Diyanet-Sen Samsun 1 Nolu Şube Başkanı Nevzat Oy, Som günlerde çıkan olaylarla ilgili basın açıklaması yaptı.
BAŞKAN’DAN BASIN AÇIKLAMASI Diyanet-Sen Samsun 1 Nolu Şube Başkanı Nevzat Oy, Som günlerde çıkan olaylarla ilgili basın açıklaması yaptı
20 Ağustos 2014 - 15:12
BAŞKAN’DAN BASIN AÇIKLAMASI
Diyanet-Sen Samsun 1 Nolu Şube Başkanı Nevzat Oy, Som günlerde çıkan olaylarla ilgili basın açıklaması yaptı.
Son günlerde eski alışkanlıklarının depreşmesi sonrası kamuoyunda yanlış bir algı oluşturma ve tefrika çıkarma gayreti içerisinde olan çevreler diyanet camiasını ve mütedeyyin insanları töhmet altında bırakacak açıklamalarda bulunmaktadır. Bu durum sendikamızı kamuoyunu bilgilendirmeye mecbur etmiştir.
Samsun Müftüsü Sayın Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Öztürk’ün doğum yeri olan Trabzon’un Şalpazarı ilçesindeki Sis Dağı Yayla Şenliklerinde hemşerilerine hitaben yapmış olduğu samimi bir konuşma bağlamından çıkartılarak Samsun Halk Evleri ve bir takım basın yayın organları ve marjinal gruplar tarafından irtica çığırtkanlığına dönüştürülmeye çalışılmaktadır. On iki yıldır ülkeyi yöneten iktidarın bakış açısını ortaya koyduğu iddiasıyla hükümetin icraatlarına ve muhafazakâr toplumun hayat tarzını eleştiriye dönük protesto eylemi gerçekleştirilmiştir.
Oynanan horonun usulünde ve yapılan konuşmanın muhtevasında tarafların hoşuna gitmeyen ve eleştirilecek hususlar olabilir. Ancak lokal bir konuyu bu ülkeyi idare eden iktidarın zihin kodlarını işaret ederek eleştiri konusu yapmak son derece yanlış ve maksadını aşan bir değerlendirilmedir. Kamuoyunun geçmişteki eylemleri ile çok iyi tanıdığı bu yapılanmalar halkın değerlerini hiçe sayarak aşağılayıcı bir üslupla eski Türkiye’nin hayalini kurmaktadırlar. Yıllarca azınlık olmalarına rağmen yüksek perdeli ses tonları ile Anadolu insanını susturduklarını zannedenler, artık halkın kendilerine teveccüh göstermediğini, kuru gürültüden hiç ama hiç hoşlanmadığını bilmelidirler.
Kutsal dinimizin temel değerlerini sapıklık ve gericilik olarak tanımlayarak, din adamlarını sapıklıkla itham edenler etraflarına bakıp yalnızlıklarını görerek sapkınlıklarının farkına varmalıdırlar. Siyasi saplantıları yüzünden dini her konuyu siyasete indirgeme hastalığından artık vazgeçilmelidir. Herkesin ortak değeri olan Yüce dinimiz hiçbir siyasi anlayışın hegemonyası altına girmeyecek kadar evrensel mesajlar içermektedir. Lokal bir hususu evirip çevirerek siyasallaştırıp servis etmeye çalışmanın toplumsal barışa nasıl bir katkı sunduğunu kamuoyunun takdirlerine bırakıyoruz.
Söz konusu yayla şenliklerinde yapılan konuşma dikkatlice dinlenirse hiçbir şekilde Horonun haram olduğundan bahsedilmemektedir. Karadeniz folklorunun olmazsa olmazı olan, ulusal ve uluslar arası düzeyde bölgemizin tanıtımına katkı sağlayan milli değerimizin haram olduğunu ifade etmek akıllara ziyan bir durumdur. Dinî anlamda mahremiyet esası göz önüne alınarak folklorun uygulanış biçimine itiraz edilmiştir. Müftü beyin hatırlatma ötesinde yasal bir yaptırımı söz konusu olmamıştır, olamazda. Tavsiye niteliğindeki bir ifadeyi rejim tehdidine dönüştürmek, oradan siyasi iktidarı vurmaya çalışmak iyi niyetle izah edilmez.
Biz biliyoruz ki; bu dinin tebliğcisi Hz. Peygamber, hanımı Hz. Aişe ile birlikte bizzat mescitte bir bayram günü Habeşli folklor ekibinin gösterisini izlemiştir. Kadın ve erkeği ortak bir vasıf olan insan kavramı üzerinden en üstün mercie yerleştiren İslam dininin kadını aşağıladığı vehmine kapılmak tek kelimeyle cehalet tezahürüdür. Hz. Peygamber’in son veda hutbesinde erkek haklarından değil de, bu gün dahi kadının ulaşamadığı üst düzey haklarından bahsetmesi manidardır. Kur-an’da erkek suresi yoktur ancak, kadın suresi vardır. İslam kadını cinsel bir meta olarak görmekten öte, kâinatın en değerli varlığı anne ve eş olarak görür. Kadın bir çiçektir, onun yaban ellerde solmasına müsaade yoktur. Bu dinde hiç bir cinsel ayrımcılık bulamazsınız. Cehaletleri nedeni ile töreyi din zannederek kadın üzerinden dine ve dindar insanlara saldıranlara asırlar boyu bu kapıdan malzeme çıkmamış, bugün de çıkmayacaktır.
Sokaklara dökülüp kadın erkek ayrımcılığından dem vuranlara şu suali sormadan geçemiyoruz: Kadın ve erkeğin el ele horon tepmesini kadın erkek eşitliğinin vazgeçilmezi görenler ve bir bardak suda fırtına koparanlar, dün başörtüleri ile erkekli kadınlı el ele üniversitelere, ilim yuvalarına girmeye çalışan genç kızlarımızın önüne neden setler örüyordunuz. Onları acımasızca birbirilerinden ayırıyordunuz. İkna odalarında tacizde bulunuyordunuz? Erkekler hiçbir sorun yaşamadan eğitimlerine devam ederken genç kızlarımızın saçlarından sürünerek kapı dışarı atılmasına karşı bu gün olduğu gibi neden avazınız çıktığı kadar bağırmıyordunuz. Sizleri Suriye’deki Yermük kampında otla çocuklarını beslemeye çalışan, Filistin’de, Irak’ta ve diğer bölgelerde bombalar altında parçalanmış çocuklarının bedenlerini toplayan zavallı anneler (kadınlar) için de eylem yapmaya, en azından zulme dur demeye çağırıyoruz. Horon hassasiyetinizin binde birlik kısmını bu zavallı kadınlar içinde göstermenizi bekliyoruz.
Şu iyi bilinmelidir ki geçmişte ve bu gün milli ve manevi değerlerine bağlı insanlara gerici, yobaz ve irticacı derken ilerici olarak kendinizi topluma lanse etmeye çalışan sizler insanlık ve hizmet adına hangi eserinizi ortaya koyacaksınız. Yakıp yıktığınız yerleri mi? Ama bu gün gerici yobaz ve irticacı dediğiniz insanlar ekonomide sağlıkta eğitimde ulaşımda ve hayatın tüm safhalarında hizmetin en güzelini vermiş hatta zulme uğramış tüm dünya insanlarına el uzatmış kimsesizlere kimse olmuştur.
Yine şu çok iyi bilinmelidir ki siz insanları özellikle kızlarımızı ikna odalarında ağlatıp gözyaşı döktünüz. Kadınlarımızı kamusal alan deyip küçük düşürüp rencide ettiniz bu gün iktidarı elinde bulunduranlar ve muhafazakâr milli ve manevi değerlerine bağlı insanlar ( vakıf, dernek STK ve iktidarlar) kılık kıyafetinizden ve düşüncelerinizden dolayı sizi asla ve asla ağlatmayacaklardır bundan emin olabilirsiniz.
Kur’an’ın ifadesi ile ‘Kadın erkeğin, erkek kadının örtüsüdür’, yani her şeyidir. Biz bu coğrafyada farklı ırk, din, dil, mezhep ve cinsiyetleri ile her bireyin eşit ölçüler içerisinde mutlu bir şekilde yaşamasını istiyoruz. Kimse durumdan vazife çıkartarak aramıza ayrık tohumları ekmeye çalışmasın. Biz din görevlileri olarak, kardeşliğimize gölge düşürecek her türlü tefrika ve fitne ortamının oluşmasına matuf gerçekleştirilen eylemleri kınıyor, halkın kutsallarına karşı herkesi saygıya davet ediyoruz.
