Merhum Sami Hoştan ile...
ERGENEKON, SAVCISI ÖZ VE MERHUM HOŞTAN! Merhum Sami Hoştan ile geçtiğimiz yaz İstanbul Yeşilköy Florya’da sütkardeşim Seçkin Özbey’in sabah kahvaltısında 3 yıl önce tanışmış, uzun uzu
14 Mayıs 2015 - 13:16
ERGENEKON, SAVCISI ÖZ VE MERHUM HOŞTAN!
Merhum Sami Hoştan ile geçtiğimiz yaz İstanbul Yeşilköy Florya’da sütkardeşim Seçkin Özbey’in sabah kahvaltısında 3 yıl önce tanışmış, uzun uzun sohbet etmiştim. Sohbet sırasında Hoştan uzun yıllar Hollanda’da kaldığını, kumardan büyük paralar kazandığını, ancak kumar parasının anında eridiğini, hiç kimseye hayır etmediğini anlattı. Sıra döndü dolaştı Ergenekon Davası’na gelince Hoştan’ın yüzünde bir gülümseme belirdi. Aynı anda eşi ‘Bir o noksandı hala bu Ergenekon nedir öğrenemedik’ dedi. Ben de Ergenekon’un gerçek anlamını anlatınca hoştan gülmeye başladı. ‘O tarihlerde bizim dedelerimiz Arnavutluk’taydı’ dedi. Ben de ısrarla ‘İyi de niye Ergenekon’dan içeri alındınız, aylarca cezaevinde kaldınız’ dedim. Hoştan “Bir gece yarısı kaçakçılık ve organize şubeden gelen ekipler evimin kapısını çaldı, açtım; ellerindeki mahkeme kararında benim Ergenekon suç örgütünün para kasası olduğum gerekçesiyle evimi aramak istediklerini belirtiler, ev halkını uyandırdım, buyurun arayın dedim. Evimi didik didik aradılar, hiçbir suç unsuru bulamadılar. Evde para kasası bile yoktu, ‘emniyete gideceğiz’ dediler. Bu arada avukatım da geldi, beni polis aracına koydular. Ancak beni almaya 10’a yakın resmi ve sivil polis aracı gelmişti. Şimdi yolda diyorum ki bu ne Ergenekon ise bayağı büyük bir örgüt, bu örgüt uluslararası mıdır? Bu işte büyük para var mıdır? Öyle ya mahkeme kararında örgüt diyor… Bu örgütü kim kurdu? Suç ortaklarım kim? düşünürken emniyete geldik. Beni anında nezarete attılar. Çok hastayım, kan kanseriyim, açlıktan ilaç içemiyorum, avukatımla görüşemiyorum, 3 gün sonra tek kişilik hücremden beni alıp savcının karşısına çıkardılar. Hayatımda ilk kez gördüğüm savcı ÖZ ‘Gel bakalım Sami Hoştan sen he sen. Bu Ergenekon örgütünün para kasasısın sen’ deyince ben ‘savcı bey ne örgütü, ne parası ne kasası’ dedim. Savcı Öz hiddetlendi ‘Bırak, bırak hikâyeyi bu paranın kaynağı nerde, nerden geliyor bu paralar, nerden aldınız bu bombaları, kim var arkanızda’ deyince bunaldım. Bendeki para kumardan gelir, kumara gider. Kumar bende hastalıktır, kumar oynamak ve oynatmak için örgüte gerek de yoktur’ deyince Savcı Öz iyice hiddetlendi ve bana Kızılay Genel Başkanı Kemal Demir neden sürekli seni arayıp para istiyor dedi. Ben de Kızılay’a yardım etmeyi çok severim, kumarda kazandığım paraların zekâtını Kızılay’a bağışlarım cevabını verdim. Savcı Öz hiddetlenmeye devam etti. Beni tutuklama istemiyle hâkime gönderdi, hâkime de aynı şeyleri anlattım ve anında tutuklandım. Mahkeme koridorlarında beklerken bir sürü suç ortağımla ilk kez tanıştım, aralarında polis müdürleri, paşalar, proflar, doktorlar hepsini orada tanıdım. Kendim içimden diyorum ki bayağı önemli bir dava bu, desene epey zaman içerdeyiz, daha da çıkamam. Silivri’nin yolunu tuttuk, 5 ay sorgusuz sualsiz yattık. Sonra mahkemeye çıkarıldık. Beşiktaş’ta organize suçlara bakan özel mahkemede, özel hâkimin karşısına çıkarıldık. Saatlerce sorgulandık ve yargılandık. Hâkim yalnız beni serbest bıraktı. Askerler beni tekrar kelepçeleyince, başlarındaki komutana Ben serbest bırakıldım, niye kelepçeliyorsunuz dedim. Bu çok büyük bir örgüt, cezaevine gideceğiz tekrar oradan tahliye edileceksin dediler. Cezaevi aracından indirildim ki önümüzde arkamızda 20’ye yakın polis ve jandarma timi üstümüzde helikopterler havada tur atıyor. Aylardır yargılanıyorum hala Ergenekon’un ne olduğunu öğrenemedim. Hoştan bunları anlatırken gülüyordu. Dakikalarca gülüşmüştük. Şimdi bu iktidarın altına zırhlı araçlar, özel korumalar verdiği kudretli ve haşmetli Savcı Zekeriya Öz HSYK tarafından yaptığı hukuksuzluklar gerekçe gösterilerek meslekten ihraç edildi. Sami Hoştan da yakalandığı hastalıktan kurtarılamayarak vefat etti. Uzun lafın kısası Türk’ün bir büyük destanının adı olan Ergenekon ismini böylesine haksız, hukuksuz kirletenleri, bu tezgâha gelenleri de ne Hoştan ne de bu millet affetmeyecek.
