SAMSUN SAĞLIK-SEN ŞUBE BAŞKANI İLHAN ÖKSÜZÜN ŞIDET OLAYLARI İLE İLGİLİ AÇIKLAMASI
KOBANİ ve IŞİD İÇİN SERT TEPKİ SAMSUN SAĞLIK-SEN ŞUBE BAŞKANI İLHAN ÖKSÜZÜN ŞIDET OLAYLARI İLE İLGİLİ AÇIKLAMASI Komşumuz Suriye’deki Kobani bölgesinde yaşana
14 Ekim 2014 - 23:40
KOBANİ ve IŞİD İÇİN SERT TEPKİ
SAMSUN SAĞLIK-SEN ŞUBE BAŞKANI İLHAN ÖKSÜZÜN ŞIDET OLAYLARI İLE İLGİLİ AÇIKLAMASI
Komşumuz Suriye’deki Kobani bölgesinde yaşanan elim olaylar nedeni ile bu bölgede yaşayanlar ile dayanışma bahanesi üreterek, ülkemizde 1990’lı yılları aratmayan kapsamlı şiddet eylemlerinin başlatılmasına yönelik çabaları teessürle izliyor, milletimizin bir daha bu oyuna gelmeyeceğine inanıyoruz.
Halkın malına ve canına kast ederek Kobani'ye destek olunamaz, IŞİD terör örgütünün ürettiği vahşet sona erdirilemez. Kinin, nefretin, acımasızlığın kol gezdiği bir ortam oluşturmak hedefiyle sokak eylemlerine tevessül edilmesi, Kobani'de bitirilmesi gereken IŞİD zulmünü daha da artırmak ve yeni nefret tohumları ekmenin dışında hiç bir sonuç doğurmaz.
Hayata geçirilmek istenen şiddet ortamı, puslu havadan rant devşirmekte mahir terör örgütlerinin ve emperyalist ülkelerin işine yarar. Her ortamda emperyalizmden şikâyet eden ama hala emperyalist güçlerin maşası olduğunu göremeyen örgütler şunu iyi bilmelidir ki; böyle bir ortam Türkiye düşmanlarını sevindirirken Türkiye'den destek bekleyen, Türkiye'nin yardım elini görmek isteyenlerin insanların umutlarını azaltır. Buna millet olarak bölgenin güçlü ülkesi Türkiye olarak izin vermeyiz, veremeyiz. Bölgenin neredeyse tek barış ve istikrar adası olma özelliğini taşıyan ülkemizin, önünü kesmek ve bölgede kalıcı barışın tesisini engellemek için sahnelenen bu oyunu görmeliyiz. Kim olursa olsun bu oyunu görmezden gelen, figüran olarak katkı sunan, milletin basiretine ve devletin huzuru sağlamaya yönelik kudretine destek olmayan herkes bu kalleşçe saldırı planının ortağı olma sorumluluğu taşıyacağını unutmamalıdır.
Milletimiz, Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Alevi ve Sünni’siyle, genciyle, yaşlısıyla sadece Türkiye'ye değil bütün bölgeye pozitif katkı sağlayacak çözüm sürecine destek olurken, sürecin zeminine mayın döşemek mahiyetindeki bütün söylem ve eylemler kardeşlik ve vatandaşlık hukukunu sabote etme girişimi olarak değerlendirilecektir.
İnanıyoruz ki son günlerde yaşanan olumsuz tavırlara ve devam eden şiddet ortamı artırma çabalarına rağmen bu coğrafyayı huzur içinde ve ortak yaşam merkezi haline getiren birliğimiz, beraberliğimiz, kardeşliğimiz galip gelecek, ülkemizin ve milletimizin geleceği için sabır ve sağduyu hâkim olacaktır. Türk’ü Kürt’ten, Laz’ı Çerkez’den, Alevi’yi Sünni’den ayırarak milletimizi bir birine düşürmek isteyenlerin oyunları bozulacaktır. Ta ki bizler tek ses ve tek yürek olarak kaldığımız sürece bu hevesleri kursaklarında kalacaktır.
Bu kapsamda milletimize ve bize düşen, sağduyulu olmak, terör örgütlerinin ve onları kurgulayan oyun kurucuların tuzağına düşmemektir. Devletimize düşen ise şiddet ortamı çabalarını bertaraf etmek, milletin buna dair kaygılarını gidermek, bütün toplumu kucaklayan, ülkenin huzur ve barış ortamını devam ettirecek dili hâkim kılarak, gereken tedbirleri gecikmeksizin almaktır.
