KADINA ŞİDDET VE SİSTEM
Kadına şiddet konusu son zamanların en acı olaylarından olduğunu hepimiz dile getirmeye çalıştık
27 Şubat 2014 - 21:46
Kadına şiddet konusu son zamanların en acı olaylarından olduğunu hepimiz dile getirmeye çalıştık. Çeşitli şekillerde gazete ve dergilerde sayfa sayfa yazıldı. Ama yazılan yazılar, kadın kuruluşlarının kadınlara uygulanan şiddeti televizyon ve parlamentoya kadar taşımaları, alınan kanuni tedbirler şiddeti azaltmadı, bilhassa son zamanlarda daha da çoğaldı.
Bütün bu çalışmalar gösterdi ki “Kadına şiddet” kanuni tedbirler, yazılan yazılar, televizyondaki oturumların analiz ve tavsiyeleri, Türk toplumunun yüz karası olan bu insanlık dışı davranışı ortadan kaldıramaz. Çünkü bu, toplumu bilgilendiren, onu şekillendiren, düşünce tarzını oluşturan, sistemin işidir, onun eseridir. O halde sisteme bakmalıyız. Sistem toplum içerisinde erkek ve kadına hangi rolleri, hakları, yasakları tavsiye etmektedir. Sistem insan yaradılışına, içgüdüsüne uygun bir sosyal yapı örmeye uygun mu, değil mi? Gözlemlenmelidir kanısındayım. Sistem aynı olmasına rağmen “Kadına şiddet” coğrafi bölgelere göre de farklı bir orantı göstermektedir. Bir de, köy, kasaba ve şehirlere göre de farklılıklar gösterdiği bir vakadır. Zannederim nüfusu az olan yörelerde kadına şiddet uygulanışı daha fazladır. Şiddetin oranı sosyal gelişimle, yetiştirilme şekliyle doğru orantılıdır. Yetiştirilme şekli toplumların kapalı veya açık toplum oluşunu tayin eder. Kapalı toplumlarda evin tek söz sahibi erkektir. Kadına neyi uygun görürse kadın ona uymak mecburiyetindedir. Bu kural kız çocukları için de geçerlidir. Kız çocukları baba evinde babanın evde tek söz sahibi olduğunu görmüş ve kabullenmiştir. Kız çocuğu artık kendi inisiyatifinde olmayı aklından bile geçiremez. Aksi halde yörelere göre az veya çok ceza alabilir. Hatta öldürülebilir de. Güneydoğuda olduğu gibi. Ne yazık ki güneydoğunun “kadına şiddet” töresi Türkiye’nin başka yörelerine de göçler dolayısıyla taşınmaktadır. Evin tek söz sahibi olan erkeklerin, kadına, evin perdesini açma yasağından, sokağa çıkmama yasağına kadar bir sürü yasak uygulayanları hiç de az değildir.
Bu yasakların azlık veya çokluğuna yine sistem karar vermektedir. Kadına şiddet sisteme uyanların sayısıyla doğru orantılıdır. Sistem yasaklarına harfiyen uyan erkeklerin daha hırçın, daha kıskanç oldukları da gözlenebilen bir olgudur. Bu hırçınlık ve kıskançlık, zaman zaman kadın için tahammül edilemez bir hal almıştır artık. Kadın evi terk etmek istemektedir. Söz sahibi olan erkeğin ayranı kabarmıştır. İş kendinle hesaplaşmaya gelmiştir. Kadın kendi başına karar veremediğinden, kocası tarafından cezaya çarpılacaktır. Mahkemeye gitmek çok erkek tarafından kendisi için bir aşağılık kabul edilir ve cezayı kendi keser. Artık ölüm hazırlanmıştır. Kadının canı kocası tarafından alınacaktır. Bu karar kadının ailesi için de uygulanabilir. Durum bütün İslam ülkeleri için de maalesef aynıdır. Hatta çok vahim olan ülkeler vardır. Her şey dünyanın gözü önünde olmaktadır. Taşlamalar vs.
Her şey insanların sosyal yönden gelişmesine bağlıdır. Sosyal yönden gelişmeyi sadece eğitim kurumları sağlar. Onlar da: aile, çevre, okul ve dindir. Demek ki bu eğitim kurumlarında eksiklik veya yanlış uygulamalar var. Bu eksikliklerin verdiği yanlış eğitimin yetiştirdiği kişi de sonunda yaptığı işten çok pişmandır. Pişman olmayanı yoktur sanırım. O halde önceden o severek yetiştirdiğimiz çocuklarımızı suçlu hale sokmamak için doğru eğitelim, sağlam beyinli insanlar hepimize lazım. Tekrar tekrar sistemi sorgulayalım. Kanunlar da hepimize lazım.
