Ölüm halindeki hastaya su vermek...
BUNDAN SONRA NE YAPMALIYIZ? 15 Temmuz olaylarıyla bütün Türkiye halkı çok kötü şeyler yaşamanın üzüntü ve acılarıyla kıvranmakta
31 Temmuz 2016 - 19:36
BUNDAN SONRA NE YAPMALIYIZ?
15 Temmuz olaylarıyla bütün Türkiye halkı çok kötü şeyler yaşamanın üzüntü ve acılarıyla kıvranmakta.
Severek meydanlarda darbe hareketine karşı nöbet tutmakta…
Bazen macera yaşamak isteyenler de, onların arasına katılarak olayı büyük mecralara taşımaktadır.
Ancak gerçekten demokrasi yanlılarının demokrasiyi korumak adına tuttukları nöbetlerden dolayı kendilerini kutluyorum.
Burada onları kutlamanın yanında bazı dikkat edilecek noktalara değinmemek de havanda su dövmeye benzer.
Halk arasında bazı sözler vardır. “Ölüm halindeki hastaya su vermek hastayı ölümden kurtarmaz” derler.
Hasta olmadan evvel insanımıza lazım olan değeri itinayı göstermeliyiz.
Yani hepimiz devlet içerisinde hangi ad ve amaç uğruna olursa olsun kurulmuş dini, özel ve tüzel kişilerin çalışmaları devlet kontrolü altında olmalıdır.
Bunu yapmayan yapamayan devlet ve hükümetler çeşitli vesilelerle hüsrana uğrayacaklardır.
Bilhassa Çağın icap ettirdiği ilke ve inkılaplarını kulak ardı eden hükümetler halkın ihtilalci hainlere göğüslerini siper ederek, canları pahasına demokrasiyi kesintiye uğramaktan kurtarmışlardır.
Şans her zaman demokrasiyi koruyanlara gülmeyebilir.
Hele hükümetlere hiç gülmeyebilir.
Bu sefer şans hükümetten yana gülmüş. Kendilerini sağ salim, makamlarıyla birlikte koruyabilmişlerdir.
Hükümet herhalde bugün şakşakçılık yapan yalakaların dümen suyunda düşmez.
Cumhuriyetten, laiklik ve demokrasiden rahatsız olanlar, hele ATATÜRK ilke ve devrimlerinden rahatsız olanlar şimdilerde demokrasi havarisi kesilmişlerdir.
Eğer aklın yolu birse, dünya devletleri arasında söz sahibi olmak istiyorsak ilke ve yeniliklere daima bağlı kalmalı, en yeni fikir ve buluşları becerebilmenin yollarını armalıyız.
Bunu yapmayan Tarikat ve cemaatler, vakıflar eşliğinde devlet yönetmeye kalkanlar bütün milletimizi hüsrana uğratmıştır.
Bu tür devlet içindeki yapılanmalara asla müsaade edilmemelidir.
Aksi halde Türk Halkı çok daha depremler yaşayabilir.
Bu zamana kadar Türk Milleti 16 kere devlet kurmuş, ancak korumasını yapamamıştır.
Her yıkılışta binlerce vatandaşını gurbet ellerde başkalarının himmet ve insafına terk etmek mecburiyetinde kalmıştır.
Onların neler, ne acılar çektiklerini bugünkü gençlik zannederim bilmemektedir. Bulgaristan’da Türkleri Hristiyanlaştırmak, asimile etmek, Bulgarlaştırmak, Bosna’da Boşnak’ları yok etmek, Filistin’de Yahudilerin Araplara su dahi vermemek, Sırpların Arnavutlara yapmak istediği etnik temizlik vs. gibi.
O HALDE NELER YAPILMALIDIR?
Bugünden tezi yoktur. Bütün okulların müfredat programlarını çağdaş insanlar yetiştirecek içeriklere çevirmelidir.
Bilhassa Milli Eğitim Bakanının kendisi çağdaş bilgilerle donatılmış olmasına dikkat edilmelidir. Bu olmazsa olmaza dikkat edildiği takdirde ister Türk Ordusuna, ister Türk Polis Teşkilatına İmam Hatip Mezunları, Sanat okul mezunları veya lise mezunlarının girmesinde hiçbir sakınca olamaz.
Çünkü, yapılacak müfredat programı onların ideolojik fikirlerle yetişmesine engel olacaktır.
Yine Kur-an-ı Kerimin bir Ayet’inde,( tam ifade edemediysem hoş görün) ”ZAMANA UYGUN EĞİTİM YAPMAYAN KAVİMLER, ZAMANA UYGUN EĞİTİM YAPAN KAVİMLERİN AYAKLARI ALTINDA KAYBOLMAYA MAHKÜMDUR” demektedir.
O halde bütün Müslümanlar bu ayete harfiyen uymak mecburiyetindedir.
15 Temmuzdan bu yana devlet erkânımızın çok heyecanlı hareket ettiği, fevri konuşmalar yaptığı dikkatlerden kaçmamaktadır.
Devlet Erkânımıza yakışan ve uyması gereken, düşündürücü, sakinleştirici, birleştirici tavsiyelerde bulunucu konuşmalar yapmaktır.
Bu günden daha tezi yoktur. Türk Milleti ancak bu şekilde kendini darbe belalarından fanatik sağ ve sol ideolojilerinden koruyabilir.
