ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK
ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK Öğrenilmiş çaresizlik… Toplumda birçok birey hayatı boyunca sayısız başarısızlığa uğrar
07 Kasım 2014 - 22:02
ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK
Öğrenilmiş çaresizlik…
Toplumda birçok birey hayatı boyunca sayısız başarısızlığa uğrar.
Birey, ne yaparsa yapsın hiçbir şeyin değişmeyeceğini, olayların kendi kontrolünde olmadığını düşünür…
Bir süre sonra olaylar/durumlar karşısında bir daha asla başarıya ulaşamayacağını düşünüp, bir daha deneme cesaretini kaybeder…
Önceki denemeler karşısındaki başarısız sonuçları, kendini sınırlayacak şekilde yanlış yorumlar.
Buna; “Öğrenilmiş çaresizlik…” deniliyor…
“Öğrenilmiş Çaresizlik” kavramını ortaya atan Martin Seligman, teorisini şöyle özetliyor; "Ne zamanki bir kişi, yaptığı hiçbir şeyin bir fark yaratamayacağına inanırsa, çaresizliği ve hiçbir şey yapmamayı öğrenecektir"…
Öğrenilmiş çaresizliğe, köpeklerle yapılan deneylerin yanı sıra diğer örnek durum “fil hikayesi” dir…
Şöyle ki;
Hindistan’da filleri yetiştirmek için, onları küçücükken kalın bir zincirle bir kazığa bağlarlar… Tabi bu yavru filin bu zinciri koparabilmesi, kırabilmesi ya da kazığı söküp atabilmesi mümkün değildir… Küçük fil önceleri bundan kurtulmak için tüm gücüyle uğraşır, defalarca dener ama sonucu değiştiremez, özgürlüğüne kavuşamaz…
Yıllar geçer, fil kocaman olur… Bağlı olduğu kazığın ve zincirin onlarca katına gücü yetebilir artık… Ama fil asla böyle bir girişimde bulunmaz…
O özgür olamayacağına inanmıştır, artık kırılamayan şey, filin zinciri değil inancıdır.
Anlaşılıyor ki; “Korkular, insanlara korkulan şeylerden daha fazla zarar verir…”
Çaresizlik ile ilgili iki durum karşımıza çıkıyor; “gerçek çaresizlik ve sahte çaresizlik…”
Hayatta bazen maruz kalınan gerçek çaresizlikler ile öğrenilmiş çaresizlik durumu aynı şey değildir. Gerçekten çaresiz olmadığınız halde, çaresiz olduğunuzu sanarak, çözebileceğimiz bir sorunumuzu çözmek için hiçbir şey yapmadığımızda “öğrenilmiş çaresizlik” yaşıyorsunuz demektir.
Çaresizlik duygusu yaşayanlar: "Gerçekten çaresiz durumda mıyım, yoksa çaresiz olduğumu mu düşünüyorum?” diye düşünmeli…
Öğrenilmiş çaresizliğin birey üzerinde “aklı, istekleri ve duyguları” zayıflatmasına izin vermemeli…
Öncelikle, ihtimallerin tümünü gözden geçirmeden asla, "Kurtuluş yolu yok!" dememeli...
İnsan denemekten neden korkar?
Kaybetmekten korktuğu için!
Çaresizliği öğrenmiş kişiler sürekli olarak, "Bir kez daha başarısızlığa uğramamak için ne yapmalıyım?" sorusuna cevap ararlar…
Çoğu zaman vardıkları sonuç; "Hiçbir şey yapmamak!" tır…
Ama unutmamak gerekir ki; “hiçbir şey yapmamak uzun vadede en büyük başarısızlık nedenidir”
Ne olursa olsun geçmişteki başarısız sonuçlara takılıp kalmayın.
Eğer bizi yaradan Allah, bu sınav dünyasında sürekli geçmişimize bakarak yaşamamızı isteseydi, sanırım gözlerimiz ensemizde yaratırdı!..
Geçmişteki başarısızlıkları ne unutun, ne de büyütün…
Geçmişin kötü izlerinin/deneyimlerinin geleceğinizi şekillendirmesine asla izin vermeyin.
