TÜBA Filistin - İsrail Savaşı Raporu Yayımlandı
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) tarafından derleme yöntemle hazırlanan TÜBA Filistin - İsrail Savaşı Raporu kamuoyuyla paylaşıldı.
26 Aralık 2023 - 10:27
TÜBA Uluslararası İlişkiler Çalışma Grubu’nun hazırladığı rapor, İsrail - Filistin Savaşının tarihsel, mevcut ve gelecekteki boyutlarını kuramsal literatür ve güncel veriler ışığında analiz ediyor.
Yeni despotizmin ayak sesleri
Raporda; geleceğin dünyasını sağlıklı bir şekilde inşa etmek üzere çalışan bilim insanlarının toplumsal ve uluslararası olaylardaki değerlendirmelerinin insanlık için önemine değiniliyor. Bilim insanlarına yönelik uygulanabilecek her türlü saldırı, baskı ve zorlama girişiminin asla kabul edilemeyeceğinin altı çiziliyor. Özellikle ABD’de Filistin’e destek için “intifada” sloganlarının bir soykırım çağrısı şeklinde okunmasının ve öğrencilere yaptırım uygulamadığı için rektörlerin istifasının istenmesinin üniversitelerin varlık sebebi tartışmalarını yeniden ateşlediğinin ifade edildiği raporda, üniversite rektörlerinin Kongre üyeleri karşısında yargılandığı görüntülerin sebep olacağı yeni bir despotizm türüne dikkat çekiliyor. Bugüne kadar Anti-semitik davranışların eleştirildiğini, ancak ‘Anti-semitizmin despotizmi’nin öncekinden çok daha dehşet verici olabileceği vurgulanıyor ve bunun önüne geçilebilmesi için bu konunun akademinin en öncelikli çalışma alanlarından olması gerektiği belirtiliyor. Rapor; bölgede yaşananların, Gazze Şeridi’ndeki insani trajediyi reddeden ülkelerin kendi içlerinde görülen protestolar sonrası Filistin topraklarındaki insani krizlerin farkına varmaya başladıklarını ve geleneksel güç odaklı İsrail yanlısı tutumlarından uzaklaştıklarını ortaya koyuyor.
Rusya-Ukrayna Savaşı sonrasında hangi bilim disiplininden olduğu önemli olmaksızın Rusya lehine düşünce paylaşan ülke akademisyenlerinin yayınlarının bazı dergilerde editoryal ve hakemlik süreçleri başlatılmadan reddedildiğine yönelik şikâyetlerle karşılaşıldığını hatırlatan TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker “TÜBA olarak katıldığımız uluslararası akademik toplantılarda, siyasetçilerin ülkelerinin kendi politik menfaatlerini ve stratejilerini takip eden yaklaşımlarının elbette doğal olduğunu fakat akademi mensuplarının ve bilim insanlarının, temel insani haklar bağlamında bilimsel objektif değerlendirmelere sadık kalmalarının, şiddet ve hakaret içermeden fikir özgürlüğü çerçevesinde kendilerini ifade etmelerinin gerekliliğini ifade ettik” dedi.
Akademinin, Avrupa’nın ve Amerika’nın tavrı ikircikli
Başkan Şeker şu anda ise işgal edilen, vatanlarında yaşam mücadelesi veren, barışı ve huzuru kendi topraklarında arayan Filistin halkına uluslararası düzeyde destek açıklaması yapan; rektörlerin, akademisyenlerin, diplomatların, gazetecilerin, sporcuların, sanatçıların, ticari kuruluşların baskılandığı, sorgulandığı ve hatta yetkililerin istifaya zorlandığı demokratik olmayan ortamlara şahit olduklarını önemle belirtirken “Güncel olarak Filistin meselesi bağlamında akademide gördüğümüz bu ikircikli tavrın yanlış olduğunu belirtmek istiyorum. Ayrıca geçmişte uluslararası alanda düşünce özgürlüğü ve insan hakları adı altında ülkemize yönelik yapılan haksız, yanlı, temelsiz, yanlış bilgiye dayalı eleştirilerin, siyasi ve yapay olduğunun bir delili ve göstergesi olduğunun altını çiziyoruz. Özellikle Avrupa ülkelerinin ve ABD’nin İsrail-Filistin meselesine yaklaşımlarındaki çarpıklık, samimiyetsiz ve ikiyüzlü yaklaşımlar olarak tarihe geçiyor” dedi.
Katliama karşı durmak akademik saygınlığın görevi ve gereğidir
Başkan Şeker, Filistin’de yaşanan insanlık dışı katliamları gündeme getirmek ve bunun gelecekteki travmatik etkilerine, konunun tarihi sürecine, gelişimine, çözümsüzlüğün nedenlerine, barışın tesisi için hangi yaklaşım ve yöntemlerin izlenebileceğine dair önerileri içeren akademik çalışmaların önemli ve gerekli olduğunu söyledi. Şeker söyle konuştu: “Hazırladığımız rapor, akademik özgürlüklere olan desteğimizi, bölgenin ve insanlığın barışına gösterdiğimiz özeni ve yaşam hakkının kutsallığına olan inancımızı odağa alarak bölgede yaşanan savaş suçlarının kayıt altına alınması ve bu tür katliamların bir daha yaşanmaması için önemli ve değerlidir. Nitekim saldırının ilk haftalarında TÜBA olarak yayınladığımız bildiriye ek olarak bu eseri, uluslararası acziyet karşısında Filistinlilerin yaşadığı yerlerin altyapısını hedef alarak bölgeyi yaşanmaz hale getiren ve soykırıma varan saldırıları seyreden ülkelerin yöneticilerinin ve akademik camianın önüne koyarak, bu tabloyu objektif bir şekilde tarihe not düşmek üzere bir daha da tekrarlanmaması için derledik. Bu sorunun başka çatışma ve savaşlara da gebe olduğu, giderek büyüyen ateşin bölge ve dünya barışı için riskler içerdiği gerçeğini göz ardı edemeyiz. Konunun akademik açıdan irdelenmesi bir insanlık görevidir. 21. yüzyılda dünyanın gözü önünde yaşanan işgal, sürgün ve katliamlar tarihte bir utanç tablosu olarak yer alacak. Bu katliama karşı durmanın akademik saygınlığın bir gereği ve görevi olduğunu belirtmek zorunda kalmamız bizi fazlasıyla üzüyor” dedi.
Yeni despotizmin ayak sesleri
Raporda; geleceğin dünyasını sağlıklı bir şekilde inşa etmek üzere çalışan bilim insanlarının toplumsal ve uluslararası olaylardaki değerlendirmelerinin insanlık için önemine değiniliyor. Bilim insanlarına yönelik uygulanabilecek her türlü saldırı, baskı ve zorlama girişiminin asla kabul edilemeyeceğinin altı çiziliyor. Özellikle ABD’de Filistin’e destek için “intifada” sloganlarının bir soykırım çağrısı şeklinde okunmasının ve öğrencilere yaptırım uygulamadığı için rektörlerin istifasının istenmesinin üniversitelerin varlık sebebi tartışmalarını yeniden ateşlediğinin ifade edildiği raporda, üniversite rektörlerinin Kongre üyeleri karşısında yargılandığı görüntülerin sebep olacağı yeni bir despotizm türüne dikkat çekiliyor. Bugüne kadar Anti-semitik davranışların eleştirildiğini, ancak ‘Anti-semitizmin despotizmi’nin öncekinden çok daha dehşet verici olabileceği vurgulanıyor ve bunun önüne geçilebilmesi için bu konunun akademinin en öncelikli çalışma alanlarından olması gerektiği belirtiliyor. Rapor; bölgede yaşananların, Gazze Şeridi’ndeki insani trajediyi reddeden ülkelerin kendi içlerinde görülen protestolar sonrası Filistin topraklarındaki insani krizlerin farkına varmaya başladıklarını ve geleneksel güç odaklı İsrail yanlısı tutumlarından uzaklaştıklarını ortaya koyuyor.
