Türküm diyenin atası, Yörüğüm diyenin dedesi...

TÜRBEYİ TAŞIDIK Türküm diyenin atası, Yörüğüm diyenin dedesi, Oğuzların Kayı boyu’ndan, Kaya Alp’in oğlu, Hayme Ananın eşi, Ertuğrul Gazi’nin babası,

Türküm diyenin atası, Yörüğüm diyenin dedesi...
23 Şubat 2015 - 12:44
TÜRBEYİ TAŞIDIK

Türküm diyenin atası,

Yörüğüm diyenin dedesi,

Oğuzların Kayı boyu’ndan,

Kaya Alp’in oğlu,

Hayme Ananın eşi,

Ertuğrul Gazi’nin babası,

Osman Gazi’nin dedesi,

Süleyman Şah…

1200’lü yıllarda Moğol istilasından uzaklaşıp Anadolu’ya gelir.

50 bin’e yaklaşan göçer ile Fırat kıyılarına yerleşir.

Haçlı seferine karşı Filistin’e girmek ister.

Kayı Boyu’nun Beylerini de yanına alarak yola çıkar.

Fırat nehrini geçmek gerek!..

Atlar ile geçmeye çalışırlar.

Atın ayağı boşluğa gelir.

At suya kapılır.

Süleyman Şah suya düşer.

Peşinden iki askeride suya kapılır.

Ecel mukaddermiş.

Allah’ın rahmetine kavuşurlar.

Süleyman Şah, Caber Kalesi’nin Fırat nehri hizasındaki bir kümbete defnedilir.

Yıllarca o kümbete “Mezar-ı Türk” derler.

I. Dünya savaşı sonrası Suriye Osmanlı’dan ayrılınca Fransız Suriye Mandası sınırları içerisinde kalır.

Ankara ve Lozan Antlaşmaları gereği Türk toprağı sayılır.

Süleyman Şah Türbesinin bulunduğu bu alan Türkiye’nin kendi sınırları içerisinde olmayan tek toprak parçası olur ve Türkiye Cumhuriyeti bu alanda muhafız bulundurma ve bayrağını çekme hakkı kazanır.

Yıl 1884

Sultan Abdulhamit Han yıllarca bakımsız kalmış ve yıkılmış olan yapının üzerine türbeyi inşa ettirir.

Yıl 1910

Sultan Reşat döneminde tamire karar verilir ama yapılamaz.

Yıl 1938

Türbenin muhafız kıtası için yeni bir karakol inşa edilir.

Yıl 1939

Bir hata yapılmıştır. Karakol türbenin yanına inşa edilmemiştir. Fıkra gibi, karakolu türbenin yanına getirmek gerine, türbeyi karakolun yanına götürürler ve mezar yeni yerine taşınır.

Yıl 1973

Suriye, Fırat Nehri üzerinde yaptığı El Tabka Barajı ile su tutmaya başlar.

Suriye Hükümeti, “Türbe sular altında kalacak” diyerek türbenin yerini değiştirilmesini veya Türkiye’ye nakledilmesini içeren bir nota verir.

Türkiye buna karşılık bir nota verir ve Keban Barajı kapaklarını kapatır ve Suriye’ye giden suyu keser.

Karşılıklı restleşmeler sonunda müzakereler olur ve anlaşmaya varılır. Türbe, Halep’in Karakozak Köyü yakınlarındaki yerine taşınır. Taşınacak yeri görevli bir Albay kafasına göre belirler. Bu alan sınırımıza yaklaşık 40 km. uzaklıktadır.

Yıl 1995

Suriye bu kez de inşaatına başladığı Teşrin Barajı nedeniyle yeniden bölge dışına veya Türkiye’ye taşınmasını talep eder. Bu sefer taşınma yerine alanı sulardan korumaya yönelik çalışmalar yapılır.

Yıl 2001

İnşaatı tamamlanan baraj sonrası Suriye yeniden aynı talepleri tekrara eder. Hükümet yeniden yerinde kalmasına karar verir.

Yıl 2003

Süleyman Şah Türbesi Tahkimat projesi uygulanır ve 10 bin malanda onarım, güçlendirme ve yeni karakol binası inşa edilir.

Bugün

Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu” dün gece yapılan bir operasyonla taşındı.

Türbedeki emanetler, Ecdadın kemikleri ve görev yapan askerler Türkiye’ye getirildi. Bir önceki alanın eşdeğerinde ve sınırlarımıza 200 metre uzaklıkta, “Suriye Eşmesi” denilen bölgedeki “Eşme Köyü” kenarında bir alan çevrilerek emniyete alındı.

Süleyman Şah Dede”nin kabri Türkiye’ye getirildi. Kemikleri sızladı mı bilinmez ama içimizde bir burukluk olduğu kesin.

Neden hep böyle oluyor?

Muavenet gemimizi vurdular, baka kaldık,

Çuval geçirdiler, sustuk,

Konsolosluğumuzu bastılar, rehin aldılar sindik,

Türbeyi tehdit ettiler, taşıdık.

Bu işte bir gariplik var.

Bize anlatılan Şanlı Türk tarihindeki Türklük bu olmasa gerek…

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum