İŞİNİN HAKKINI VERMEK…

İŞİNİN HAKKINI VERMEK… Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yanın ölecekmiş gibi de ahiret için çalışmak Müslümanın ilkesidir

21 Aralık 2014 - 23:42
İŞİNİN HAKKINI VERMEK…

Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yanın ölecekmiş gibi de ahiret için çalışmak Müslümanın ilkesidir. Bu ilke, Peygamberi tavsiyelere dayalı, inancın gereği yapılması gerekenlerdendir. Çalışan kazanır, çalışmayan da kaybeder. Belki çalışmayanlar da hayatını yürütme konusunda sıkıntı çekmeyebilir ama bu kaybetmedikleri anlamına gelmez. Çalışmak, sadece dünyalık elde etmek için değildir. Bir şekilde maddi ve mali imkanları yerinde olan kimselerin dünyalık elde etmek için çalışmaları gerekmeyebilir ancak inançları gereği çalışmaları zorunludur. İslam inancına göre kişi kendisi için değil, başkası için çalışır. Yaptığı her işten, kendisinin dışında bulunan insan ve canlılar istifade eder.
Dikilen bir ağacın meyvesinden yiyen böcekler, ağacı dikenin sadaka sevabı kazanmasına neden olur. Ticaret yaparak kazanç sağlayan, başkalarının nafaka teminine ve ihtiyaçlarının giderilmesine yardımcı olur ve böylece ahireti için de sermaye oluşturur. Ziraat yaparak hayatını devam ettiren kimse, zirai mahsullerinin karşılığında dünyalık elde eder ama esas itibariyle başkalarının gıdasını temin ettiği, mahlûkatın yiyeceğini sağladığı için de Cennetlik ameller yapmış olur. İdarecilik yapan kimseler, yapmış oldukları görevin karşılığında aldıkları maaşla geçimini sağlarlar ama bu arada idare ettikleri kurumun insanlara hizmet sunmasından dolayı da dua alırlar, sevap kazanırlar. Kamuda çalışan işçi ve memurlar tüm insanların ihtiyaçlarını karşılayacak hizmetler üretirler, hayatın kolay ve verimli geçmesine katkıda bulunurlar, böylece de kendilerinin dışında bulunan kimseler için çalışmış olurlar. Öğretmen ders saatini doldurarak maaşının karşılığı olan zamanı değerlendirir ama derste özveri ile öğrencilerine yaklaşır ve katkı sağlarsa, öğrenci sayısı kadar sadaka sevabı alır. “Taş yerinde ağırdır” diye atasözümüz vardır. Bu atasözünden çok sonuçlar çıkarılabilir. Konumuza ışık tutan penceresi, kim ne iş yapıyorsa mutlaka hakkını vererek yapmalıdır. Tuğla, duvara konursa önemli bir hizmet yapmış olur, ama aynı tuğla suya atılırsa hiçbir işe yaramadığı gibi suyu da bulandırır. Bir şeyi bulunmadığı yerde aramak, hiç aramamaktır. İşinin gereği olan hususların yerine getirilmemesi, hiç iş yapılmadığı anlamına gelir. Tuzağa saçılan buğday taneleri cömertlikten değil, hesaptandır. İnsan da işinin hakkını vererek çalışmadığında, iş yapmış sayılmaz. Bir mum diğerini tutuşturmakla ne ışığından ne de ısısından her hangi bir şey kaybetmez. Aksine kendisi işini görürken, bir başkasının da aynı işi görmesine yardımcı olur. Böylece görevini yerine getirirken, iki veya daha fazla iş yapmış olur ki, hem ömrünü bereketlendirir hem de ahiretini değerlendirir. İster kamu işi olsun, isterse özel işi olsun kişi, işinin hakkını vermemekle, vebal altına girer, emanete ihanet etmiş olur, hem dünyasını hem de ahiretini karartır. Hayatı uyumaktan, gezmekten, eğlenmekten ibaret saymak; hiç yaşamamaktır. Arzusunu ilah edinenlerin ahirette zelil olacakları Kur’ani hakikattir.  İnsan fıtratı çalışmaya ve helal kazanmaya kodlanmıştır. Çalışmamak ve  haram peşinde koşmak fıtrata uygun olmadığı için vicdanları rahatsız eder ve yaralar. Yaralı vicdanlardan oluşan bir toplumda vicdansızlık hayat şekli haline gelir ki o toplum için perişanlıktır.
Hem Müslüman olup, hem de işinde hile yapmak, hem Müslüman olup, hem de çalışmadan yaşamak, hem Müslüman olup, hem de hiç kimseye yardımcı olmamak İslam dininin kurallarıyla izahı zor bir durumdur. Müslümana işinin hakkını vermesi hatırlatılmaz. Bu durum, onun inancının gereğidir zaten.

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum