MEŞAKATLI, ÇİLE DOLU, UZUN İNCE BİR YOL
AK Parti Samsun Milletvekili Fuat Köktaş'ın AK Parti Samsun İl Başkanlığı tarafından Büyükşehir Belediyesi Sanat Merkezi'nde gerçekleştirdiği 62
29 Ağustos 2015 - 20:33
AK Parti Samsun Milletvekili Fuat Köktaş'ın AK Parti Samsun İl Başkanlığı tarafından Büyükşehir Belediyesi Sanat Merkezi'nde gerçekleştirdiği 62. Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısı'nda yapmış olduğu konuşma metnidir.
Yarın 30 Ağustos Büyük Zafer'in 93. yıl dönümü...
Öncelikle ülkemizin kurucusu başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere İstiklal mücadelemizin bütün kahramanlarını, ülkemizin ve milletimizin bölünmez bütünlüğü, birliği ve huzuru için canlarını seve seve veren tüm aziz şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. Ailelerine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Aziz Türk Milleti’nin hürriyet ve istiklaline olan inancını bütün dünyaya haykırdığı, milli ruhunu ve onurunu yücelttiği, egemenliğin kayıtsız ve şartsız millete ait olduğunu simgeleyen Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu müjdeleyen 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun.
Kurucu Genel Başkanımız, 12. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın genel başkanlığında 14 Ağustos 2001 tarihinde kurulan AK Parti'nin 14. kuruluş yıl dönümüne ulaşmanın ilk günkü heyecanını, mutluluğunu yaşadık.
AK Kadroların çıkmış olduğu bu yol meşakkatli, çile dolu, uzun ince bir yol olmasının yanında kutlu bir yoldu da. Bu kutlu yolculukta yürümeyi bize nasip eden Allah'ımıza hamd olsun. Yine bu kutlu yolculukta yürümemize vesile olan Kurucumuz, Liderimiz, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a saygı, sevgi, minnet ve şükranlarımızı sizlerin huzurun da bir kez daha arz ediyorum.
O günkü Türkiye'nin içinde bulunmuş olduğu olumsuz şartların bir çoğunu ortadan kaldırmış olmamıza, Türkiye'nin her yerini kucaklayan her vatandaşına hizmet götürmeyi kendine şiar edinen AK Parti ve onun dava inancı ile hareket eden kadroları her zaman aynı kararlıkla ile yoluna devam edecektir.
O günkü olumsuz şartların birçoğu ortadan kaldırılmış olmasına rağmen, ülkemizi 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine taşıyacak olan yönetim sisteminde bir değişiklik yapılamamış, anayasa değiştirilememiştir. Bunun için Şimdiki genel başkanımız, Başbakanımız Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun da devir aldığı bayrağı daha da yükseğe taşıyarak, partimizi daha güçlü kılarak Türkiye'nin sorunlarına daha kalıcı çözümler üreterek, belirlenen hedeflere ulaştıracağına da inancımız tamdır.
7 Hazirandan itibaren genel başkanımız Başbakanımız sayın Ahmet Davutoğlu "ne olursa olsun Türkiye'yi hükümetsiz bırakmayacağız, bir yönetim boşluğuna izin vermeyeceğiz.' diyerek ülkemiz de belirsizlik yaşanmaması için elinden gelen gayreti göstermiştir.
Fakat eline attığı her dal elinde kalmıştır. Normal zeminde bütün taraflarla ön yargısız, acımasız, keşkesiz diyaloglar sürdürmüş, görüşmeler yapmıştır. Fakat ne yazık ki kendileriyle hükümet etmede daha yakın olduğumuz, tabanının da bunu arzuladığı her şeye hayır diyen Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Bahçeli'nin niçin siyaset yaptığını, neden bu teşkilatları açık tuttuğunu anlamakta zorlanıyoruz.
Erken seçimi ilk olarak 7 Haziran seçimi gecesi ekranların başından kendisi seslendirmişti. Daha sonra kim ne dediyse; acaba 2011 tarihinde kaset skandalları ile 6 Genel Başkan Yardımcısını kaybetmiş olmanın devamı var mı? Şantajı ile karşı karşıya kaldığından dolayı mı? Sayın Bahçeli tabanın sesine kulak tıkayıp her teklife hayır demiştir sorusunu da düşünmeden geçemiyoruz.
Sayın Bahçeli görüşmelerde 17 -25 Aralık'tan söz etmektedir. Unutmasın ki aynı paralel yapı Sayın Baykal'a komplo kurduğunda da MHP'nin genel başkan yardımcılarına komplo kurduğun da da 17-25 Aralık olayları ile suçladıkları Sayın Recep Tayyip Erdoğan o süreçlerde onlara sahip çıkmıştır.
Kendisi bu bir tezgâh işidir demiştir.
Mantık temelde aynı. Türkiye belirsizliklerin güvensizliklerin faili meçhullerin ülkesi olsun. Ekonomisi tepe taklak gitsin güvensiz ve mutsuz insan ülkesi olsun diye uğraşanlar oldu, ama Cenab-ı Allah ülkemize kötülük yapmak isteyenlere fırsat vermedi.