Tanrım Hepimizi bu tür yanlışlıklardan korusun!
Kavranoğlu
15 Temmuz olaylarıyla bütün Türkiye halkı çok kötü şeyler yaşamanın üzüntü ve acılarıyla kıvranmakta.
Severek meydanlarda darbe hareketine karşı nöbet tutmakta…
Bazen macera yaşamak isteyenler de, onların arasına katılarak olayı büyük mecralara taşımaktadır.
Ancak gerçekten demokrasi yanlılarının demokrasiyi korumak adına tuttukları nöbetlerden dolayı kendilerini kutluyorum.
Burada onları kutlamanın yanında bazı dikkat edilecek noktalara değinmemek de havanda su dövmeye benzer.
Halk arasında bazı sözler vardır. “Ölüm halindeki hastaya su vermek hastayı ölümden kurtarmaz” derler.
Hasta olmadan evvel insanımıza lazım olan değeri itinayı göstermeliyiz.
Yani hepimiz devlet içerisinde hangi ad ve amaç uğruna olursa olsun kurulmuş dini, özel ve tüzel kişilerin çalışmaları devlet kontrolü altında olmalıdır.
Bunu yapmayan yapamayan devlet ve hükümetler çeşitli vesilelerle hüsrana uğrayacaklardır.
Bilhassa Çağın icap ettirdiği ilke ve inkılaplarını kulak ardı eden hükümetler halkın ihtilalci hainlere göğüslerini siper ederek, canları pahasına demokrasiyi kesintiye uğramaktan kurtarmışlardır.
Şans her zaman demokrasiyi koruyanlara gülmeyebilir.
Hele hükümetlere hiç gülmeyebilir.
Bu sefer şans hükümetten yana gülmüş. Kendilerini sağ salim, makamlarıyla birlikte koruyabilmişlerdir.
Hükümet herhalde bugün şakşakçılık yapan yalakaların dümen suyunda düşmez.
Cumhuriyetten, laiklik ve demokrasiden rahatsız olanlar, hele ATATÜRK ilke ve devrimlerinden rahatsız olanlar şimdilerde demokrasi havarisi kesilmişlerdir.
Eğer aklın yolu birse, dünya devletleri arasında söz sahibi olmak istiyorsak ilke ve yeniliklere daima bağlı kalmalı, en yeni fikir ve buluşları becerebilmenin yollarını armalıyız.
Bunu yapmayan Tarikat ve cemaatler, vakıflar eşliğinde devlet yönetmeye kalkanlar bütün milletimizi hüsrana uğratmıştır.
Bu tür devlet içindeki yapılanmalara asla müsaade edilmemelidir.
Aksi halde Türk Halkı çok daha depremler yaşayabilir.
Bu zamana kadar Türk Milleti 16 kere devlet kurmuş, ancak korumasını yapamamıştır.
Her yıkılışta binlerce vatandaşını gurbet ellerde başkalarının himmet ve insafına terk etmek mecburiyetinde kalmıştır.
Onların neler, ne acılar çektiklerini bugünkü gençlik zannederim bilmemektedir. Bulgaristan’da Türkleri Hristiyanlaştırmak, asimile etmek, Bulgarlaştırmak, Bosna’da Boşnak’ları yok etmek, Filistin’de Yahudilerin Araplara su dahi vermemek, Sırpların Arnavutlara yapmak istediği etnik temizlik vs. gibi.
O HALDE NELER YAPILMALIDIR?
Bugünden tezi yoktur. Bütün okulların müfredat programlarını çağdaş insanlar yetiştirecek içeriklere çevirmelidir.
Bilhassa Milli Eğitim Bakanının kendisi çağdaş bilgilerle donatılmış olmasına dikkat edilmelidir. Bu olmazsa olmaza dikkat edildiği takdirde ister Türk Ordusuna, ister Türk Polis Teşkilatına İmam Hatip Mezunları, Sanat okul mezunları veya lise mezunlarının girmesinde hiçbir sakınca olamaz.
Çünkü, yapılacak müfredat programı onların ideolojik fikirlerle yetişmesine engel olacaktır.
Yine Kur-an-ı Kerimin bir Ayet’inde,( tam ifade edemediysem hoş görün) ”ZAMANA UYGUN EĞİTİM YAPMAYAN KAVİMLER, ZAMANA UYGUN EĞİTİM YAPAN KAVİMLERİN AYAKLARI ALTINDA KAYBOLMAYA MAHKÜMDUR” demektedir.
O halde bütün Müslümanlar bu ayete harfiyen uymak mecburiyetindedir.
15 Temmuzdan bu yana devlet erkânımızın çok heyecanlı hareket ettiği, fevri konuşmalar yaptığı dikkatlerden kaçmamaktadır.
Devlet Erkânımıza yakışan ve uyması gereken, düşündürücü, sakinleştirici, birleştirici tavsiyelerde bulunucu konuşmalar yapmaktır.
Bu günden daha tezi yoktur. Türk Milleti ancak bu şekilde kendini darbe belalarından fanatik sağ ve sol ideolojilerinden koruyabilir.
Tanrım Hepimizi bu tür yanlışlıklardan korusun!
Kavranoğlu
FACEBOOK YORUMLAR