Diyanet-Sen Samsun 1 Nolu Şube Başkanı Nevzat Oy, Som günlerde çıkan olaylarla ilgili basın açıklaması yaptı.
Son günlerde eski alışkanlıklarının depreşmesi sonrası kamuoyunda yanlış bir algı oluşturma ve tefrika çıkarma gayreti içerisinde olan çevreler diyanet camiasını ve mütedeyyin insanları töhmet altında bırakacak açıklamalarda bulunmaktadır. Bu durum sendikamızı kamuoyunu bilgilendirmeye mecbur etmiştir.
Samsun Müftüsü Sayın Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Öztürk’ün doğum yeri olan Trabzon’un Şalpazarı ilçesindeki Sis Dağı Yayla Şenliklerinde hemşerilerine hitaben yapmış olduğu samimi bir konuşma bağlamından çıkartılarak Samsun Halk Evleri ve bir takım basın yayın organları ve marjinal gruplar tarafından irtica çığırtkanlığına dönüştürülmeye çalışılmaktadır. On iki yıldır ülkeyi yöneten iktidarın bakış açısını ortaya koyduğu iddiasıyla hükümetin icraatlarına ve muhafazakâr toplumun hayat tarzını eleştiriye dönük protesto eylemi gerçekleştirilmiştir.
Oynanan horonun usulünde ve yapılan konuşmanın muhtevasında tarafların hoşuna gitmeyen ve eleştirilecek hususlar olabilir. Ancak lokal bir konuyu bu ülkeyi idare eden iktidarın zihin kodlarını işaret ederek eleştiri konusu yapmak son derece yanlış ve maksadını aşan bir değerlendirilmedir. Kamuoyunun geçmişteki eylemleri ile çok iyi tanıdığı bu yapılanmalar halkın değerlerini hiçe sayarak aşağılayıcı bir üslupla eski Türkiye’nin hayalini kurmaktadırlar. Yıllarca azınlık olmalarına rağmen yüksek perdeli ses tonları ile Anadolu insanını susturduklarını zannedenler, artık halkın kendilerine teveccüh göstermediğini, kuru gürültüden hiç ama hiç hoşlanmadığını bilmelidirler.
Kutsal dinimizin temel değerlerini sapıklık ve gericilik olarak tanımlayarak, din adamlarını sapıklıkla itham edenler etraflarına bakıp yalnızlıklarını görerek sapkınlıklarının farkına varmalıdırlar. Siyasi saplantıları yüzünden dini her konuyu siyasete indirgeme hastalığından artık vazgeçilmelidir. Herkesin ortak değeri olan Yüce dinimiz hiçbir siyasi anlayışın hegemonyası altına girmeyecek kadar evrensel mesajlar içermektedir. Lokal bir hususu evirip çevirerek siyasallaştırıp servis etmeye çalışmanın toplumsal barışa nasıl bir katkı sunduğunu kamuoyunun takdirlerine bırakıyoruz.
Söz konusu yayla şenliklerinde yapılan konuşma dikkatlice dinlenirse hiçbir şekilde Horonun haram olduğundan bahsedilmemektedir. Karadeniz folklorunun olmazsa olmazı olan, ulusal ve uluslar arası düzeyde bölgemizin tanıtımına katkı sağlayan milli değerimizin haram olduğunu ifade etmek akıllara ziyan bir durumdur. Dinî anlamda mahremiyet esası göz önüne alınarak folklorun uygulanış biçimine itiraz edilmiştir. Müftü beyin hatırlatma ötesinde yasal bir yaptırımı söz konusu olmamıştır, olamazda. Tavsiye niteliğindeki bir ifadeyi rejim tehdidine dönüştürmek, oradan siyasi iktidarı vurmaya çalışmak iyi niyetle izah edilmez.
