ŞU BİZİM SAMSUN'LU ÇİNGENELERİN ROMANI… (1)
Ferruh ÇETİN'den anılar
03 Kasım 2014 - 23:07
Ferruh ÇETİN'den anılar...
ŞU BİZİM SAMSUN'LU ÇİNGENELERİN ROMANI.. (1)
Tarihte, büyük bir olasılıkla 1924'te Yunanistan'dan Türkiye'ye göç eden Mübadillerin arasında bugün Samsun'da yaşayan Çingenelerin ataları da vardı. Bugün Anı köşemizde aramızdaki Çingenelerin (Roman) dünü ve bugününe ışık tutacağız.
Metin Özbaskıcının araştırmalarına göre, Çingeneler Tütün Tarımına uygun Bursa, İzmit, Sakarya ve Karadeniz bölgesinde Samsun, Sinop, Tokat Amasya illeri ve ilçelerine yerleştirilmişler.
Samsuna mübadele ile gelen iki aile cedit yamaçlarında, dört aile Çatalarmut sırtlarındaki arazilerde iskân edilmiş zamanında.
Mübadele şartlarında, İta amirleri tarafından Samsun ve çevresine yerleştirilen Çingeneler ilk defa toprak sahibi olmuşlar. Belgeleri de varmış, ancak İskân edildikleri mülklerin belgelerini muhafaza edecek düşünce ve bilgiye sahip değillermiş.
Çingeneleri haklarını gasp eden, işgalci olarak gören yerleşik göçmenlerin dışlamaları zaman zaman taciz ve baskıya dönüşmüş.
Aynı bölgede yerleştirilen birkaç aileden oluşan Çingene gruplar bu baskı altında ezilmişler, korkmuşlar, yılgınlığa düşmüşler. Toprak sahibi olamayacaklarına, olmalarına izin verilmeyeceğine inanmışlar.
Kısaca yerleşik yerlerinden kaçmaya, oraları terk etmeye zorlanmışlar. Mülklerini bedava gibi fiyatla satarak barınabilecekleri, rahatsız edilmeyecekleri kullanılmayan yerleşim bölgesi aramışlar...
SAMSUN'DA TENEKE MAHALLENİN DOĞUŞU
Yıl 1925. Drama’dan Samsun'a göç eden Ethem Ağa, o günlerde inin cinin top attığı Mert ırmağının kenarına küçük bir kulübe yapmış… Bunu gören hemşehrileri de birer ikişer buralara basit kulübeler yapmaya başlamışlar. Böylece daha düne kadar duran "Teneke Mahalle" oluşmuş. Çevredeki çiftliklerde, sebze bahçelerinde çalışmışlar.. Şehre biraz daha yakın olduğu için ayakkabı boyacılığı ve hamallık yaparak geçimlerini sağlamaya başlamışlar. Belediye temizlik işlerinde ve büyük tüccarların işlettiği özel tütün atölyelerinde çalışanlar olmuş.
Uzun yaz döneminde Drama’dan da tanıdıkları Mübadil köylülerin tarlalarında yevmiyeci olarak tütün kırıp dizmişler.
Kerimbey, Tekkeköy, Çinik ve Çarşambaya kadar uzanan mübadil köylerinde çalışarak geçinmeye çalışmışlar. Onların bugün bile büyük beklentileri yok. Aç kalmasınlar yeter. Şehir merkezinde boşalan Rum evlerinde iskân edilen bazı Roman aileler burada hissettikleri yalnızlık ve dışlanmalara daha fazla dayanamayarak kendilerini daha rahat ve mutlu hissettikleri Teneke mahallesine atmışlar. Romanların teneke mahallesinde buluşması, birbirine bitişik yan yana küçük kulübelerde, dar sokaklarda yaşamaya razı olmasının temelinde, balkanlarda en çok ezilen en güçsüz birimlerde yaşamanın verdiği eziklik ve ürkeklik, dışlanma ve tacizler sonucu doğan birbirine yanaşma dayanışma ve güvenlik ihtiyacıymış. 1925 de 15-36 hanenin kurduğu teneke mahallesi Bildiğiniz gibi1994 yılına kadar varlığını sürdürmüştü.
1970 YILINDA TENEKE MAHALLESİ
Samsun'daki yerleşik Çingenelerin (Roman) kentte modern mahalle ve evlere taşınıncaya kadar başlarından geçen öykünün bundan sonraki bölümünü kendisi de bir Roman olan Metin Özbaskıcı'nın anlatımına bırakalım;
"-...Teneke Mahallesinin krokisini incelediğimizde Evler küçük ve bitişik, Sokaklar ve Mahalle girişleri dar, mahalle dar sokak ve aralarla tam bir bağlantı halinde. Sizce neden böyle yerleşilmiştir?
Benim ki bir tez… Sanki bir saldırı esnasında düşmanın kalabalık olarak mahalleye saldırmasını engellemek, atlı düşmanın girişini engellemek için mahalle girişleri dar tutulmuş, saldırı esnasında birlikte saklanabilmek ve birbirlerine haber verebilmek için bitişik kulübeler dar aralıklarla birbirine geçiş bağlantıları sağlanmış, kaçmak zorunda kalındığında, labirent aralardan pek çok çıkış noktası oluşturulmuş… Ve bunlar yaşanmış tecrübelerden kaynaklanmıştır. Bu tecrübenin Drama ve Balkanlardaki yalnızlık ve savunmasızlığın öğrenildiği aşikârdır.
1966 yazında çocuk kavgasından başlayan kavga eli tüfekli insanların mahalleye saldırması ve ateş etmesi üzerine kaçan kadın çoluk çocuk mahallenin içine doğru kaçmaya başlamışlardı. Saldırganlar mahalle içine girememiş veya girmeye çekinmişlerdir. Polis ve güvenlik görevlileri çok daha sonra gelmiş müdahale etmiş olay yatıştırılmıştır. Saldırganlar yakalanmış, suçsuz bulunmuş ve salınmışlardı!...
BORÇ HARÇ YAŞADILAR
Mahallede erkekler kış boyu ayakkabı boyacılığı ve hamallık yaparak ailelerinin geçimini sağlarken, Kadınlar ormandan ağaç parçaları ve kökler toplayarak evde ısınma sorununu çözüyorlardı. Mangal içerisinde közlenen ağaç kökleri üzerine tuz serpilerek oda içine alınır tüm aile çoluk çocuk mangalın çevresi sarılarak ısınmaya çalışılırdı. Küçük kulübenin içinde rüzgâr eserdi. Çatı delik duvarlar ince kapı ve pencereler rüzgârı engelleyemezdi. Yaz sonu onarılan teneke çatılar çocukların oyun alanlarıydı. Bu yüzden alçak çatılardaki teneke kaplama kısa zamanda deforme oluyordu Yağan yağmur Teneke çatıdaki deliklerden evin içine, hasıra, yatağa akardı. Analar kap teneke kutuları odanın akan noktalarına yerleştirirdi. Her yağmur ayrı bir çile idi... Uzun Kış günlerinde aç kalmamak için Tütün ağalarından borç para isterlerdi. Yazın çalışıp öderdiler nasıl sa…
Bu çalışma şartlarında pazarlık gücünü düşürür, Ağanın tespit ettiği bedel karşılığı tüm yaz boyu çoluk çocuk tütün tarlalarında çalışılırdı. Tütün dikiminde erkekler dikici, kadınlar sulayıcı, çocuklar fideci olarak tüm aile çalışır, tütün kırımında 7 den 77 ye tüm aile tarlada tütün toplar ve gece yarılarına kadar tütün dizerlerdi. İş sonu hesaplar yapılır, eğer ağa tam ödemeyi yapabilirse!...
Yaz boyu yapılan harcamalar ve borçlar kapatılır, geriye kalan para ile eve ve çoluk çocuğa kışlıklar alınır, evlere yeni hasırlar serilirdi. Evlenecek çocukların düğün masrafları içinse üç dört sene çalışıp birikim yapmak gerekliydi ve düğünler tütünden gelince yapılırdı.
DÜĞÜNLER… EĞLENCELER
Evlilikler hep mahalle içi olurdu. Zaten aileler gelinlerini çocuk yaşta seçmeye çalışır. Gençler çocuk yaşlarında evlenme hayalleri kurardı. Beyaz gelinlik ömre bedeldi. Damadın ailesi bir heyetle haber vererek kız evine bir çember örtü içindeki lokumla gelir, Kız evi heyeti yakın aile dostlarıyla evin ön avlusuna serilen hasır üzerinde karşılardı. Heyet selam verir Allah'ın emri peygamberin kavli ile Gelini ister. Kız evi heyeti kabul eder bir arada otururlar. Kahveler içilirken Başlık parası için pazarlıklar başlar, üç aşağı beş yukarı neşe ve şakalarla uzlaşılırdı. Başlık parası kimseyi zora sokacak miktarda değildi.. Heyetler önce birbirlerini sonra aileleri kutlar sevinçlerine katılırdı. Topluluk dağılmadan damat ve gelin birlikte gelir büyüklerin ellerini öperdi. Düğün tarihi belirlenir Hazırlıklar için çarşıya gün konurdu. Düğün ve gelinin masrafları erkek tarafından karşılanırdı. Önce kına gecesi yapılır, Düğün ince sazlarla yapılır müzisyenler mahalledendi. Düğünde tüm genç kızlar en güzel elbiselerini giyer oyun alanına girerdi. Adeta oynarken artık benimde evlenme zamanım geldi der gibi süzülürdü. Damadın daha bıyığı terlememiş çocukluktan henüz çıkmıştır. Kına gecesi gecenin geç saatlerine kadar devam ederdi eğlence kız evinde kına yakılması ile devam ederdi. Gelinin başı örtülür mum ışığında genç kızların şarkı ve türküleriyle ellere kına sürülürdü. Yokluk çekmesin temennisi ve dualarla gelinin eline kına üzerine para konulurdu. Gelin bir yandan anası bir yandan ağlardı. Oysa gelin beklide iki kulübe yan tarafta oturacaktı. Gelin olacak kız yetiştirmek, bir ana için en büyük mutluluktu. Ertesi gün düğün davul zurnalarla başlardı. İçki masaları kurulur, oyunlar oynanırdı.
YOKSULLUK VE MUTLULUK
İnsanlar yoksulluk içinde ancak mutluydular. Küçücük mahallelerinde yaşam kolay ve basitti. Dışlanmayı mahalle dışına çıktıklarında hissediyorlardı. Kadınlar uzun ve soğuk kış günlerinde şehirde zengin evlerinden ekmek ve un istemeye giderlerdi. Zengin aileler evlerin kapı önünü ve bahçesinin temizlenmesi, çöpünün dökülmesi karşılığı verdiği yiyecekler eve çoluk çocuğa getirilirdi. Zengin ailelerin konuşmaktan bile çekindiği Çingeneler sokaktan geçerken çocukları eve kapatması ve bizleri canavar olarak tanıtması toplumla aramızdaki mesafeyi artırıyordu. "Eve gir oğlum Çingeneler seni çalacak" "Bak uslu dur seni Çingenelere veririm" sözleriyle büyüyen çocukların bizleri anlamaları bizi tanımaları o kadar güçtü ki! Yine karamalar hakaretler ve dışlamalar sürüyordu. Huzur bir an önce mahalleye sığınmaktaydı.
SAMSUN BÜYÜDÜ
Samsun sürekli büyüyor ve gelişiyordu. Şehir nüfusu yükseliyor ve yeni yeni mahalleler kuruluyordu. Artık kadınlar kış yakacaklarını yeni kurular tren yolunda lokomotiflerden dökülen yarı yanmış kömürleri toplayarak sağlıyorlardı. Şehirde bahçe temizleyen kadınlarımızdan bir kaçı özellikle Amerikalı ailelerin evlerinde temizlikçi olarak çalışmaya başlamıştı. Çelali Ayşe, Çindi Dudo, Parnori Nur, Gaci Remziye ilk çalışanlarımızdı. Evlere giren Çingene kadınlar hal ve tavırlarıyla dürüstlük ve çalışkanlıklarıyla takdir edildikçe yeni evlerde de iş bulabiliyordu. Böylece gelecekteki en büyük gelir kaynağımızın önü açılmıştı.
MEZBAHADA ÇALIŞTILAR
Mert ırmağı köprüsü yanında kurulan mezbanede Yaşar KARATÜRE başta olmak üzere Sakito usta kasap olarak çalışıyor, mahalleden 4-5 kişiyi de yanlarında çalıştırıyorlardı. Mezbaneden çıkan sakatatlar mahallede ucuz beslenmenin kaynağını oluşturuyordu. 1968 deki selde mezbane binası yıkılmış ve belediye Hacı İsmail Köyü altında Yılanlı dere yanında yeni mezbane inşa etmişti. Artık ustalaşmış olan, mahallemiz kasaplarından 9 kişi belediyede vasıflı işçi olarak işe başlamıştı.
