Dünya Biyoçeşitliliğini Kaybediyor
Dünyanın son 60 yıldaki biyoçeşitlilik kaybının ilişkin TÜBA, “Biyoçeşitlilik, Tarım ve Gıda” adlı kitabıyla konuyu çok boyutlu ve multidisipliner bir bakış açısıyla ele aldı.
19 Eylül 2024 - 13:06
TÜBA Asli Üyeleri Prof. Dr. Mehmet Emin Aydın ve Prof. Dr. Kazim Şahin ile TÜBA-Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Sezai Ercişli’nin editörlüğünü yaptığı eser; iklim değişikliğinin tarımsal biyoçeşitliliğe etkisi, hatalı su kullanımı, bilinçsiz gübre kullanımı, hatalı pestisit kullanımı, su ürünleri üretimi ve balık biyoçeşitliliği, geleneksel / yerel tohumlar, GDO ile tarımsal ürünlerde biyoçeşitliliği koruma yöntemleri gibi pek çok hayati konu başlığını detaylarıyla mercek altına alırken diğer yandan çözüm önerileri ve stratejileriyle karar alıcılara, bilim insanlarına ve araştırmacılara yol gösteriyor.
Konu hakkında konuşan TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker biyoçeşitliliğin öneminin özellikle canlı hayatı ve geleceği açısından büyük önem arz ettiğini söyledi ve insanoğlunun bilinçsiz faaliyetlerinin sonucu oluşan büyük kaybın; istilacı türlerin artışı, habitat kayıpları, aşırı kullanım ve kirlilik sonucu ortaya çıkan küresel ısınmayla daha fazla ivme kazandığını ifade etti.
Türkiye Dünyanın en çok biyoçeşitlilik kaybının yaşandığı Akdeniz havzasında yer alıyor.
“Küresel biyoçeşitlilik kaybı tarım arazilerinin turizm veya iskân amaçlı kullanımı, kuraklık nedeniyle arazi yapısında değişim ve göllerin yok olması gibi arazi kullanımında değişiklik, habitat kaybı ve parçalanma, doğal kaynakların aşırı kullanımı, kirlilik, istilacı yabancı türlerin artışı, iklim değişikliği dâhil olmak üzere çok sayıda tehditle karşı karşıya. Biyoçeşitlilik kaybı, farklı türlerin dünya çapında yok olmasının yanı sıra, belirli bir habitattaki türlerin yerel olarak azalmasını da içeriyor. Türkiye’nin Dünya genelinde en fazla biyoçeşitlilik kaybının yaşandığı Akdeniz havzasında yer alması biyoçeşitlilik kaybı yönünden oldukça kırılgan bir hale getiriyor. Küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği, küresel biyolojik çeşitlilik için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Bazı araştırmalar, tarımın genişlemesi nedeniyle habitat tahribatının ve ayrıca yaban hayatının aşırı sömürülmesinin temel etken olduğunu, dolayısıyla biyoçeşitlilik kaybının en önemli itici güçleri arasında iklim değişikliği ile birlikte bunların olduğuna işaret ediyor” dedi.
Başkan Şeker ayrıca Kanada’da düzenlenen COP15’te Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi’ne atıfta bulunan Başkan Şeker, Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi, gelecek nesiller için doğayı korumayı, iyileştirmeyi ve yeşil yatırımları teşvik etmeyi amaçlayan küresel hedefleri içerdiği bilgisini verdi ve 2030’a kadar küresel olarak kara ve deniz yaşamında bozulan ekosistemlerin yüzde 30’unun restore edilmesi hedeflendiğini belirtti.
Konu hakkında konuşan TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker biyoçeşitliliğin öneminin özellikle canlı hayatı ve geleceği açısından büyük önem arz ettiğini söyledi ve insanoğlunun bilinçsiz faaliyetlerinin sonucu oluşan büyük kaybın; istilacı türlerin artışı, habitat kayıpları, aşırı kullanım ve kirlilik sonucu ortaya çıkan küresel ısınmayla daha fazla ivme kazandığını ifade etti.
Türkiye Dünyanın en çok biyoçeşitlilik kaybının yaşandığı Akdeniz havzasında yer alıyor.
“Küresel biyoçeşitlilik kaybı tarım arazilerinin turizm veya iskân amaçlı kullanımı, kuraklık nedeniyle arazi yapısında değişim ve göllerin yok olması gibi arazi kullanımında değişiklik, habitat kaybı ve parçalanma, doğal kaynakların aşırı kullanımı, kirlilik, istilacı yabancı türlerin artışı, iklim değişikliği dâhil olmak üzere çok sayıda tehditle karşı karşıya. Biyoçeşitlilik kaybı, farklı türlerin dünya çapında yok olmasının yanı sıra, belirli bir habitattaki türlerin yerel olarak azalmasını da içeriyor. Türkiye’nin Dünya genelinde en fazla biyoçeşitlilik kaybının yaşandığı Akdeniz havzasında yer alması biyoçeşitlilik kaybı yönünden oldukça kırılgan bir hale getiriyor. Küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği, küresel biyolojik çeşitlilik için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Bazı araştırmalar, tarımın genişlemesi nedeniyle habitat tahribatının ve ayrıca yaban hayatının aşırı sömürülmesinin temel etken olduğunu, dolayısıyla biyoçeşitlilik kaybının en önemli itici güçleri arasında iklim değişikliği ile birlikte bunların olduğuna işaret ediyor” dedi.
Başkan Şeker ayrıca Kanada’da düzenlenen COP15’te Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi’ne atıfta bulunan Başkan Şeker, Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi, gelecek nesiller için doğayı korumayı, iyileştirmeyi ve yeşil yatırımları teşvik etmeyi amaçlayan küresel hedefleri içerdiği bilgisini verdi ve 2030’a kadar küresel olarak kara ve deniz yaşamında bozulan ekosistemlerin yüzde 30’unun restore edilmesi hedeflendiğini belirtti.
FACEBOOK YORUMLAR