Rusya-Ukrayna Savaşı sonrasında hangi bilim disiplininden olduğu önemli olmaksızın Rusya lehine düşünce paylaşan ülke akademisyenlerinin yayınlarının bazı dergilerde editoryal ve hakemlik süreçleri başlatılmadan reddedildiğine yönelik şikâyetlerle karşılaşıldığını hatırlatan TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker “TÜBA olarak katıldığımız uluslararası akademik toplantılarda, siyasetçilerin ülkelerinin kendi politik menfaatlerini ve stratejilerini takip eden yaklaşımlarının elbette doğal olduğunu fakat akademi mensuplarının ve bilim insanlarının, temel insani haklar bağlamında bilimsel objektif değerlendirmelere sadık kalmalarının, şiddet ve hakaret içermeden fikir özgürlüğü çerçevesinde kendilerini ifade etmelerinin gerekliliğini ifade ettik” dedi.
Akademinin, Avrupa’nın ve Amerika’nın tavrı ikircikli
Başkan Şeker şu anda ise işgal edilen, vatanlarında yaşam mücadelesi veren, barışı ve huzuru kendi topraklarında arayan Filistin halkına uluslararası düzeyde destek açıklaması yapan; rektörlerin, akademisyenlerin, diplomatların, gazetecilerin, sporcuların, sanatçıların, ticari kuruluşların baskılandığı, sorgulandığı ve hatta yetkililerin istifaya zorlandığı demokratik olmayan ortamlara şahit olduklarını önemle belirtirken “Güncel olarak Filistin meselesi bağlamında akademide gördüğümüz bu ikircikli tavrın yanlış olduğunu belirtmek istiyorum. Ayrıca geçmişte uluslararası alanda düşünce özgürlüğü ve insan hakları adı altında ülkemize yönelik yapılan haksız, yanlı, temelsiz, yanlış bilgiye dayalı eleştirilerin, siyasi ve yapay olduğunun bir delili ve göstergesi olduğunun altını çiziyoruz. Özellikle Avrupa ülkelerinin ve ABD’nin İsrail-Filistin meselesine yaklaşımlarındaki çarpıklık, samimiyetsiz ve ikiyüzlü yaklaşımlar olarak tarihe geçiyor” dedi.
Katliama karşı durmak akademik saygınlığın görevi ve gereğidir
Başkan Şeker, Filistin’de yaşanan insanlık dışı katliamları gündeme getirmek ve bunun gelecekteki travmatik etkilerine, konunun tarihi sürecine, gelişimine, çözümsüzlüğün nedenlerine, barışın tesisi için hangi yaklaşım ve yöntemlerin izlenebileceğine dair önerileri içeren akademik çalışmaların önemli ve gerekli olduğunu söyledi. Şeker söyle konuştu: “Hazırladığımız rapor, akademik özgürlüklere olan desteğimizi, bölgenin ve insanlığın barışına gösterdiğimiz özeni ve yaşam hakkının kutsallığına olan inancımızı odağa alarak bölgede yaşanan savaş suçlarının kayıt altına alınması ve bu tür katliamların bir daha yaşanmaması için önemli ve değerlidir. Nitekim saldırının ilk haftalarında TÜBA olarak yayınladığımız bildiriye ek olarak bu eseri, uluslararası acziyet karşısında Filistinlilerin yaşadığı yerlerin altyapısını hedef alarak bölgeyi yaşanmaz hale getiren ve soykırıma varan saldırıları seyreden ülkelerin yöneticilerinin ve akademik camianın önüne koyarak, bu tabloyu objektif bir şekilde tarihe not düşmek üzere bir daha da tekrarlanmaması için derledik. Bu sorunun başka çatışma ve savaşlara da gebe olduğu, giderek büyüyen ateşin bölge ve dünya barışı için riskler içerdiği gerçeğini göz ardı edemeyiz. Konunun akademik açıdan irdelenmesi bir insanlık görevidir. 21. yüzyılda dünyanın gözü önünde yaşanan işgal, sürgün ve katliamlar tarihte bir utanç tablosu olarak yer alacak. Bu katliama karşı durmanın akademik saygınlığın bir gereği ve görevi olduğunu belirtmek zorunda kalmamız bizi fazlasıyla üzüyor” dedi.
FACEBOOK YORUMLAR