BELEDİYE BANDOSUNDA ÇALIŞTILAR
Samsun belediyesi Bandosunda part time görev alan Ali Özbaskıcı 9 yıl sonra 1969 da Milli Eğitim Müdürlüğünde çalışmaya başlıyor, müstahdem de olsa mahalledeki ilk memur oluyordu. Rasim gökçen Atatürk parkı karşısı Osmaniye Caddesi köşesindeki büfesinde gazete satıyordu. Açlık tehlikesi geçiren kayınçolarını gazete dağıtma işine aldırdı. Kısa mesai saati içinde iyi gelir getiren bu işte kısa zamanda 70 kişi çalışmaya başladı. Satılan gazete başına prim kazanıldığından seher vaktinde başlayan koşturmaca, gazeteleri bir an önce okuyucuya ulaştırmak ve satabilmek içindi ve öğlene kalmadan bitirilmeliydi. Bu koşturmaca haftanın her günü tekrarlanıyordu.
HAMALLIK YAPTILAR
Limanın açılması ve şehrin büyümesi mahallede boyacılık ve hamallık gelirlerini artırırken Bayraktar Yusuf, Amo dede, kör kazım lastik tekerli el arabalarıyla dünyanın yükünü taşıyordu, Cambaz Kazım faytonuyla şehirde ulaşımı sağlıyordu.
Tütün işçiliği çalışma süresinin azalması handikaptı. Artık tütün işçiliği 5-6 ay süreden, 1,5-2 ay süreye gerilemişti. Amerikan radarında işçi olarak çalışan 4 kişinin getirdiği 2 el giyim eşyaları insanlarımıza yeni bir iş kolu doğurdu. Plastik ve mutfak eşyaları karşılığı zengin evlerinden toplanan giyim eşyaları bitpazarında satılarak iyi gelir sağlanıyordu.
Mahalle sabah erkenden başladıkları işlerini öğleden sonra bitiriyor huzur ve mutluluk duydukları mahallelerine dönüyorlardı. Karınları doyan mahalle neşe ile şakıyordu. Mahalle çarşı gibiydi, seyyar köfteci, seyyar kebapçı, Tatlıcı, Salepçi çok ucuz fiyatlarla satış yapıyordu. Mahalle arkasındaki geniş çayırlıkta gençler ve çocuklar futbol maçları yaparken, genç kızlar çayırda piknik yaparak eğlenirlerdi. Çocuklar okula asker mektubu yazabilsinler, okuyabilsinler amacıyla gönderilirdi. Pek devam eden yoktu. Ve mahalle sokakları çocuk sesleriyle çınlıyordu. Yaşlıların en büyük keyfi, sokakta yaktıkları kök ateşi korunda pişirdikleri kahveleri yudumlarken yapılan sohbetlerdi.
ÜNLÜ MÜZİSYENLER YETİŞTİ
Cümbüşçü Deli Salo( daha sonra bütün çocukları Ülke çapında ünlü müzisyenler olacaktır.),Cümbüşçü Salalamo, Cümbüşçü Tosun, Klarnetçi Lulali, Zurnacı Demiraki, Klarnetçi Nadir, Davulcu Hasan, Zurnacı Pala, Şehrin ve çevre köylerin düğün ve eğlencelerinde müzik yapıyorlardı.
Mahalle arkasındaki geniş çayırlık hipodrom olarak kullanılıyor. Yarışlar büyük ilgi görüyor seyirci çekiyordu. Hıdrellezde bu çayırlık mesire yeri olarak kullanılıyor. Mahalledeki müzisyenler yaptıkları müzikle insanları eğlendiriyor iyide bahşiş alıyorlardı. Mahallenin çevresi çok göz önüne gelmişti ve cazibeli görünmeye başlamıştı, yeni göçmenlerle çevremizde yeni yerleşimler ve mahalleler oluşmaya başlamıştı. 19 Mayıs Stadyumu, Terminal ve Sebze hali çok yakınımıza kurulmuştu. Gençlerimiz sebze halinde hamallık yapmaya, kadınlarımız sebze ve meyve toplamaya, çuval dikmeye başlamış, Terminal, ayakkabı boyacılığı ve yük hamallığını işçiliğini artırmıştı.