Bireysel söylem ve tavırların, fevri davranışların her fırsatı değerlendirmek için pusuda bekleyenlerin örgütlerin ve yapıların ekmeğine yağ süreceği unutulmamalı, ülkeye ve millete dönük bu kirli operasyona ortak bir dille cevap verilmelidir. Bu noktada özellikle siyasi aktörlere ve medya kuruluşlarına büyük bir sorumluluk düşmektedir. Mevcut gerilim ortamına dair açıklama ve haberlerde ajitasyona kapalı, şiddeti körükleyecek kavramlardan uzak, sağduyuyu öne çıkaran bir dil, anlayış, siyasete ve medyaya hâkim olmalıdır. Bu anlamda ırkçı, provokatif, dışlayıcı, ötekileştirici dil terk edilmeli, öfkeyi, nefreti ve şiddeti tırmandıran görsellerden ve söylemlerden titizlikle uzak durulmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti, şiddeti körükleyen, çatışmayı hedef alan girişimleri bertaraf etmede tarihi hafızasında kayıt altına aldığı tecrübelere fazlasıyla sahiptir. Bu doğrultuda uzun uğraşlar sonucu tesis ettiğimiz demokratik ortam ve hukuk devleti ilkelerinden vazgeçmeksizin; özgürlükleri esas alarak ve özgürlükleri koruyucu etkin önlemleri hayata geçirerek demokratik, özgür ve sivil siyasetin hâkim olduğu mevcut durumu devam ettirmek devletin en büyük sorumluluğudur.
Diğer taraftan demokratik toplumlar için vazgeçilmez konumda bulunan güvenlik-özgürlük ve hayat dengesi mutlaka korunmalı, şiddet olaylarına yönelik müdahaleler demokratik devlet ilkeleri doğrultusunda, hukuk devletinin varlığına halel getirilmeyecek şekilde gerçekleştirilmelidir. Vatandaşların can ve mal güvenliğine yönelik tehditlerin ivedilikle bertaraf edilmesi için devletin bütün kurumları yüksek işbirliği içerisinde faaliyet göstermelidir.
Bu noktada gözden kaçırılmaması ve doğru değerlendirilmesi gereken bir hususta sınırlarımızın hemen yanı başında komşu ülkelerde devam eden savaş ve iç çatışma ortamıdır. Yaşananlar Ortadoğu halklarının yüz yıldır devam eden ve şimdi yeniden ateşlenen emperyalist devletlerin çıkar ve egemenlik mücadelelerinin alanı durumuna geldiğini gösteriyor. ABD'nin soğuk savaş sonrası İngiltere ile birlikte küresel hâkimiyet arzusu, buna karşı çıkan ya da işbirliğine yanaşmayan rejimleri zayıflatmak, değiştirmek suretiyle Ortadoğu'yu yeniden şekillendirme çabaları bugün, Ortadoğu'ya hâkim olan kaosun arkasında hangi güçlerin olduğunu anlamayı kolaylaştırıyor. Diğer taraftan İsrail'in bölgedeki konumunu güçlendirme ve hayallerini ve emellerini de bu tabloya eklendiğimizde ülkemize, milletimize ve topraklarımıza yönelik bu oyunun arkasında kimlerin olduğu daha net bir şekilde gözler önüne serilmektedir.
Devleti ve milletiyle Ortadoğu'nun mazlumlarına yardım eli uzatmaktan yorulmayan ve bunu varlık sebebi sayarak Osmanlı bakiyesinde yaşayan insanlara sahip çıkmaya çalışan Türkiye, yanı başındaki IŞİD terörünün mağdur ettiği Kobani halkı görmezden gelmeden ihtiyacı olan ve ulaşabildiği herkese insani yardımlarını artırarak devam ettirirken, tezgâhlanmak istenen bu oyunun nihai hedefinin birlik, beraberliğimiz ve kardeşliğimizi bozmak olduğu tartışmasızdır. Bu sebeple bölgenin en güçlü ülkesi ve küresel aktörü yolundaki Türkiye’nin gücünü kırmaya, mazlumlara olan ilgisini dağıtmaya yönelik bu oyunu da birlik, beraberlik ve kardeşliğimizle bozacağımızdan zerre şüphe duymuyoruz. Ferasetine her zaman güvendiğimiz milletimiz ve varlığıyla düşmanları için tehdit, mazlumlar için güven merkezi Devletimiz Kobani’de yaşayan mazlumlar üzerinden yürütülen provokasyonları da elbirliğiyle bertaraf edecek, tırmandırılmak istenen şiddet ateşini sağduyusuyla da söndürecektir.