Merhum Sami Hoştan ile geçtiğimiz yaz İstanbul Yeşilköy Florya’da sütkardeşim Seçkin Özbey’in sabah kahvaltısında 3 yıl önce tanışmış, uzun uzun sohbet etmiştim. Sohbet sırasında Hoştan uzun yıllar Hollanda’da kaldığını, kumardan büyük paralar kazandığını, ancak kumar parasının anında eridiğini, hiç kimseye hayır etmediğini anlattı. Sıra döndü dolaştı Ergenekon Davası’na gelince Hoştan’ın yüzünde bir gülümseme belirdi. Aynı anda eşi ‘Bir o noksandı hala bu Ergenekon nedir öğrenemedik’ dedi. Ben de Ergenekon’un gerçek anlamını anlatınca hoştan gülmeye başladı. ‘O tarihlerde bizim dedelerimiz Arnavutluk’taydı’ dedi. Ben de ısrarla ‘İyi de niye Ergenekon’dan içeri alındınız, aylarca cezaevinde kaldınız’ dedim. Hoştan “Bir gece yarısı kaçakçılık ve organize şubeden gelen ekipler evimin kapısını çaldı, açtım; ellerindeki mahkeme kararında benim Ergenekon suç örgütünün para kasası olduğum gerekçesiyle evimi aramak istediklerini belirtiler, ev halkını uyandırdım, buyurun arayın dedim. Evimi didik didik aradılar, hiçbir suç unsuru bulamadılar. Evde para kasası bile yoktu, ‘emniyete gideceğiz’ dediler. Bu arada avukatım da geldi, beni polis aracına koydular. Ancak beni almaya 10’a yakın resmi ve sivil polis aracı gelmişti. Şimdi yolda diyorum ki bu ne Ergenekon ise bayağı büyük bir örgüt, bu örgüt uluslararası mıdır? Bu işte büyük para var mıdır? Öyle ya mahkeme kararında örgüt diyor… Bu örgütü kim kurdu? Suç ortaklarım kim? düşünürken emniyete geldik. Beni anında nezarete attılar. Çok hastayım, kan kanseriyim, açlıktan ilaç içemiyorum, avukatımla görüşemiyorum, 3 gün sonra tek kişilik hücremden beni alıp savcının karşısına çıkardılar. Hayatımda ilk kez gördüğüm savcı ÖZ ‘Gel bakalım Sami Hoştan sen he sen. Bu Ergenekon örgütünün para kasasısın sen’ deyince ben ‘savcı bey ne örgütü, ne parası ne kasası’ dedim. Savcı Öz hiddetlendi ‘Bırak, bırak hikâyeyi bu paranın kaynağı nerde, nerden geliyor bu paralar, nerden aldınız bu bombaları, kim var arkanızda’ deyince bunaldım. Bendeki para kumardan gelir, kumara gider. Kumar bende hastalıktır, kumar oynamak ve oynatmak için örgüte gerek de yoktur’ deyince Savcı Öz iyice hiddetlendi ve bana Kızılay Genel Başkanı Kemal Demir neden sürekli seni arayıp para istiyor dedi. Ben de Kızılay’a yardım etmeyi çok severim, kumarda kazandığım paraların zekâtını Kızılay’a bağışlarım cevabını verdim. Savcı Öz hiddetlenmeye devam etti. Beni tutuklama istemiyle hâkime gönderdi, hâkime de aynı şeyleri anlattım ve anında tutuklandım. Mahkeme koridorlarında beklerken bir sürü suç ortağımla ilk kez tanıştım, aralarında polis müdürleri, paşalar, proflar, doktorlar hepsini orada tanıdım. Kendim içimden diyorum ki bayağı önemli bir dava bu, desene epey zaman içerdeyiz, daha da çıkamam. Silivri’nin yolunu tuttuk, 5 ay sorgusuz sualsiz yattık. Sonra mahkemeye çıkarıldık. Beşiktaş’ta organize suçlara bakan özel mahkemede, özel hâkimin karşısına çıkarıldık. Saatlerce sorgulandık ve yargılandık. Hâkim yalnız beni serbest bıraktı. Askerler beni tekrar kelepçeleyince, başlarındaki komutana Ben serbest bırakıldım, niye kelepçeliyorsunuz dedim. Bu çok büyük bir örgüt, cezaevine gideceğiz tekrar oradan tahliye edileceksin dediler. Cezaevi aracından indirildim ki önümüzde arkamızda 20’ye yakın polis ve jandarma timi üstümüzde helikopterler havada tur atıyor. Aylardır yargılanıyorum hala Ergenekon’un ne olduğunu öğrenemedim. Hoştan bunları anlatırken gülüyordu. Dakikalarca gülüşmüştük. Şimdi bu iktidarın altına zırhlı araçlar, özel korumalar verdiği kudretli ve haşmetli Savcı Zekeriya Öz HSYK tarafından yaptığı hukuksuzluklar gerekçe gösterilerek meslekten ihraç edildi. Sami Hoştan da yakalandığı hastalıktan kurtarılamayarak vefat etti. Uzun lafın kısası Türk’ün bir büyük destanının adı olan Ergenekon ismini böylesine haksız, hukuksuz kirletenleri, bu tezgâha gelenleri de ne Hoştan ne de bu millet affetmeyecek.
FACEBOOK YORUMLAR