ŞU BİZİM SAMSUN'LU ÇİNGENELERİN ROMANI.. (1)
Tarihte, büyük bir olasılıkla 1924'te Yunanistan'dan Türkiye'ye göç eden Mübadillerin arasında bugün Samsun'da yaşayan Çingenelerin ataları da vardı. Bugün Anı köşemizde aramızdaki Çingenelerin (Roman) dünü ve bugününe ışık tutacağız.
Metin Özbaskıcının araştırmalarına göre, Çingeneler Tütün Tarımına uygun Bursa, İzmit, Sakarya ve Karadeniz bölgesinde Samsun, Sinop, Tokat Amasya illeri ve ilçelerine yerleştirilmişler.
Samsuna mübadele ile gelen iki aile cedit yamaçlarında, dört aile Çatalarmut sırtlarındaki arazilerde iskân edilmiş zamanında.
Mübadele şartlarında, İta amirleri tarafından Samsun ve çevresine yerleştirilen Çingeneler ilk defa toprak sahibi olmuşlar. Belgeleri de varmış, ancak İskân edildikleri mülklerin belgelerini muhafaza edecek düşünce ve bilgiye sahip değillermiş.
Çingeneleri haklarını gasp eden, işgalci olarak gören yerleşik göçmenlerin dışlamaları zaman zaman taciz ve baskıya dönüşmüş.
Aynı bölgede yerleştirilen birkaç aileden oluşan Çingene gruplar bu baskı altında ezilmişler, korkmuşlar, yılgınlığa düşmüşler. Toprak sahibi olamayacaklarına, olmalarına izin verilmeyeceğine inanmışlar.
Kısaca yerleşik yerlerinden kaçmaya, oraları terk etmeye zorlanmışlar. Mülklerini bedava gibi fiyatla satarak barınabilecekleri, rahatsız edilmeyecekleri kullanılmayan yerleşim bölgesi aramışlar...
SAMSUN'DA TENEKE MAHALLENİN DOĞUŞU
Yıl 1925. Drama’dan Samsun'a göç eden Ethem Ağa, o günlerde inin cinin top attığı Mert ırmağının kenarına küçük bir kulübe yapmış… Bunu gören hemşehrileri de birer ikişer buralara basit kulübeler yapmaya başlamışlar. Böylece daha düne kadar duran "Teneke Mahalle" oluşmuş. Çevredeki çiftliklerde, sebze bahçelerinde çalışmışlar.. Şehre biraz daha yakın olduğu için ayakkabı boyacılığı ve hamallık yaparak geçimlerini sağlamaya başlamışlar. Belediye temizlik işlerinde ve büyük tüccarların işlettiği özel tütün atölyelerinde çalışanlar olmuş.
Uzun yaz döneminde Drama’dan da tanıdıkları Mübadil köylülerin tarlalarında yevmiyeci olarak tütün kırıp dizmişler.
Kerimbey, Tekkeköy, Çinik ve Çarşambaya kadar uzanan mübadil köylerinde çalışarak geçinmeye çalışmışlar. Onların bugün bile büyük beklentileri yok. Aç kalmasınlar yeter. Şehir merkezinde boşalan Rum evlerinde iskân edilen bazı Roman aileler burada hissettikleri yalnızlık ve dışlanmalara daha fazla dayanamayarak kendilerini daha rahat ve mutlu hissettikleri Teneke mahallesine atmışlar. Romanların teneke mahallesinde buluşması, birbirine bitişik yan yana küçük kulübelerde, dar sokaklarda yaşamaya razı olmasının temelinde, balkanlarda en çok ezilen en güçsüz birimlerde yaşamanın verdiği eziklik ve ürkeklik, dışlanma ve tacizler sonucu doğan birbirine yanaşma dayanışma ve güvenlik ihtiyacıymış. 1925 de 15-36 hanenin kurduğu teneke mahallesi Bildiğiniz gibi1994 yılına kadar varlığını sürdürmüştü.
1970 YILINDA TENEKE MAHALLESİ
Samsun'daki yerleşik Çingenelerin (Roman) kentte modern mahalle ve evlere taşınıncaya kadar başlarından geçen öykünün bundan sonraki bölümünü kendisi de bir Roman olan Metin Özbaskıcı'nın anlatımına bırakalım;
"-...Teneke Mahallesinin krokisini incelediğimizde Evler küçük ve bitişik, Sokaklar ve Mahalle girişleri dar, mahalle dar sokak ve aralarla tam bir bağlantı halinde. Sizce neden böyle yerleşilmiştir?
Benim ki bir tez… Sanki bir saldırı esnasında düşmanın kalabalık olarak mahalleye saldırmasını engellemek, atlı düşmanın girişini engellemek için mahalle girişleri dar tutulmuş, saldırı esnasında birlikte saklanabilmek ve birbirlerine haber verebilmek için bitişik kulübeler dar aralıklarla birbirine geçiş bağlantıları sağlanmış, kaçmak zorunda kalındığında, labirent aralardan pek çok çıkış noktası oluşturulmuş… Ve bunlar yaşanmış tecrübelerden kaynaklanmıştır. Bu tecrübenin Drama ve Balkanlardaki yalnızlık ve savunmasızlığın öğrenildiği aşikârdır.
1966 yazında çocuk kavgasından başlayan kavga eli tüfekli insanların mahalleye saldırması ve ateş etmesi üzerine kaçan kadın çoluk çocuk mahallenin içine doğru kaçmaya başlamışlardı. Saldırganlar mahalle içine girememiş veya girmeye çekinmişlerdir. Polis ve güvenlik görevlileri çok daha sonra gelmiş müdahale etmiş olay yatıştırılmıştır. Saldırganlar yakalanmış, suçsuz bulunmuş ve salınmışlardı!...
BORÇ HARÇ YAŞADILAR
Mahallede erkekler kış boyu ayakkabı boyacılığı ve hamallık yaparak ailelerinin geçimini sağlarken, Kadınlar ormandan ağaç parçaları ve kökler toplayarak evde ısınma sorununu çözüyorlardı. Mangal içerisinde közlenen ağaç kökleri üzerine tuz serpilerek oda içine alınır tüm aile çoluk çocuk mangalın çevresi sarılarak ısınmaya çalışılırdı. Küçük kulübenin içinde rüzgâr eserdi. Çatı delik duvarlar ince kapı ve pencereler rüzgârı engelleyemezdi. Yaz sonu onarılan teneke çatılar çocukların oyun alanlarıydı. Bu yüzden alçak çatılardaki teneke kaplama kısa zamanda deforme oluyordu Yağan yağmur Teneke çatıdaki deliklerden evin içine, hasıra, yatağa akardı. Analar kap teneke kutuları odanın akan noktalarına yerleştirirdi. Her yağmur ayrı bir çile idi... Uzun Kış günlerinde aç kalmamak için Tütün ağalarından borç para isterlerdi. Yazın çalışıp öderdiler nasıl sa…
Bu çalışma şartlarında pazarlık gücünü düşürür, Ağanın tespit ettiği bedel karşılığı tüm yaz boyu çoluk çocuk tütün tarlalarında çalışılırdı. Tütün dikiminde erkekler dikici, kadınlar sulayıcı, çocuklar fideci olarak tüm aile çalışır, tütün kırımında 7 den 77 ye tüm aile tarlada tütün toplar ve gece yarılarına kadar tütün dizerlerdi. İş sonu hesaplar yapılır, eğer ağa tam ödemeyi yapabilirse!...
Yaz boyu yapılan harcamalar ve borçlar kapatılır, geriye kalan para ile eve ve çoluk çocuğa kışlıklar alınır, evlere yeni hasırlar serilirdi. Evlenecek çocukların düğün masrafları içinse üç dört sene çalışıp birikim yapmak gerekliydi ve düğünler tütünden gelince yapılırdı.