Büyük Memur-Sen ailesi olarak bir kez daha milletimizi sağduyuya davet ediyor, Kobani'de IŞİD, Suriye'de Esed ve zulmünün son bulması ve mazlumlara sahip çıkılmasını destekliyoruz. Benzer şekilde ülkemizde terör ve şiddetin hâkim kılınmasına dönük planları da milletimizin birliği ile bertaraf edeceğine yürekten inanıyoruz.
SAMSUN SAĞLIK-SEN ŞUBE BAŞKANI İLHAN ÖKSÜZÜN ŞIDET OLAYLARI İLE İLGİLİ AÇIKLAMASI
Komşumuz Suriye’deki Kobani bölgesinde yaşanan elim olaylar nedeni ile bu bölgede yaşayanlar ile dayanışma bahanesi üreterek, ülkemizde 1990’lı yılları aratmayan kapsamlı şiddet eylemlerinin başlatılmasına yönelik çabaları teessürle izliyor, milletimizin bir daha bu oyuna gelmeyeceğine inanıyoruz.
Halkın malına ve canına kast ederek Kobani'ye destek olunamaz, IŞİD terör örgütünün ürettiği vahşet sona erdirilemez. Kinin, nefretin, acımasızlığın kol gezdiği bir ortam oluşturmak hedefiyle sokak eylemlerine tevessül edilmesi, Kobani'de bitirilmesi gereken IŞİD zulmünü daha da artırmak ve yeni nefret tohumları ekmenin dışında hiç bir sonuç doğurmaz.
Hayata geçirilmek istenen şiddet ortamı, puslu havadan rant devşirmekte mahir terör örgütlerinin ve emperyalist ülkelerin işine yarar. Her ortamda emperyalizmden şikâyet eden ama hala emperyalist güçlerin maşası olduğunu göremeyen örgütler şunu iyi bilmelidir ki; böyle bir ortam Türkiye düşmanlarını sevindirirken Türkiye'den destek bekleyen, Türkiye'nin yardım elini görmek isteyenlerin insanların umutlarını azaltır. Buna millet olarak bölgenin güçlü ülkesi Türkiye olarak izin vermeyiz, veremeyiz. Bölgenin neredeyse tek barış ve istikrar adası olma özelliğini taşıyan ülkemizin, önünü kesmek ve bölgede kalıcı barışın tesisini engellemek için sahnelenen bu oyunu görmeliyiz. Kim olursa olsun bu oyunu görmezden gelen, figüran olarak katkı sunan, milletin basiretine ve devletin huzuru sağlamaya yönelik kudretine destek olmayan herkes bu kalleşçe saldırı planının ortağı olma sorumluluğu taşıyacağını unutmamalıdır.
Milletimiz, Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Alevi ve Sünni’siyle, genciyle, yaşlısıyla sadece Türkiye'ye değil bütün bölgeye pozitif katkı sağlayacak çözüm sürecine destek olurken, sürecin zeminine mayın döşemek mahiyetindeki bütün söylem ve eylemler kardeşlik ve vatandaşlık hukukunu sabote etme girişimi olarak değerlendirilecektir.
İnanıyoruz ki son günlerde yaşanan olumsuz tavırlara ve devam eden şiddet ortamı artırma çabalarına rağmen bu coğrafyayı huzur içinde ve ortak yaşam merkezi haline getiren birliğimiz, beraberliğimiz, kardeşliğimiz galip gelecek, ülkemizin ve milletimizin geleceği için sabır ve sağduyu hâkim olacaktır. Türk’ü Kürt’ten, Laz’ı Çerkez’den, Alevi’yi Sünni’den ayırarak milletimizi bir birine düşürmek isteyenlerin oyunları bozulacaktır. Ta ki bizler tek ses ve tek yürek olarak kaldığımız sürece bu hevesleri kursaklarında kalacaktır.
Bu kapsamda milletimize ve bize düşen, sağduyulu olmak, terör örgütlerinin ve onları kurgulayan oyun kurucuların tuzağına düşmemektir. Devletimize düşen ise şiddet ortamı çabalarını bertaraf etmek, milletin buna dair kaygılarını gidermek, bütün toplumu kucaklayan, ülkenin huzur ve barış ortamını devam ettirecek dili hâkim kılarak, gereken tedbirleri gecikmeksizin almaktır.