Bütün bu çalışmalar gösterdi ki “Kadına şiddet” kanuni tedbirler, yazılan yazılar, televizyondaki oturumların analiz ve tavsiyeleri, Türk toplumunun yüz karası olan bu insanlık dışı davranışı ortadan kaldıramaz. Çünkü bu, toplumu bilgilendiren, onu şekillendiren, düşünce tarzını oluşturan, sistemin işidir, onun eseridir. O halde sisteme bakmalıyız. Sistem toplum içerisinde erkek ve kadına hangi rolleri, hakları, yasakları tavsiye etmektedir. Sistem insan yaradılışına, içgüdüsüne uygun bir sosyal yapı örmeye uygun mu, değil mi? Gözlemlenmelidir kanısındayım. Sistem aynı olmasına rağmen “Kadına şiddet” coğrafi bölgelere göre de farklı bir orantı göstermektedir. Bir de, köy, kasaba ve şehirlere göre de farklılıklar gösterdiği bir vakadır. Zannederim nüfusu az olan yörelerde kadına şiddet uygulanışı daha fazladır. Şiddetin oranı sosyal gelişimle, yetiştirilme şekliyle doğru orantılıdır. Yetiştirilme şekli toplumların kapalı veya açık toplum oluşunu tayin eder. Kapalı toplumlarda evin tek söz sahibi erkektir. Kadına neyi uygun görürse kadın ona uymak mecburiyetindedir. Bu kural kız çocukları için de geçerlidir. Kız çocukları baba evinde babanın evde tek söz sahibi olduğunu görmüş ve kabullenmiştir. Kız çocuğu artık kendi inisiyatifinde olmayı aklından bile geçiremez. Aksi halde yörelere göre az veya çok ceza alabilir. Hatta öldürülebilir de. Güneydoğuda olduğu gibi. Ne yazık ki güneydoğunun “kadına şiddet” töresi Türkiye’nin başka yörelerine de göçler dolayısıyla taşınmaktadır. Evin tek söz sahibi olan erkeklerin, kadına, evin perdesini açma yasağından, sokağa çıkmama yasağına kadar bir sürü yasak uygulayanları hiç de az değildir.
Bu yasakların azlık veya çokluğuna yine sistem karar vermektedir. Kadına şiddet sisteme uyanların sayısıyla doğru orantılıdır. Sistem yasaklarına harfiyen uyan erkeklerin daha hırçın, daha kıskanç oldukları da gözlenebilen bir olgudur. Bu hırçınlık ve kıskançlık, zaman zaman kadın için tahammül edilemez bir hal almıştır artık. Kadın evi terk etmek istemektedir. Söz sahibi olan erkeğin ayranı kabarmıştır. İş kendinle hesaplaşmaya gelmiştir. Kadın kendi başına karar veremediğinden, kocası tarafından cezaya çarpılacaktır. Mahkemeye gitmek çok erkek tarafından kendisi için bir aşağılık kabul edilir ve cezayı kendi keser. Artık ölüm hazırlanmıştır. Kadının canı kocası tarafından alınacaktır. Bu karar kadının ailesi için de uygulanabilir. Durum bütün İslam ülkeleri için de maalesef aynıdır. Hatta çok vahim olan ülkeler vardır. Her şey dünyanın gözü önünde olmaktadır. Taşlamalar vs.
Her şey insanların sosyal yönden gelişmesine bağlıdır. Sosyal yönden gelişmeyi sadece eğitim kurumları sağlar. Onlar da: aile, çevre, okul ve dindir. Demek ki bu eğitim kurumlarında eksiklik veya yanlış uygulamalar var. Bu eksikliklerin verdiği yanlış eğitimin yetiştirdiği kişi de sonunda yaptığı işten çok pişmandır. Pişman olmayanı yoktur sanırım. O halde önceden o severek yetiştirdiğimiz çocuklarımızı suçlu hale sokmamak için doğru eğitelim, sağlam beyinli insanlar hepimize lazım. Tekrar tekrar sistemi sorgulayalım. Kanunlar da hepimize lazım.
FACEBOOK YORUMLAR