DÜĞÜNLER… EĞLENCELER
Evlilikler hep mahalle içi olurdu. Zaten aileler gelinlerini çocuk yaşta seçmeye çalışır. Gençler çocuk yaşlarında evlenme hayalleri kurardı. Beyaz gelinlik ömre bedeldi. Damadın ailesi bir heyetle haber vererek kız evine bir çember örtü içindeki lokumla gelir, Kız evi heyeti yakın aile dostlarıyla evin ön avlusuna serilen hasır üzerinde karşılardı. Heyet selam verir Allah'ın emri peygamberin kavli ile Gelini ister. Kız evi heyeti kabul eder bir arada otururlar. Kahveler içilirken Başlık parası için pazarlıklar başlar, üç aşağı beş yukarı neşe ve şakalarla uzlaşılırdı. Başlık parası kimseyi zora sokacak miktarda değildi.. Heyetler önce birbirlerini sonra aileleri kutlar sevinçlerine katılırdı. Topluluk dağılmadan damat ve gelin birlikte gelir büyüklerin ellerini öperdi. Düğün tarihi belirlenir Hazırlıklar için çarşıya gün konurdu. Düğün ve gelinin masrafları erkek tarafından karşılanırdı. Önce kına gecesi yapılır, Düğün ince sazlarla yapılır müzisyenler mahalledendi. Düğünde tüm genç kızlar en güzel elbiselerini giyer oyun alanına girerdi. Adeta oynarken artık benimde evlenme zamanım geldi der gibi süzülürdü. Damadın daha bıyığı terlememiş çocukluktan henüz çıkmıştır. Kına gecesi gecenin geç saatlerine kadar devam ederdi eğlence kız evinde kına yakılması ile devam ederdi. Gelinin başı örtülür mum ışığında genç kızların şarkı ve türküleriyle ellere kına sürülürdü. Yokluk çekmesin temennisi ve dualarla gelinin eline kına üzerine para konulurdu. Gelin bir yandan anası bir yandan ağlardı. Oysa gelin beklide iki kulübe yan tarafta oturacaktı. Gelin olacak kız yetiştirmek, bir ana için en büyük mutluluktu. Ertesi gün düğün davul zurnalarla başlardı. İçki masaları kurulur, oyunlar oynanırdı.
YOKSULLUK VE MUTLULUK
İnsanlar yoksulluk içinde ancak mutluydular. Küçücük mahallelerinde yaşam kolay ve basitti. Dışlanmayı mahalle dışına çıktıklarında hissediyorlardı. Kadınlar uzun ve soğuk kış günlerinde şehirde zengin evlerinden ekmek ve un istemeye giderlerdi. Zengin aileler evlerin kapı önünü ve bahçesinin temizlenmesi, çöpünün dökülmesi karşılığı verdiği yiyecekler eve çoluk çocuğa getirilirdi. Zengin ailelerin konuşmaktan bile çekindiği Çingeneler sokaktan geçerken çocukları eve kapatması ve bizleri canavar olarak tanıtması toplumla aramızdaki mesafeyi artırıyordu. "Eve gir oğlum Çingeneler seni çalacak" "Bak uslu dur seni Çingenelere veririm" sözleriyle büyüyen çocukların bizleri anlamaları bizi tanımaları o kadar güçtü ki! Yine karamalar hakaretler ve dışlamalar sürüyordu. Huzur bir an önce mahalleye sığınmaktaydı.
SAMSUN BÜYÜDÜ
Samsun sürekli büyüyor ve gelişiyordu. Şehir nüfusu yükseliyor ve yeni yeni mahalleler kuruluyordu. Artık kadınlar kış yakacaklarını yeni kurular tren yolunda lokomotiflerden dökülen yarı yanmış kömürleri toplayarak sağlıyorlardı. Şehirde bahçe temizleyen kadınlarımızdan bir kaçı özellikle Amerikalı ailelerin evlerinde temizlikçi olarak çalışmaya başlamıştı. Çelali Ayşe, Çindi Dudo, Parnori Nur, Gaci Remziye ilk çalışanlarımızdı. Evlere giren Çingene kadınlar hal ve tavırlarıyla dürüstlük ve çalışkanlıklarıyla takdir edildikçe yeni evlerde de iş bulabiliyordu. Böylece gelecekteki en büyük gelir kaynağımızın önü açılmıştı.
MEZBAHADA ÇALIŞTILAR
Mert ırmağı köprüsü yanında kurulan mezbanede Yaşar KARATÜRE başta olmak üzere Sakito usta kasap olarak çalışıyor, mahalleden 4-5 kişiyi de yanlarında çalıştırıyorlardı. Mezbaneden çıkan sakatatlar mahallede ucuz beslenmenin kaynağını oluşturuyordu. 1968 deki selde mezbane binası yıkılmış ve belediye Hacı İsmail Köyü altında Yılanlı dere yanında yeni mezbane inşa etmişti. Artık ustalaşmış olan, mahallemiz kasaplarından 9 kişi belediyede vasıflı işçi olarak işe başlamıştı.