Bireysel söylem ve tavırların, fevri davranışların her fırsatı değerlendirmek için pusuda bekleyenlerin örgütlerin ve yapıların ekmeğine yağ süreceği unutulmamalı, ülkeye ve millete dönük bu kirli operasyona ortak bir dille cevap verilmelidir. Bu noktada özellikle siyasi aktörlere ve medya kuruluşlarına büyük bir sorumluluk düşmektedir. Mevcut gerilim ortamına dair açıklama ve haberlerde ajitasyona kapalı, şiddeti körükleyecek kavramlardan uzak, sağduyuyu öne çıkaran bir dil, anlayış, siyasete ve medyaya hâkim olmalıdır. Bu anlamda ırkçı, provokatif, dışlayıcı, ötekileştirici dil terk edilmeli, öfkeyi, nefreti ve şiddeti tırmandıran görsellerden ve söylemlerden titizlikle uzak durulmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti, şiddeti körükleyen, çatışmayı hedef alan girişimleri bertaraf etmede tarihi hafızasında kayıt altına aldığı tecrübelere fazlasıyla sahiptir. Bu doğrultuda uzun uğraşlar sonucu tesis ettiğimiz demokratik ortam ve hukuk devleti ilkelerinden vazgeçmeksizin; özgürlükleri esas alarak ve özgürlükleri koruyucu etkin önlemleri hayata geçirerek demokratik, özgür ve sivil siyasetin hâkim olduğu mevcut durumu devam ettirmek devletin en büyük sorumluluğudur.
Diğer taraftan demokratik toplumlar için vazgeçilmez konumda bulunan güvenlik-özgürlük ve hayat dengesi mutlaka korunmalı, şiddet olaylarına yönelik müdahaleler demokratik devlet ilkeleri doğrultusunda, hukuk devletinin varlığına halel getirilmeyecek şekilde gerçekleştirilmelidir. Vatandaşların can ve mal güvenliğine yönelik tehditlerin ivedilikle bertaraf edilmesi için devletin bütün kurumları yüksek işbirliği içerisinde faaliyet göstermelidir.
Bu noktada gözden kaçırılmaması ve doğru değerlendirilmesi gereken bir hususta sınırlarımızın hemen yanı başında komşu ülkelerde devam eden savaş ve iç çatışma ortamıdır. Yaşananlar Ortadoğu halklarının yüz yıldır devam eden ve şimdi yeniden ateşlenen emperyalist devletlerin çıkar ve egemenlik mücadelelerinin alanı durumuna geldiğini gösteriyor. ABD'nin soğuk savaş sonrası İngiltere ile birlikte küresel hâkimiyet arzusu, buna karşı çıkan ya da işbirliğine yanaşmayan rejimleri zayıflatmak, değiştirmek suretiyle Ortadoğu'yu yeniden şekillendirme çabaları bugün, Ortadoğu'ya hâkim olan kaosun arkasında hangi güçlerin olduğunu anlamayı kolaylaştırıyor. Diğer taraftan İsrail'in bölgedeki konumunu güçlendirme ve hayallerini ve emellerini de bu tabloya eklendiğimizde ülkemize, milletimize ve topraklarımıza yönelik bu oyunun arkasında kimlerin olduğu daha net bir şekilde gözler önüne serilmektedir.
Devleti ve milletiyle Ortadoğu'nun mazlumlarına yardım eli uzatmaktan yorulmayan ve bunu varlık sebebi sayarak Osmanlı bakiyesinde yaşayan insanlara sahip çıkmaya çalışan Türkiye, yanı başındaki IŞİD terörünün mağdur ettiği Kobani halkı görmezden gelmeden ihtiyacı olan ve ulaşabildiği herkese insani yardımlarını artırarak devam ettirirken, tezgâhlanmak istenen bu oyunun nihai hedefinin birlik, beraberliğimiz ve kardeşliğimizi bozmak olduğu tartışmasızdır. Bu sebeple bölgenin en güçlü ülkesi ve küresel aktörü yolundaki Türkiye’nin gücünü kırmaya, mazlumlara olan ilgisini dağıtmaya yönelik bu oyunu da birlik, beraberlik ve kardeşliğimizle bozacağımızdan zerre şüphe duymuyoruz. Ferasetine her zaman güvendiğimiz milletimiz ve varlığıyla düşmanları için tehdit, mazlumlar için güven merkezi Devletimiz Kobani’de yaşayan mazlumlar üzerinden yürütülen provokasyonları da elbirliğiyle bertaraf edecek, tırmandırılmak istenen şiddet ateşini sağduyusuyla da söndürecektir.
Büyük Memur-Sen ailesi olarak bir kez daha milletimizi sağduyuya davet ediyor, Kobani'de IŞİD, Suriye'de Esed ve zulmünün son bulması ve mazlumlara sahip çıkılmasını destekliyoruz. Benzer şekilde ülkemizde terör ve şiddetin hâkim kılınmasına dönük planları da milletimizin birliği ile bertaraf edeceğine yürekten inanıyoruz.
FACEBOOK YORUMLAR