Let's Do It! Türkiye Akbelen Ormanı Bildirisi
Muğla Akbelen Ormanı'nda mevcut termik santrale yakıt sağlamak amacıyla yeni bir maden ocağının açılması için ağaç kesimleri yapılmaktadır.
31 Temmuz 2023 - 18:52
2010 yılından beri bölgede faaliyet gösteren maden ocakları nedeniyle Akbelen Ormanı alanı her geçen gün daraltılmıştır. Maden alanı olarak açılmak istenen bölge, halkın ormanlık alan olarak koruduğu, doğal yaşama saygı duyarak muhafaza ettiği bir alan konumundadır. Ormanlık alanın içinde yer alan ağaçların her biri canlıdır ve korunmalıdır.
İklim krizinin etkisini dünyanın her yerinde şiddetle yaşadığımız bu dönemde, iklim krizine karşı yapılan birçok farklı toplantı, konferans ve çalıştayın sonucunda daima karbon yutakları gündem olmuştur. Farklı teknolojiler ile birlikte karbon yakalama teknikleri her ne kadar ilerlese de, orman vasfının sağladığı karbon telafisini yakalamak henüz mümkün olmamıştır. Kömürden vazgeçilerek yenilenebilir enerjiye dönüşümün hızlanması konusunda çalışmalar yürütülürken, kömürle faaliyet sürdüren termik santrallerin hala varlığını sürdürmesi Türkiye’nin yeşil enerji politikalarına aykırıdır.
Maden ocakları işletme süreçleri esnasında toz sebebiyle hava kirliliğine, ses ile gürültü kirliliğine ve çalışan araçların emisyonları nedeniyle küresel ısınmaya sebebiyet vermektedir. Maden projelerinde toprak üstü ve toprak altı yaşam göz önünde bulundurulmalıdır.
İlgili alanın bulunduğu konum itibariyle, yeni yapılacak herhangi bir projenin 'Çevresel Etki Değerlendirmesi' kapsamında ele alınması gerekir. Zira alanın yerleşim yerlerine, mevcut termik santrale yakınlığı ve orman alanının içinde bulunması sebebiyle kümülatif etki değerlendirilmesi yapılarak çevresel risklerin ortaya çıkarılması gerekir. Proje alanında gerçekleşecek çalışmanın zararlı etkisi bölge ile sınırlı kalmayarak, yaklaşık 30-60 km çapında maden sahasının büyüklüğüne göre değişebilmektedir. Ayrıca ÇED Yönetmeliği gereğince bölge halkının proje ile ilgili görüşleri 'Halkın Katılımı Toplantısı' kapsamında alınarak proje gerekliliği noktasında değerlendirilmelidir.
Bölgede zengin olan ekolojik populasyonun varlığı bütün otoriteler tarafından açıkça bilinmektedir. Birçok kuş türünün yaşamını sürdürdüğü bu alanda proje ile birlikte canlı yaşamının sona ermesi beklenmektedir. Muğla’nın tarım alanlarının %48’i, orman alanlarının %65’i, kültür varlıklarının %66’sı ve Muğla’nın %65’i maden alanlarına ruhsatlandırılmıştır. Doğal ve kültürel varlıkları böylesine zengin olan bir kentin yarısından fazlasının madenciliğe teslim edilmesi, şehrin çevre, kültür, sosyal ve mimari açıdan yanlış değerlendirildiğinin göstergesidir.
Tüm itirazların göz ardı edilerek her gün onlarca ağacın katledilmesini Let’s Do It! Türkiye olarak çevresel ve yasal açıdan doğru bulmuyoruz. Alandaki çalışmanın durdurularak bir an
önce 'Çevresel Etki Değerlendirmesi' kapsamında değerlendirilmesini, kümülatif ve bütünsel etkilerinin hesaplanarak ele alınmasını, projenin yalnızca ekonomik kaygılar ile değil ekolojik yaklaşımlar ile de değerlendirilmesini, iklim krizi ile mücadele ettiğimiz bu dönemde her gün onlarca ağacımız orman yangınlarında kaybedilirken ayrıca insan eliyle böyle bir katliama sebebiyet verilmemesini tüm yetkililerden talep ediyoruz.
İklim krizinin etkisini dünyanın her yerinde şiddetle yaşadığımız bu dönemde, iklim krizine karşı yapılan birçok farklı toplantı, konferans ve çalıştayın sonucunda daima karbon yutakları gündem olmuştur. Farklı teknolojiler ile birlikte karbon yakalama teknikleri her ne kadar ilerlese de, orman vasfının sağladığı karbon telafisini yakalamak henüz mümkün olmamıştır. Kömürden vazgeçilerek yenilenebilir enerjiye dönüşümün hızlanması konusunda çalışmalar yürütülürken, kömürle faaliyet sürdüren termik santrallerin hala varlığını sürdürmesi Türkiye’nin yeşil enerji politikalarına aykırıdır.
Maden ocakları işletme süreçleri esnasında toz sebebiyle hava kirliliğine, ses ile gürültü kirliliğine ve çalışan araçların emisyonları nedeniyle küresel ısınmaya sebebiyet vermektedir. Maden projelerinde toprak üstü ve toprak altı yaşam göz önünde bulundurulmalıdır.
İlgili alanın bulunduğu konum itibariyle, yeni yapılacak herhangi bir projenin 'Çevresel Etki Değerlendirmesi' kapsamında ele alınması gerekir. Zira alanın yerleşim yerlerine, mevcut termik santrale yakınlığı ve orman alanının içinde bulunması sebebiyle kümülatif etki değerlendirilmesi yapılarak çevresel risklerin ortaya çıkarılması gerekir. Proje alanında gerçekleşecek çalışmanın zararlı etkisi bölge ile sınırlı kalmayarak, yaklaşık 30-60 km çapında maden sahasının büyüklüğüne göre değişebilmektedir. Ayrıca ÇED Yönetmeliği gereğince bölge halkının proje ile ilgili görüşleri 'Halkın Katılımı Toplantısı' kapsamında alınarak proje gerekliliği noktasında değerlendirilmelidir.
Bölgede zengin olan ekolojik populasyonun varlığı bütün otoriteler tarafından açıkça bilinmektedir. Birçok kuş türünün yaşamını sürdürdüğü bu alanda proje ile birlikte canlı yaşamının sona ermesi beklenmektedir. Muğla’nın tarım alanlarının %48’i, orman alanlarının %65’i, kültür varlıklarının %66’sı ve Muğla’nın %65’i maden alanlarına ruhsatlandırılmıştır. Doğal ve kültürel varlıkları böylesine zengin olan bir kentin yarısından fazlasının madenciliğe teslim edilmesi, şehrin çevre, kültür, sosyal ve mimari açıdan yanlış değerlendirildiğinin göstergesidir.
Tüm itirazların göz ardı edilerek her gün onlarca ağacın katledilmesini Let’s Do It! Türkiye olarak çevresel ve yasal açıdan doğru bulmuyoruz. Alandaki çalışmanın durdurularak bir an
önce 'Çevresel Etki Değerlendirmesi' kapsamında değerlendirilmesini, kümülatif ve bütünsel etkilerinin hesaplanarak ele alınmasını, projenin yalnızca ekonomik kaygılar ile değil ekolojik yaklaşımlar ile de değerlendirilmesini, iklim krizi ile mücadele ettiğimiz bu dönemde her gün onlarca ağacımız orman yangınlarında kaybedilirken ayrıca insan eliyle böyle bir katliama sebebiyet verilmemesini tüm yetkililerden talep ediyoruz.
FACEBOOK YORUMLAR