Biz biliyoruz ki; bu dinin tebliğcisi Hz. Peygamber, hanımı Hz. Aişe ile birlikte bizzat mescitte bir bayram günü Habeşli folklor ekibinin gösterisini izlemiştir. Kadın ve erkeği ortak bir vasıf olan insan kavramı üzerinden en üstün mercie yerleştiren İslam dininin kadını aşağıladığı vehmine kapılmak tek kelimeyle cehalet tezahürüdür. Hz. Peygamber’in son veda hutbesinde erkek haklarından değil de, bu gün dahi kadının ulaşamadığı üst düzey haklarından bahsetmesi manidardır. Kur-an’da erkek suresi yoktur ancak, kadın suresi vardır. İslam kadını cinsel bir meta olarak görmekten öte, kâinatın en değerli varlığı anne ve eş olarak görür. Kadın bir çiçektir, onun yaban ellerde solmasına müsaade yoktur. Bu dinde hiç bir cinsel ayrımcılık bulamazsınız. Cehaletleri nedeni ile töreyi din zannederek kadın üzerinden dine ve dindar insanlara saldıranlara asırlar boyu bu kapıdan malzeme çıkmamış, bugün de çıkmayacaktır.
Sokaklara dökülüp kadın erkek ayrımcılığından dem vuranlara şu suali sormadan geçemiyoruz: Kadın ve erkeğin el ele horon tepmesini kadın erkek eşitliğinin vazgeçilmezi görenler ve bir bardak suda fırtına koparanlar, dün başörtüleri ile erkekli kadınlı el ele üniversitelere, ilim yuvalarına girmeye çalışan genç kızlarımızın önüne neden setler örüyordunuz. Onları acımasızca birbirilerinden ayırıyordunuz. İkna odalarında tacizde bulunuyordunuz? Erkekler hiçbir sorun yaşamadan eğitimlerine devam ederken genç kızlarımızın saçlarından sürünerek kapı dışarı atılmasına karşı bu gün olduğu gibi neden avazınız çıktığı kadar bağırmıyordunuz. Sizleri Suriye’deki Yermük kampında otla çocuklarını beslemeye çalışan, Filistin’de, Irak’ta ve diğer bölgelerde bombalar altında parçalanmış çocuklarının bedenlerini toplayan zavallı anneler (kadınlar) için de eylem yapmaya, en azından zulme dur demeye çağırıyoruz. Horon hassasiyetinizin binde birlik kısmını bu zavallı kadınlar içinde göstermenizi bekliyoruz.
Şu iyi bilinmelidir ki geçmişte ve bu gün milli ve manevi değerlerine bağlı insanlara gerici, yobaz ve irticacı derken ilerici olarak kendinizi topluma lanse etmeye çalışan sizler insanlık ve hizmet adına hangi eserinizi ortaya koyacaksınız. Yakıp yıktığınız yerleri mi? Ama bu gün gerici yobaz ve irticacı dediğiniz insanlar ekonomide sağlıkta eğitimde ulaşımda ve hayatın tüm safhalarında hizmetin en güzelini vermiş hatta zulme uğramış tüm dünya insanlarına el uzatmış kimsesizlere kimse olmuştur.
Yine şu çok iyi bilinmelidir ki siz insanları özellikle kızlarımızı ikna odalarında ağlatıp gözyaşı döktünüz. Kadınlarımızı kamusal alan deyip küçük düşürüp rencide ettiniz bu gün iktidarı elinde bulunduranlar ve muhafazakâr milli ve manevi değerlerine bağlı insanlar ( vakıf, dernek STK ve iktidarlar) kılık kıyafetinizden ve düşüncelerinizden dolayı sizi asla ve asla ağlatmayacaklardır bundan emin olabilirsiniz.
Kur’an’ın ifadesi ile ‘Kadın erkeğin, erkek kadının örtüsüdür’, yani her şeyidir. Biz bu coğrafyada farklı ırk, din, dil, mezhep ve cinsiyetleri ile her bireyin eşit ölçüler içerisinde mutlu bir şekilde yaşamasını istiyoruz. Kimse durumdan vazife çıkartarak aramıza ayrık tohumları ekmeye çalışmasın. Biz din görevlileri olarak, kardeşliğimize gölge düşürecek her türlü tefrika ve fitne ortamının oluşmasına matuf gerçekleştirilen eylemleri kınıyor, halkın kutsallarına karşı herkesi saygıya davet ediyoruz.
FACEBOOK YORUMLAR