Öğrenilmiş çaresizlik…
Toplumda birçok birey hayatı boyunca sayısız başarısızlığa uğrar.
Birey, ne yaparsa yapsın hiçbir şeyin değişmeyeceğini, olayların kendi kontrolünde olmadığını düşünür…
Bir süre sonra olaylar/durumlar karşısında bir daha asla başarıya ulaşamayacağını düşünüp, bir daha deneme cesaretini kaybeder…
Önceki denemeler karşısındaki başarısız sonuçları, kendini sınırlayacak şekilde yanlış yorumlar.
Buna; “Öğrenilmiş çaresizlik…” deniliyor…
“Öğrenilmiş Çaresizlik” kavramını ortaya atan Martin Seligman, teorisini şöyle özetliyor; "Ne zamanki bir kişi, yaptığı hiçbir şeyin bir fark yaratamayacağına inanırsa, çaresizliği ve hiçbir şey yapmamayı öğrenecektir"…
Öğrenilmiş çaresizliğe, köpeklerle yapılan deneylerin yanı sıra diğer örnek durum “fil hikayesi” dir…
Şöyle ki;
Hindistan’da filleri yetiştirmek için, onları küçücükken kalın bir zincirle bir kazığa bağlarlar… Tabi bu yavru filin bu zinciri koparabilmesi, kırabilmesi ya da kazığı söküp atabilmesi mümkün değildir… Küçük fil önceleri bundan kurtulmak için tüm gücüyle uğraşır, defalarca dener ama sonucu değiştiremez, özgürlüğüne kavuşamaz…
Yıllar geçer, fil kocaman olur… Bağlı olduğu kazığın ve zincirin onlarca katına gücü yetebilir artık… Ama fil asla böyle bir girişimde bulunmaz…
O özgür olamayacağına inanmıştır, artık kırılamayan şey, filin zinciri değil inancıdır.
Anlaşılıyor ki; “Korkular, insanlara korkulan şeylerden daha fazla zarar verir…”
Çaresizlik ile ilgili iki durum karşımıza çıkıyor; “gerçek çaresizlik ve sahte çaresizlik…”
Hayatta bazen maruz kalınan gerçek çaresizlikler ile öğrenilmiş çaresizlik durumu aynı şey değildir. Gerçekten çaresiz olmadığınız halde, çaresiz olduğunuzu sanarak, çözebileceğimiz bir sorunumuzu çözmek için hiçbir şey yapmadığımızda “öğrenilmiş çaresizlik” yaşıyorsunuz demektir.
Çaresizlik duygusu yaşayanlar: "Gerçekten çaresiz durumda mıyım, yoksa çaresiz olduğumu mu düşünüyorum?” diye düşünmeli…
Öğrenilmiş çaresizliğin birey üzerinde “aklı, istekleri ve duyguları” zayıflatmasına izin vermemeli…
Öncelikle, ihtimallerin tümünü gözden geçirmeden asla, "Kurtuluş yolu yok!" dememeli...
İnsan denemekten neden korkar?
Kaybetmekten korktuğu için!
Çaresizliği öğrenmiş kişiler sürekli olarak, "Bir kez daha başarısızlığa uğramamak için ne yapmalıyım?" sorusuna cevap ararlar…
Çoğu zaman vardıkları sonuç; "Hiçbir şey yapmamak!" tır…
Ama unutmamak gerekir ki; “hiçbir şey yapmamak uzun vadede en büyük başarısızlık nedenidir”
Ne olursa olsun geçmişteki başarısız sonuçlara takılıp kalmayın.
Eğer bizi yaradan Allah, bu sınav dünyasında sürekli geçmişimize bakarak yaşamamızı isteseydi, sanırım gözlerimiz ensemizde yaratırdı!..
Geçmişteki başarısızlıkları ne unutun, ne de büyütün…
Geçmişin kötü izlerinin/deneyimlerinin geleceğinizi şekillendirmesine asla izin vermeyin.
FACEBOOK YORUMLAR