Hani bizde bir laf vardır...

“TAKKECİ İBRAHİM AĞA”NIN HANIMINI GEÇTİK! Hani bizde bir laf vardır, ağzı olan konuşuyor! Öyle bir yaratık olduk ki ağzından çıkanı kimse duymuyor… Devletin sırrıdır mırrıdır her şey

Hani bizde bir laf vardır...
29 Ağustos 2015 - 01:52
“TAKKECİ İBRAHİM AĞA”NIN HANIMINI GEÇTİK!

Hani bizde bir laf vardır, ağzı olan konuşuyor!

Öyle bir yaratık olduk ki ağzından çıkanı kimse duymuyor…

Devletin sırrıdır mırrıdır her şey meydanda!

Ha devlet sırrı dediğimiz o devletin milletinin menfaatinde olan işlerdir.

Dünyaya baktığımızda her güçlü ve gelişmiş ülkelerin devletleri için namahremleri vardır.

Yani bu tür devletler kendi çıkarları için etkili ve yetkililer bazı sırları kesinlikle dışarı sızdırmaz veya sızdıramaz…

Ama bizim ülkede iş böyle mi dersiniz?

Ne mümkün her şey meydanda…

Yahu insanların bile namahrem yerleri veya işleri vardır.

Devletin de devamlılığı için milletinin menfaatine bazı gizli işleri vardır ve olacaktır da…

Bizim ülkede bazı siyasetçi, bürokrat, gazeteci, amiri memuru sanki asli göreviymiş boş boş konuşur…

Bu milletinin veya devletinin menfaatine mi ona asla bakmazlar…

Konuşalım da ne olursa olsun…

Siz hiç dünyayı idare eden sömüren ülkeler; Amerika, İngiltere, Almanya gibi ülkelerdeki siyasetçilerinin veya bürokratlarının gazetecilerinin bizdekiler gibi konuştuğunu duydunuz mu?

Duyamazsınız, Çünkü adamlar devleti ve milleti için görevlerini yapıyor.

Onun içindir ki dünyayı sömürüp vatandaşlarının refahını sağlıyorlar!

Bizdekilerin ağızlarından adeta salyalar akmakta…

Bu ne kin ve düşmanlık…

Düşmanımız bizim yaptıklarımızı bize yapmıyor…

Ağzımız yalamalaştı!

Herkes bu dünyadaki ömrünü görevini bitirip bu dünyadan göçüp gidecek…

Bu dünyada herkesin bir imtihanı var!

Her insan bulunduğu halde imtihandadır… Kral Krallığı ile Siyasetçi siyasetçiliği ile bürokrat bürokratlığı ile Yoksul yoksulluk halinde imtihanda, varlıklı da varlıklı halde imtihanda…

İnsanlar bulundukları halin imtihanını verebilmek için ekonomik imkânı mütevazı durumda olanlar, bulundukları hale şükretmeli, tahammül göstermeli, “Bu da geçer ya Hu” Rabbimizden iyi günler geleceğini ümitle beklemeli…

Müsait durumda olanlar da şımarmamalı, isyana, günaha, sapmamalı, onun mükellefiyetini yerine getirmeli ki, o da zenginlikte imtihanını kaybetmemeli.

Rivayete göre 1500 yıllarında İstanbul’da yaşamış “Takkeci İbrahim Ağa” diye biri varmış…

Bu “Takkeci İbrahim Ağa’nın” bir hikâyesi var;

İstanbul Topkapı’da “Takkeci İbrahim Ağa” Camii adında bir cami vardır. Bu cami, geçmiş devrin çini sanatını da bu güne taşımıştır. Bu caminin enteresan bir yapılışı vardır. O zaman bu caminin olduğu yerde “Takkeci İbrahim Ağa” diye bir adamın gecekondusu vardı. Bu adamın mesleği de fes, kalpak ve takke yapmaktı. Bu adam yaptığı takkeleri fesçiler çarşısında satar, oradan kazandığı paralarla hayatını devam ettirirdi.

Bir gün şöyle der; “Ya Rabbi, bu mütevazı imkânla ben ömrümü sürüp gidiyorum. Sen bana bir servet lütfetsen de bu civarda cami yok, şuraya bir güzel cami yapsam.”

“Takkeci İbrahim Ağa” böyle dua ederken bir gün bir rüya görür. Ak sakallı, nur yüzlü bir buna der ki; “İbrahim Ağa sen boşuna buralarda kısmet arama. Senin kısmetin aslında Bağdat’ta. Bağdat meydanında köprünün yan tarafındaki avlunun içinde bir hurma ağacı var. Hurma ağacına sarılı vaziyette bir üzüm asması var. Senin kısmetin orada. Sen Bağdat’a gideceksin, o hurmadan ve üzümden yiyeceksin. Ondan sonra kısmetin açılacak.”

Bu rüyayı “İbrahim Ağa” bir defa görür, önemsemez, ikinci defa görür, yine ehemmiyet vermez. Aynı rüyayı üçüncü defa görünce “İbrahim Ağa” bu işe takılır, der ki; “bunda bir hikmet var, demek benim kısmetim Bağdat’ta. Gideyim, kısmetimi bulayım.”

Ve “İbrahim Ağa” çarığı çeker, heybesini sırtına alır, azığını doldurur, yola düşer. Nihayet Bağdat’a varır. Tarif edildiği şekilde hurma ağacını ve ona sarılı asmayı bulur. Hemen hurma ağacından hurma, asmadan da üzüm yer. Derken yol yorgunluğunun da etkisi ile rehavet basar ve olduğu yerde uyuyakalır. “İbrahim Ağa” rüyasında karşısına yine aynı zat çıkar, tebessüm etmektedir.

Hayrola “İbrahim Ağa” ne işin var burada?

“Ne işim olacak” der, “mesele malum. Geldim bakalım, burada servet bize nereden gelecek?”.

Devamı var...

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum