TÜBA Ege'nin Doğasını Mercek Altına Alıyor
TÜBA’nın Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu tarafından Dokuz Eylül Üniversitesi ev sahipliğinde “Ege Bölgesinde Sucul ve Karasal Ekosistemlerde Flora - Fauna Biyoçeşitliliği Çalıştayı” 12-13 Temmuz 2024 tarihleri arasında yapılacak.
03 Temmuz 2024 - 19:40
Ege Bölgesi'nin biyoçeşitliliğinde hem ekolojik dengenin korunması hem de bölgenin ekonomik ve kültürel zenginliğinin sürdürebilmesi açısından mevcut durumun değerlendirilmesi ve bu konularda sürdürülebilir stratejiler hakkında fikir alışverişinde ve önerilerde bulunma fırsatı sunacak olan çalıştaya ilgili bakanlık temsilcileri, devlet ve vakıf üniversitelerinden öğretim üyeleri, çeşitli mesleki derneklerden ayrıca özel sektörden alanında araştırıcı, uzman ve yöneticiler katılacak. Çalıştayın ardından bildiriler kapsamlı yayın olarak ilgili kurumlarla paylaşılacak ve politika üreticilerin faydasına sunulacak.
Ege Bölgesinin, birçok endemik bitki türünü barındırdığını ve göç yolları üzerinde bulunması nedeniyle birçok kuş türünün konakladığı zengin bir biyoçeşitliliğe sahip olduğunu belirten TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, Ege Denizinin birçok balık, kabuklu deniz canlısı ve deniz bitkisi türüne ev sahipliği yaptığını, Akdeniz fokları, deniz kaplumbağaları gibi koruma altında olan türlerin bu bölgede yaşadığını hatırlattı. Arazi kullanımı değişikliği, kirlilik ve aşırı kullanım, iklim değişikliği etkileri kara ve deniz biyoçeşitliliğine tehdit oluşturduğuna vurgu yaptı.
Prof. Şeker şöyle konuştu: “Ege Bölgesi de dahil olmak üzere Akdeniz Havzası, yaklaşık 25.000 bitki türüne ev sahipliği yaparak bitki çeşitliliği açısından dünyanın en zengin üçüncü sıcak noktası durumunda. Akdeniz Havzası hem tatlı su hem de deniz türleri dahil olmak üzere yaklaşık 299 karasal sürüngen türüne ev sahipliği yapıyor. Bu sürüngenlerin neredeyse % 40'ı bölgeye özgü. Küresel okyanus yüzeyinin % 1'inden azını kaplamasına rağmen, dünyadaki makroskobik deniz türlerinin %18 kadarını barındırıyor. Bu deniz türlerinin yaklaşık % 25-30'u Akdeniz'e özgü” dedi.
Akdeniz Havzası tüm zenginliğine rağmen habitat kaybı, kirlilik ve iklim değişikliği gibi tehditlerle karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Şeker Koruma çalışmalarının bu bölgenin eşsiz biyolojik çeşitliliğini korumak açısından çok önemli olduğunu ifade etti. “Biyolojik çeşitlilik ekolojik hizmetler olarak bilinen yalnızca yiyecek, yakıt, giysi ve ilaç değil, aynı zamanda su ve havanın arıtılması, toprak erozyonunun önlenmesi, iklimin düzenlenmesi, mahsullerin böcekler tarafından tozlaştırılması gibi temel hizmetleri sağlar. Akdeniz bitkileri, çeşitli modern farmasötik ürünlerin geliştirilmesinde kullanılmış olup, Akdeniz'deki yabani bitkilerinin yaklaşık % 70'inin tıp, biyoteknoloji ve ürün iyileştirme gibi alanlarda potansiyel değere sahip olduğunu biliyoruz.” dedi. Ekosistemin bozulmasının türlerin kaybı yaşam kalitesi ve temel ekonomik güvenliği bozduğunun altını çizdi.
Ege Bölgesinin, birçok endemik bitki türünü barındırdığını ve göç yolları üzerinde bulunması nedeniyle birçok kuş türünün konakladığı zengin bir biyoçeşitliliğe sahip olduğunu belirten TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, Ege Denizinin birçok balık, kabuklu deniz canlısı ve deniz bitkisi türüne ev sahipliği yaptığını, Akdeniz fokları, deniz kaplumbağaları gibi koruma altında olan türlerin bu bölgede yaşadığını hatırlattı. Arazi kullanımı değişikliği, kirlilik ve aşırı kullanım, iklim değişikliği etkileri kara ve deniz biyoçeşitliliğine tehdit oluşturduğuna vurgu yaptı.
Prof. Şeker şöyle konuştu: “Ege Bölgesi de dahil olmak üzere Akdeniz Havzası, yaklaşık 25.000 bitki türüne ev sahipliği yaparak bitki çeşitliliği açısından dünyanın en zengin üçüncü sıcak noktası durumunda. Akdeniz Havzası hem tatlı su hem de deniz türleri dahil olmak üzere yaklaşık 299 karasal sürüngen türüne ev sahipliği yapıyor. Bu sürüngenlerin neredeyse % 40'ı bölgeye özgü. Küresel okyanus yüzeyinin % 1'inden azını kaplamasına rağmen, dünyadaki makroskobik deniz türlerinin %18 kadarını barındırıyor. Bu deniz türlerinin yaklaşık % 25-30'u Akdeniz'e özgü” dedi.
Akdeniz Havzası tüm zenginliğine rağmen habitat kaybı, kirlilik ve iklim değişikliği gibi tehditlerle karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Şeker Koruma çalışmalarının bu bölgenin eşsiz biyolojik çeşitliliğini korumak açısından çok önemli olduğunu ifade etti. “Biyolojik çeşitlilik ekolojik hizmetler olarak bilinen yalnızca yiyecek, yakıt, giysi ve ilaç değil, aynı zamanda su ve havanın arıtılması, toprak erozyonunun önlenmesi, iklimin düzenlenmesi, mahsullerin böcekler tarafından tozlaştırılması gibi temel hizmetleri sağlar. Akdeniz bitkileri, çeşitli modern farmasötik ürünlerin geliştirilmesinde kullanılmış olup, Akdeniz'deki yabani bitkilerinin yaklaşık % 70'inin tıp, biyoteknoloji ve ürün iyileştirme gibi alanlarda potansiyel değere sahip olduğunu biliyoruz.” dedi. Ekosistemin bozulmasının türlerin kaybı yaşam kalitesi ve temel ekonomik güvenliği bozduğunun altını çizdi.
FACEBOOK YORUMLAR