Şimdi bakıyoruz aynı zihniyet 17-25 Aralık olaylarını temcit pilavı gibi önümüze getirmeye gayret gösteriyorlar.
En kötü plan, hiç plansızlıktan daha iyidir anlayışını, 7 Haziran seçimlerimizden, 23 Ağustos tarihine kadar geçen süreç içinde, maalesef bir kez daha gördük. Kötünün iyisi.
Hani değiştiremediğimiz Anayasamız var ya, 12 Eylül darbe anayasası, işte o anayasanın içine belki de anayasada belki de anayasanın ilk 4 maddesinin dışında bu milletin menfaatine olan en hayırlı bir madde koymuşlar. 114. maddeyi koymuşlar.
Bütün sistemin tıkandığında yetkiyi Cumhurbaşkanına veren, Cumhurbaşkanının da geçici hükümeti kurması ve seçime ülkeyi seçime taşıması için görevlendireceği bir başbakan olarak sistemi açmıştır. Ülkemizi eski günlere geri getirmesi tüm kazanımlarımızı heba etmeyi ekonomimizi el açan diz çöken bir ekonomiye doğru taşımayı isteyenler 12 Eylül öncesinde bu ülkede yaşanan Cumhurbaşkanlığı sürecini yaşatmak isteyenlerdir.
Ülkemiz 1 Kasım 2015 tarihinde seçimi yaşayacaktır. AK Parti olarak bir Kasım ayına çok aşinayız.
AK Parti'nin tek başına iktidara geldiği 3 Kasım 2002'yi kimse unutmaz.
3 Kasım 2002 öncesi ülkemiz 3 partili koalisyon iktidarı ile yönetiliyordu. Emeklinin, çalışanın, işçinin maaşını veremeyecek durumdaydı.
İşyerlerinin şalterlerinin indiği, kepenlerinin kapandığı bir dönemdi. İMF ve onun Türkiye masası şefi çorabı yırdık diye hafızalarımızda kalan Cotarelli'nin ülkemizin ipotek altında almaya çalıştığı şartlarda okul kitaplarının ücretsiz olarak dağıtılmadığı, hastanelerde muayene kuyruklarının var olduğu bir dönemde aziz milletimiz ülkemizin makûs tarihi yenmiş, önünü açmış, karanlığa kapalı, aydınlığa açık sloganı ile yola çıkan AK Parti'yi 3 Kasım 2002 de iktidara taşıyarak huzura giden yolda önünü açmıştır.
İşte bir kasım ayı daha geliyor. 13 yıl sonra bir kez daha ülkemizin yeniden şahlanmasına, yeniden büyük projelere, belirlemiş olduğu hedeflere ulaşması adına aziz milletimizin yine 3 Kasım 2002'de verdiği karar gibi 1 Kasım 2015'te de en doğru kararı vereceğine yürekten inanıyoruz.
Yarın 30 Ağustos Büyük Zafer'in 93. yıl dönümü...
Öncelikle ülkemizin kurucusu başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere İstiklal mücadelemizin bütün kahramanlarını, ülkemizin ve milletimizin bölünmez bütünlüğü, birliği ve huzuru için canlarını seve seve veren tüm aziz şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. Ailelerine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Aziz Türk Milleti’nin hürriyet ve istiklaline olan inancını bütün dünyaya haykırdığı, milli ruhunu ve onurunu yücelttiği, egemenliğin kayıtsız ve şartsız millete ait olduğunu simgeleyen Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu müjdeleyen 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun.
Kurucu Genel Başkanımız, 12. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın genel başkanlığında 14 Ağustos 2001 tarihinde kurulan AK Parti'nin 14. kuruluş yıl dönümüne ulaşmanın ilk günkü heyecanını, mutluluğunu yaşadık.
AK Kadroların çıkmış olduğu bu yol meşakkatli, çile dolu, uzun ince bir yol olmasının yanında kutlu bir yoldu da. Bu kutlu yolculukta yürümeyi bize nasip eden Allah'ımıza hamd olsun. Yine bu kutlu yolculukta yürümemize vesile olan Kurucumuz, Liderimiz, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a saygı, sevgi, minnet ve şükranlarımızı sizlerin huzurun da bir kez daha arz ediyorum.
O günkü Türkiye'nin içinde bulunmuş olduğu olumsuz şartların bir çoğunu ortadan kaldırmış olmamıza, Türkiye'nin her yerini kucaklayan her vatandaşına hizmet götürmeyi kendine şiar edinen AK Parti ve onun dava inancı ile hareket eden kadroları her zaman aynı kararlıkla ile yoluna devam edecektir.
O günkü olumsuz şartların birçoğu ortadan kaldırılmış olmasına rağmen, ülkemizi 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine taşıyacak olan yönetim sisteminde bir değişiklik yapılamamış, anayasa değiştirilememiştir. Bunun için Şimdiki genel başkanımız, Başbakanımız Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun da devir aldığı bayrağı daha da yükseğe taşıyarak, partimizi daha güçlü kılarak Türkiye'nin sorunlarına daha kalıcı çözümler üreterek, belirlenen hedeflere ulaştıracağına da inancımız tamdır.
7 Hazirandan itibaren genel başkanımız Başbakanımız sayın Ahmet Davutoğlu "ne olursa olsun Türkiye'yi hükümetsiz bırakmayacağız, bir yönetim boşluğuna izin vermeyeceğiz.' diyerek ülkemiz de belirsizlik yaşanmaması için elinden gelen gayreti göstermiştir.
Fakat eline attığı her dal elinde kalmıştır. Normal zeminde bütün taraflarla ön yargısız, acımasız, keşkesiz diyaloglar sürdürmüş, görüşmeler yapmıştır. Fakat ne yazık ki kendileriyle hükümet etmede daha yakın olduğumuz, tabanının da bunu arzuladığı her şeye hayır diyen Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Bahçeli'nin niçin siyaset yaptığını, neden bu teşkilatları açık tuttuğunu anlamakta zorlanıyoruz.
Erken seçimi ilk olarak 7 Haziran seçimi gecesi ekranların başından kendisi seslendirmişti. Daha sonra kim ne dediyse; acaba 2011 tarihinde kaset skandalları ile 6 Genel Başkan Yardımcısını kaybetmiş olmanın devamı var mı? Şantajı ile karşı karşıya kaldığından dolayı mı? Sayın Bahçeli tabanın sesine kulak tıkayıp her teklife hayır demiştir sorusunu da düşünmeden geçemiyoruz.
Sayın Bahçeli görüşmelerde 17 -25 Aralık'tan söz etmektedir. Unutmasın ki aynı paralel yapı Sayın Baykal'a komplo kurduğunda da MHP'nin genel başkan yardımcılarına komplo kurduğun da da 17-25 Aralık olayları ile suçladıkları Sayın Recep Tayyip Erdoğan o süreçlerde onlara sahip çıkmıştır.
Kendisi bu bir tezgâh işidir demiştir.
Mantık temelde aynı. Türkiye belirsizliklerin güvensizliklerin faili meçhullerin ülkesi olsun. Ekonomisi tepe taklak gitsin güvensiz ve mutsuz insan ülkesi olsun diye uğraşanlar oldu, ama Cenab-ı Allah ülkemize kötülük yapmak isteyenlere fırsat vermedi.
Şimdi bakıyoruz aynı zihniyet 17-25 Aralık olaylarını temcit pilavı gibi önümüze getirmeye gayret gösteriyorlar.
En kötü plan, hiç plansızlıktan daha iyidir anlayışını, 7 Haziran seçimlerimizden, 23 Ağustos tarihine kadar geçen süreç içinde, maalesef bir kez daha gördük. Kötünün iyisi.
Hani değiştiremediğimiz Anayasamız var ya, 12 Eylül darbe anayasası, işte o anayasanın içine belki de anayasada belki de anayasanın ilk 4 maddesinin dışında bu milletin menfaatine olan en hayırlı bir madde koymuşlar. 114. maddeyi koymuşlar.
Bütün sistemin tıkandığında yetkiyi Cumhurbaşkanına veren, Cumhurbaşkanının da geçici hükümeti kurması ve seçime ülkeyi seçime taşıması için görevlendireceği bir başbakan olarak sistemi açmıştır. Ülkemizi eski günlere geri getirmesi tüm kazanımlarımızı heba etmeyi ekonomimizi el açan diz çöken bir ekonomiye doğru taşımayı isteyenler 12 Eylül öncesinde bu ülkede yaşanan Cumhurbaşkanlığı sürecini yaşatmak isteyenlerdir.
Ülkemiz 1 Kasım 2015 tarihinde seçimi yaşayacaktır. AK Parti olarak bir Kasım ayına çok aşinayız.
AK Parti'nin tek başına iktidara geldiği 3 Kasım 2002'yi kimse unutmaz.
3 Kasım 2002 öncesi ülkemiz 3 partili koalisyon iktidarı ile yönetiliyordu. Emeklinin, çalışanın, işçinin maaşını veremeyecek durumdaydı.
İşyerlerinin şalterlerinin indiği, kepenlerinin kapandığı bir dönemdi. İMF ve onun Türkiye masası şefi çorabı yırdık diye hafızalarımızda kalan Cotarelli'nin ülkemizin ipotek altında almaya çalıştığı şartlarda okul kitaplarının ücretsiz olarak dağıtılmadığı, hastanelerde muayene kuyruklarının var olduğu bir dönemde aziz milletimiz ülkemizin makûs tarihi yenmiş, önünü açmış, karanlığa kapalı, aydınlığa açık sloganı ile yola çıkan AK Parti'yi 3 Kasım 2002 de iktidara taşıyarak huzura giden yolda önünü açmıştır.
İşte bir kasım ayı daha geliyor. 13 yıl sonra bir kez daha ülkemizin yeniden şahlanmasına, yeniden büyük projelere, belirlemiş olduğu hedeflere ulaşması adına aziz milletimizin yine 3 Kasım 2002'de verdiği karar gibi 1 Kasım 2015'te de en doğru kararı vereceğine yürekten inanıyoruz.
FACEBOOK YORUMLAR