KIRIM
Kırım nedir? Önce Kelime manasına bir bakalım
10 Mart 2014 - 00:59
Kırım nedir? Önce Kelime manasına bir bakalım. Kırım kelimesini ne zaman nerelerde kullanırız? Hangi canlılar için kullanırız? Hepimizin bildiği gibi halkımız “Kırım“ kelimesini bulaşıcı hastalıklar dolayısıyla hem hayvanlar hem de insanlar için kullanır. Nasıl kullanacağını da çok iyi bilir. (Bu yıl hastalığa kapılan sürüm, büyük bir ölüm yaşadı. Sürüm Hastalık dolayısıyla kıyıma uğradı gibi. Veya insanlar İstanbul’da 18.ci yüzyılda yaşanan veba hastalığı dolayısıyla büyük bir kırım yedi. Ölüme uğradı. Bu toplu ölüme uğramalar ya bulaşıcı hastalıklar dolayısıyla, ya da menfaatleri dolayısıyla insanlar tarafından uğratılır.
Bizim bu günkü konumuz, Coğrafi adı” Kırım” olan, bölgede oturan insanların Çarlık ve komünist Sovyet orduları, bu gün de Nazi Rus’yası tarafından uğradıkları kırımı, kıyımı ve sebeplerini bir nebze olsun tazelemek ve ondan ders alınmasını salık vermek. Padişah, Sultan veya Kırımdaki Altınordu Devletinin, sahiplerine verilen ad olan Giray’larının çocuklarının birbirlerine düşmeleri, onların devletlerinin daima zayıflamalarına sebep olmuştur. Hatta yıkılışlarını hazırlamıştır. Şeklen Altınordu Devleti de bu duruma düştüğünden, Ruslardan da çekindiğinden Osmanlı Devletine bağlanmıştır. Bu bağlılık böyle devam edip giderken 1683 Viyana Kuşatmasında, Kırımdan gelen ordu komutanına, büyük taarruzdan bir gece önceki toplantıda, bir şekilde tabiri caizse kızması üzerine (Bir ihtimale göre Arnavut Beyi’yle beraber) savaşmadıkları için Viyana kuşatması büyük bir hezimete uğradı. Veya hezimete uğrama sebeplerinden biri olmuştur. Kısaca Osmanlı Devletinin İmzaladığı Küçük Kaynarca anlaşmasıyla Osmanlı Devleti çok toprak kaybına uğradı. Bu arada Kırımın da Osmanlıdan ayrılarak bağımsız devlet olma hevesi de, ilişkileri daha da zayıflattı. Rus ordularının saldırısı karşısında, kısaca yenilen Kırım ordusunun ardından, Kırım önce bağımsız, sonra da Rusların eline geçmiş oldu. Sıcak denizlere çıkmak en büyük arzusu olan Rusya her fırsatı değerlendirerek, nihayet Kırımı işgal etti.
Burada asıl üzerinde durmamız gereken de Asya’daki bütün Türk yurtlarını da bu şekilde işgal etmesi. Bu işgalci yutucu ve kırımcı zihniyetinden hala da hiç vazgeçmedi. Geçmeyecekte. Örneği meydanda. İşine geldiği gibi ve büyük menfaatleri doğrultusunda, Karabağ’daki taraf tutarak, Azeri’leri Ermeni’lere kırdırması, Gürcistan’a yaptığı gibi. Peki, Rus’un bu insafsız işgalleri, çeçen kıyımları, tatar Türk’ü kıyımlarına karşı alınabilecek hiç mi bir tedbir bulunamaz. Bütün Türki Cumhuriyetleri birleşik bir ordu kurarak büyük bir güç oluşturamaz mıydı? Tren mi kaçtı? Yoksa Rus saldırılarını peşinen kabul mü etti, bu Türk Soyları?
Bölük pörçük kalmanın hiçbir Türk Cumhuriyetine faydası olamaz. Lütfen birlik olalım ki caydırıcı yönümüz herkes tarafından fark edilsin. Şamar oğlanı olmamanın tek yönü budur kanısındayım.
Bizim bu günkü konumuz, Coğrafi adı” Kırım” olan, bölgede oturan insanların Çarlık ve komünist Sovyet orduları, bu gün de Nazi Rus’yası tarafından uğradıkları kırımı, kıyımı ve sebeplerini bir nebze olsun tazelemek ve ondan ders alınmasını salık vermek. Padişah, Sultan veya Kırımdaki Altınordu Devletinin, sahiplerine verilen ad olan Giray’larının çocuklarının birbirlerine düşmeleri, onların devletlerinin daima zayıflamalarına sebep olmuştur. Hatta yıkılışlarını hazırlamıştır. Şeklen Altınordu Devleti de bu duruma düştüğünden, Ruslardan da çekindiğinden Osmanlı Devletine bağlanmıştır. Bu bağlılık böyle devam edip giderken 1683 Viyana Kuşatmasında, Kırımdan gelen ordu komutanına, büyük taarruzdan bir gece önceki toplantıda, bir şekilde tabiri caizse kızması üzerine (Bir ihtimale göre Arnavut Beyi’yle beraber) savaşmadıkları için Viyana kuşatması büyük bir hezimete uğradı. Veya hezimete uğrama sebeplerinden biri olmuştur. Kısaca Osmanlı Devletinin İmzaladığı Küçük Kaynarca anlaşmasıyla Osmanlı Devleti çok toprak kaybına uğradı. Bu arada Kırımın da Osmanlıdan ayrılarak bağımsız devlet olma hevesi de, ilişkileri daha da zayıflattı. Rus ordularının saldırısı karşısında, kısaca yenilen Kırım ordusunun ardından, Kırım önce bağımsız, sonra da Rusların eline geçmiş oldu. Sıcak denizlere çıkmak en büyük arzusu olan Rusya her fırsatı değerlendirerek, nihayet Kırımı işgal etti.
Burada asıl üzerinde durmamız gereken de Asya’daki bütün Türk yurtlarını da bu şekilde işgal etmesi. Bu işgalci yutucu ve kırımcı zihniyetinden hala da hiç vazgeçmedi. Geçmeyecekte. Örneği meydanda. İşine geldiği gibi ve büyük menfaatleri doğrultusunda, Karabağ’daki taraf tutarak, Azeri’leri Ermeni’lere kırdırması, Gürcistan’a yaptığı gibi. Peki, Rus’un bu insafsız işgalleri, çeçen kıyımları, tatar Türk’ü kıyımlarına karşı alınabilecek hiç mi bir tedbir bulunamaz. Bütün Türki Cumhuriyetleri birleşik bir ordu kurarak büyük bir güç oluşturamaz mıydı? Tren mi kaçtı? Yoksa Rus saldırılarını peşinen kabul mü etti, bu Türk Soyları?
Bölük pörçük kalmanın hiçbir Türk Cumhuriyetine faydası olamaz. Lütfen birlik olalım ki caydırıcı yönümüz herkes tarafından fark edilsin. Şamar oğlanı olmamanın tek yönü budur kanısındayım.
Kavranoğlu
FACEBOOK YORUMLAR