BELEDİYE BANDOSUNDA ÇALIŞTILAR
Samsun belediyesi Bandosunda part time görev alan Ali Özbaskıcı 9 yıl sonra 1969 da Milli Eğitim Müdürlüğünde çalışmaya başlıyor, müstahdem de olsa mahalledeki ilk memur oluyordu. Rasim gökçen Atatürk parkı karşısı Osmaniye Caddesi köşesindeki büfesinde gazete satıyordu. Açlık tehlikesi geçiren kayınçolarını gazete dağıtma işine aldırdı. Kısa mesai saati içinde iyi gelir getiren bu işte kısa zamanda 70 kişi çalışmaya başladı. Satılan gazete başına prim kazanıldığından seher vaktinde başlayan koşturmaca, gazeteleri bir an önce okuyucuya ulaştırmak ve satabilmek içindi ve öğlene kalmadan bitirilmeliydi. Bu koşturmaca haftanın her günü tekrarlanıyordu.
HAMALLIK YAPTILAR
Limanın açılması ve şehrin büyümesi mahallede boyacılık ve hamallık gelirlerini artırırken Bayraktar Yusuf, Amo dede, kör kazım lastik tekerli el arabalarıyla dünyanın yükünü taşıyordu, Cambaz Kazım faytonuyla şehirde ulaşımı sağlıyordu.
Tütün işçiliği çalışma süresinin azalması handikaptı. Artık tütün işçiliği 5-6 ay süreden, 1,5-2 ay süreye gerilemişti. Amerikan radarında işçi olarak çalışan 4 kişinin getirdiği 2 el giyim eşyaları insanlarımıza yeni bir iş kolu doğurdu. Plastik ve mutfak eşyaları karşılığı zengin evlerinden toplanan giyim eşyaları bitpazarında satılarak iyi gelir sağlanıyordu.
Mahalle sabah erkenden başladıkları işlerini öğleden sonra bitiriyor huzur ve mutluluk duydukları mahallelerine dönüyorlardı. Karınları doyan mahalle neşe ile şakıyordu. Mahalle çarşı gibiydi, seyyar köfteci, seyyar kebapçı, Tatlıcı, Salepçi çok ucuz fiyatlarla satış yapıyordu. Mahalle arkasındaki geniş çayırlıkta gençler ve çocuklar futbol maçları yaparken, genç kızlar çayırda piknik yaparak eğlenirlerdi. Çocuklar okula asker mektubu yazabilsinler, okuyabilsinler amacıyla gönderilirdi. Pek devam eden yoktu. Ve mahalle sokakları çocuk sesleriyle çınlıyordu. Yaşlıların en büyük keyfi, sokakta yaktıkları kök ateşi korunda pişirdikleri kahveleri yudumlarken yapılan sohbetlerdi.
ÜNLÜ MÜZİSYENLER YETİŞTİ
Cümbüşçü Deli Salo( daha sonra bütün çocukları Ülke çapında ünlü müzisyenler olacaktır.),Cümbüşçü Salalamo, Cümbüşçü Tosun, Klarnetçi Lulali, Zurnacı Demiraki, Klarnetçi Nadir, Davulcu Hasan, Zurnacı Pala, Şehrin ve çevre köylerin düğün ve eğlencelerinde müzik yapıyorlardı.
Mahalle arkasındaki geniş çayırlık hipodrom olarak kullanılıyor. Yarışlar büyük ilgi görüyor seyirci çekiyordu. Hıdrellezde bu çayırlık mesire yeri olarak kullanılıyor. Mahalledeki müzisyenler yaptıkları müzikle insanları eğlendiriyor iyide bahşiş alıyorlardı. Mahallenin çevresi çok göz önüne gelmişti ve cazibeli görünmeye başlamıştı, yeni göçmenlerle çevremizde yeni yerleşimler ve mahalleler oluşmaya başlamıştı. 19 Mayıs Stadyumu, Terminal ve Sebze hali çok yakınımıza kurulmuştu. Gençlerimiz sebze halinde hamallık yapmaya, kadınlarımız sebze ve meyve toplamaya, çuval dikmeye başlamış, Terminal, ayakkabı boyacılığı ve yük hamallığını işçiliğini artırmıştı.
FACEBOOK YORUMLAR