hiçbir zaman cemaatlerin eline bırakılmamalıdır. Bırakılırsa, neler olabileceği, son günlerde şahit olduğumuz, gördüğümüz en önemli konulardan birisidir. En önemli konu olmaya da devam edecektir. Eğitim ve öğretim işi gibi önemli bir görev asla cemaatlere, tekke ve zaviyelere bırakılmamalıdır. Zaten Türkiye Cumhuriyetinin kurucuları da bunun sakıncalarını Osmanlı Devleti zamanında yaşayarak görmüşler, onun için de devlet dışındaki hiçbir kuruluşun böyle bir kutsal görevi üstlenmelerini tasvip etmemişlerdir. Devlet mekanizmaları buna çok dikkat etmelidirler. Sanayi ülkelerinin büyük bir kısmı asla eğitim ve öğretimin ipini ne cemaatlere ne de vakıflara bırakırlar. Türküye Cumhuriyeti bu konuda düştüğü zafiyeti, hatayı düzeltmelidir.
Önce dershanelerin işlevi üzerinde duralım. Dershanelerin görevi, ana kucağı ve ocağından yeni çıkmış genç dimağları kucaklayarak onları, hayatları boyunca kendilerine lazım olacak bilgi ve beceriyi vererek her türlü problemi çözecek şekilde yetiştirmek. Onları hem kendi memleketlerinde, hem de uluslararası arenada, diğer insanlarla uyumlu olabilmeleri konusunda bilinçli hale getirmek. Kısaca, bu genç dimağları bilgi ve beceri ile donatırken, vereceğimiz bilgi ve becerinin çağdaş kültüre, onun icaplarına uyup uymadığına da dikkat edilmesi olmazsa olmazlardandır. Öğrencilerimizi hayatın bütün dallarında her türlü yarışa hazır hale getirmeliyiz. Vatanın bekasını sağlayacak olan bu gençlerin, aynı zamanda da adalet dağıtan insanlar olmalarını temin de, yine kendilerine bırakılarak, doğru düşünebilme, doğru kararlar verebilmeye temel teşkil edecek olan bireyler olarak yetiştirilmelerini sağlamak da devletin en önemli görevleri arasındadır. Öyleyse bireylerin eğitim ve öğretim konusundaki yetişmeleri, yine devlet eliyle olmalıdır. Çünkü devlet her türlü uzman ve elemana sahip olup, araştırmalarını da en iyi şekilde yapabilme olanağına sahiptir. Toplumu meydana getiren bireylerin eğitim ve öğretimi asla özel ve tüzel kişilerin eline bırakılmamalıdır. Sonuç çok tehlikeli olabilir. Hatta devletin varlığı, başkaları tarafından tartışma konusu da olabilir. Özel ve tüzel kişiler hükümetlerle boy ölçüşmeye kalkabilir. Bu özel ve tüzel kişileri cemaatler olarak adlandırırsak konu daha da iyi anlaşılır. Yani dershaneler hiçbir zaman cemaatlerin eline bırakılmamalıdır. Bırakılırsa, neler olabileceği, son günlerde şahit olduğumuz, gördüğümüz en önemli konulardan birisidir. En önemli konu olmaya da devam edecektir. Eğitim ve öğretim işi gibi önemli bir görev asla cemaatlere, tekke ve zaviyelere bırakılmamalıdır. Zaten Türkiye Cumhuriyetinin kurucuları da bunun sakıncalarını Osmanlı Devleti zamanında yaşayarak görmüşler, onun için de devlet dışındaki hiçbir kuruluşun böyle bir kutsal görevi üstlenmelerini tasvip etmemişlerdir. Devlet mekanizmaları buna çok dikkat etmelidirler. Sanayi ülkelerinin büyük bir kısmı asla eğitim ve öğretimin ipini ne cemaatlere ne de vakıflara bırakırlar. Türküye Cumhuriyeti bu konuda düştüğü zafiyeti, hatayı düzeltmelidir.
kavranoğlu
FACEBOOK YORUMLAR